Yanya'da bir Alamancı çocuğu

Bitmek bilmeyen Pindos Dağları'nı nihayet aşabilip Yanya'ya (İoannina) ulaşabildik. Yanya komple bir sürprizdi. Pindoslar'ın eteğinde nefis bir göl kenarı şehri.

Haberin Devamı

Bitmek bilmeyen Pindos Dağları'nı nihayet aşabilip Yanya'ya (Ioannina) ulaşabildik. Yanya komple bir sürprizdi. Pindoslar'ın eteğinde nefis bir göl kenarı şehri. Hiç ummadığımız kadar sevimli, hiç ummadığımız kadar güzel bir şehir. Osmanlı'nın izleri en çok burada kalmış sanki.

Tabii buna Osmanlı izi demek ne kadar doğru bilemiyorum. Tepedelenli Ali Paşa'nın şehri demek daha doğru. Osmanlı Valisi olarak şehri yönetir ve isyan eden Rum'ları fena halde tepelerken bir süre sonra yarı bağımsız bir idare kurmuş, epeyi bir kafasına göre takılmış, camiler, külliyeler, saraylar yaptırmış, komşu ülkelerle anlaşmalar imzalamış, ticaret gelişsin diye vergileri kaldırmış, onu yapmış bunu yapmış, kendini neredeyse Yanya padişahı ilan edecekken...

Tabii ki bir süre sonra İstanbul'un canını fena halde sıkmış, görevinden azledilmiş, takmayınca üzerine ordu gönderilmiş ve nihayetinde gölün ortasındaki minik adada.. Kafa küt!

Sonuç olarak, tarihte bir dönem merkezi idareden bağımsız kalabilmiş her şehir gibi güzel ve sevimli. İnsan burada bir zamanlar bir numaralar dönmüş olduğunu hissedebiliyor.

Buranın en büyük sürprizi Misafirperverlik kulübünden Lefteris'in bizi ağırlayacak olması. Göl kenarında genç işi bir motorcular kahvesinde buluştuk. Orta yaşlı inşaat mühendisi bir adamcağız. Karısını ve çocuklarını kayınvalidesinin yanına yazlığa göndermiş, şehirde yalnız takılıyor.

Bizi akşam yemeğine göl kenarında bir tavernaya götürdü. Böyle tipik bir rakı, pardon uzo sofrası kuruldu. Mezeler, börekler ve bilin bakalım ne?

Ortaya karışık et! Aynı bizim usul kenarında pişmiş domatesler, biberlerle bir et tabağı geldi ki içinde yok yok! Kaburga, köfte, biftek, pirzola veee...

Kokoreç!

"Hani" dedik "AB size yasaklamıştı kokoreçi?" "Bir b.k yapamazlar" dedi tam bir delikanlı edasıyla..

Yunanistan'la ilgili merak edip kimseye soramadığımız, kutsal kitap Lonely Planet'de de bulamadığımız ne kadar abuk subuk soru varsa hepsini sorduk Lefteris'e.

Sonra süper komik bir mevzuya girdik. Hangi ülkenin Alamancıları daha Alamancı!!

Bildiğiniz veya bilmediğiniz gibi 40 yıl önce nasıl Türkiye'den binlerce insan çalışmak için Almanya'ya gitti aynı şekilde Yunanistan'dan da binler insan tası tarağı toplayıp Berlinlere, Hannoverlere, Hamburglara gitti. Ülkede 11 milyon insan yaşıyorsa 5 milyon da yurtdışında yaşıyor. Daha çok Amerika, Kanada ve Avustralya'da olsa da Almanya'da bir miktar nüfusları var.

Lefteriz de meğer Alamancı çocuğuymuş. Anlattığı hikayeler hemen hemen bizim hikayelerle aynı. Muzla ilk defa tanışmaları, Bavyera tüylü şapkalarla dönmeleri, Mercedesleri, Audileri, bütün paralarını ev almak için biriktirip sonra tefeciye kaptırmaları, bir süre sonra iki kültüre de ait olamamaları, ne Alman ne Yunan olma durumları, parçalanan aileler, Alman gelinler, damatlar ve bunların yarattığı krizler..

Ah! Nasıl da aynı!

İnsan inanamıyor. Biz bu ikiz kardeşimizle mi küstük bilmem kaç yıl? Hakikaten saçmaymış..

DİĞER YENİ YAZILAR