Sonbahar geldi işte! Yine sarı sıcak, tatlı ılık, geceleri uzamaya başlamış, o nefis döneme girdik. Şimdi istediğimizi okumanın tam zamanı, çünkü ruhumuz kaldırır artık, ağır yazılmış olan ne varsa… Özledik, yoğun ifadeleri, sonun ne olacağını bilemediğimiz romanları, tarih kitaplarını… Gündeme, olana bitene, uzak kalmayalım.
Bilmediklerimiz ve yanlış bildiklerimiz…
Bir şeyler öğrenir, sonra da o öğrendiklerimize mıhlanır, ötesini merak etmeyiz. İşin daha kötüsü, o konuda her şeyi biliyoruz sanırız. Oysa bilgi denen mefhum, güncellenen, değişen, daha doğrusu hep gelişen bir olgudur, hayatın kendisidir çünkü. Hayat ilerledikçe o da değişir. John Lloyd ve John Mitchinson, Cahillikler Kitabı adlı araştırmalarında tam da bu noktalara temas etmişler. Çok da farklı bir bakış açısıyla yola çıkmışlar bunu yaparken: “Bir şey on iki yaşındaki zeki bir insana açıklanamamışsa, o zaman o ya yanlış ya da doğru açıklanmamıştır” diyorlar. Dünyadaki en uzun dağın Everest olduğunu, en soğuk yerin kutuplar olduğunu sanıyorsanız, Japon balıklarının 3 saniyelik hafızaları olduğunu düşünüyorsanız ve hamam böceklerinin nükleer bir savaşı atlatabileceğine inanıyorsanız, henüz Cahillikler Kitabı’nı okumamışsınız demektir. İlk çıktığı günden bu yana doğru bilinen kalıplaşmış bilgileri ve yaygın hataları çürüten Cahillikler Kitabı’nın bu genişletilmiş basımında, 77’si yeni toplam 279 bölüm bulunuyor. İlginç değil mi? Antik Yunan’da gökyüzü ne renkti, keman teli neyden yapılır, dünyanın en büyük şehri hangisidir gibi, merak etmeyi düşünmediğiniz ne kadar ayrıntı varsa hepsini size düşündüren bir kitap bu…