1931 yılında Erzincan'da doğan Cemal Süreya edebiyatta 1. Yeni’ye, bir başka deyişle ‘Garip Akımı’na şiddetle karşı çıkan İkinci Yeni hareketinde şair olarak adını duyurmuş. İkinci Yeni sanatçıları; aklın mantıksal işleyişine sırt çevirdiler, gerçeküstücülüğü daha bilinçli benimsediler, anlama değil imgeye kapılarını sonuna kadar açtılar, konuşma diline uzak kaldılar, edebi sanatlara özgürlük tanıdılar, 1. Yeni'nin tam tersi noktadan yola çıkarak halk kültüründen tamamen uzaklaştılar, anlamı karartan ve gizleyen bir tavır takındılar. Sözcüklerin çağrışımlarla derinleşen ve çoğalan değerine önem verdiler, folklorik malzemenin şairin kişiliğini ezeceğini savunduklarından "Folklor şiire düşman" sloganını geliştirdiler, kentli küçük insan tipinin çizilmesine ve bu tipin "Süleyman Efendi" tiplemesinde olduğu gibi idolleştirilmesine son verdiler, duyguya ve çağrışıma dayanarak şiirin içsel zenginliğini daima yeni yorumlara açık bıraktılar, Garip şiiri yoksul çoğunluğun yaşama koşullarını ve zevk anlayışını dikkate alırken, 2. Yeniciler, daha çok aydın kesimin ve elit tabakanın zevkine hitap ettiler, şiiri diğer sanatlarla yakın ilişkiye soktular, şiiri aklın, ahlaki endişelerin, yasaların ve alışılmış her türlü baskıcı düzeneklerin dışına çıkarmak istediler, biçimin içerikten önce geldiğini savundular ve siyasetin dışında kaldılar.
Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin birikimi ile, duyarlı, çarpıcı, yoğun, kimseye benzemeyen, okuru saatlerce hatta günlerce düşündürebilen imgeleriyle dolu şiirleriyle bir döneme damgasını vurdu. Şiir dilinin üstü bu kadar örtülmüşken Cemal Süreya, kendi imgeleriyle şiire yeni bir yön verdi. Adeta kendine özgü bir şiir dili yarattı. Onun şiirleri, altında adı yazamasa da okunduğunda anlaşılır oldu. Anlaşılır olması da şairinin üslubundaydı yoksa anlam tamamen kapalıydı: Biliyorum Sana Giden Yolar Kapalı şiirini okuyup yorumlamaya kalktığınızda yapacağınız yorumun tamamen size ait olacağını, şairin düşündükleriyle ya da hissettikleriyle çok da örtüşmeyeceğini göreceksiniz ve şaşıracaksınız. Bu şaşkınlık ve alışılmamışlık, ikinci Yeni’nin ve Cemal Süreya’nın en önemli özelliğiydi...
Sana Giden Yollar Kapalı...
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda; Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi…
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Bir geceyarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri
Neden bu şiiri okumanın yasak olacağı gün çarşambadır ya da neden kenarı kesilmiş ekmeğe dayanamamaktadır şair, bilemezsiniz. Bu ayrıntılar, Cemal Süreya’da saklı kalmıştır. “Aşk” başlıklı şiirindeyse aşkı, aşık olmayı kendince başka türlü anlatmaya çalışmış şair, ne olursa olsun sonunda bir iyiliğin, bir güzelliğin saklı olduğuna inanarak yazmış aşkın şiirini:
Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgideydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı
Daha lise yıllarında edebiyat dünyasının içine giren, her şeye rağmen eski şiirle bağını sesle değil imgeyle kurar. Kendi şiirini, benim şiirim erotik bir şiirdir, diye tanımlar şair.
“Beni Öp Sonra Doğur Beni“ başlıklı şiirinde sevgiliye seslenişi, ondan beklentileri bambaşkadır:
Beni Öp Sonra Doğur Beni
Şimdi, utançtır tanelenen
sarışın çocukların başaklarında. Ovadan...
Şiir dilinin üstü bu kadar örtülmüşken Cemal Süreya, kendi imgeleriye şiire yeni bir yön verdi. Adeta kendine özgü bir şiir dili yarattı. Onun şiirleri, altında adı yazamasa da okunduğunda anlaşılır oldu. Anlaşılır olması da şairinin üslubundaydı yoksa anlam tamamen kapalıydı.
Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni.
Sevgi ve saygıyla anıyoruz büyük şairi… Eserlerini, Yapı Kredi Kültür Yayınları’ndan alıp okuyabilirsiniz. Şiirin tadına varacak, şiiri iliklerinizde hissedeceksiniz.