Öpüşmenin tarihi

İnsanoğlu ne tuhaf değil mi? Hayatını düşüne düşüne bazı yaşadıklarının en başına dönmeyi seviyor ve bu nereden çıktı diyerek araştırmaya başlıyor.

Marcel Danesı de “Öpüşmenin Tarihi Popüler Kültürün Doğuşu” adlı çalışmasında bu araştırmalarının sonucunu bizlerle paylaşıyor. Çünkü ona göre her şeyin bir tarihi var. Düşüncelerin, alışkanlıkların, doğa üstü varlıkların; gizlice sevdiğimiz, korktuğumuz şeylerin aşina olunan ama bilinmeyen tarihi… Başrolünde savaşların, devletlerin, büyük adamların olmadığı bir tarih. O, buna renkli tarih diyor. Haklı da… Çünkü içinde anlaşmaların, maddelerin, kayıpların, zaferlerin, sultanların ya da kralların olduğu kronoloji, bizi bir müddet sonra yorabilir. Moda, resim sanatı, edebiyat, din ya da toplumların alışkanlıkları, folkloru, beden dili, konuştukları diller tatlı bir üslupla anlatılırsa sanıyorum aklımızda daha çok kalır.

Öpüşme de bu ayrıntılardan sadece bir tanesi…Toplumların bazen ayıp bazen günah olarak nitelediği, mahrem kıldığı ya da alenen yaşadığı, farklı bakış açılarıyla değerlendirilen bir eylem öpüşmek…

Haberin Devamı

Cyrano de Bergerac, bir tiradında çok güzel tanımlar öpmeyi:

Öpmek nedir ki?

Sevişmek mastarının gül pembe noktası…

Biraz kalpten koklaşmak,

Dudakların ucundan ruhu tatmaktır.

Bu kadar şairane bakınca edebiyatın kusursuz dilinde şahane bir tanıma varılıyor hiç kuşkusuz… Dünyada farklı coğrafya ve kültürlerle yaşayan, farklı dilleri konuşan hemen her toplumun öpme eylemine bir karşılık bulduğu kesindir.

Yazara göre Almancada farklı öpüşme türlerini anlatan otuz adet kelime var. Düşünebiliyor musunuz, bir fiili ya da simi otuz ayrı şekilde ifade edeceksiniz ve her seferinde başka bir öpüşü kastedeceksiniz. Almancaya çok yakın durmamakla beraber, edebiyatçılarını kıskandığımı itiraf etmeliyim.

Tarihe bakıldığında bazı dinsel ifadelerin de dili olmuş öpüş… El öpmek, kutsal kitapları öpmek gibi eğilimler, saygının bir göstergesi olmuş ve toplumlarda yer etmiş.

Dudakların birbirine değmesi, bize her ne kadar yoğun bir biçimde cinselliği çağrıştırsa da aslında bunun çok daha derininde yatan bambaşka zenginlikler vardır. Sevginin içinde saklı olan güven, sadakat, sonsuz paylaşma ihtiyacı ve karşıdakini tek ve biricik görme arzusu; insanı, tüm bu hissettiklerini bir öpüş yoluyla sevdiğine aktarmaya iter…Üstelik plansız ve içten bir zamanlamayla…Sinema tarihinin klasikleri arasında olan aşk filmlerinin neredeyse tamamının son sahnesi, aşıklarının tutkulu öpüşlerinin perdeye aksidir. Çünkü aşk, var olduğu günden beri öpüşü de peşinden sürüklemeyi kurnazca başarmıştır. Modası asla geçmeyecek, isimleri değişse de hissettirdikleri ve yaşattıkları asla değişmeyecek tek gerçeklik, aşktır.

Haberin Devamı

Bu sebeple onu sağlamlaştıran, daha da devleştiren dokunmak, öpüşmek ve sevişmek gibi eylemler, insan oğlu var olduğu müddetçe edebiyatın, tarihin, tiyatronun, sinemanın, popüler kültür araştırmalarının konusu olmaya devam edecektir.

DİĞER YENİ YAZILAR