Kavala'da Mehmet Ali Paşa'nın 'paşa' torunları

Küçük şehirlerden sonra Kavala, Yunanistan'da gördüğümüz ilk orta büyüklükteki şehir...

Haberin Devamı

Küçük şehirlerden sonra Kavala, Yunanistan'da gördüğümüz ilk orta büyüklükteki şehir. Artık bizimkilerin yaşadığı bölgede değiliz. Artık "bir zamanlar" yaşadığı şehirlerdeyiz.

Kavala, adından da anlaşılacağı gibi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın memleketi. Hani Mısır Valisiyken Osmanlıya kafa tutup ordusuyla Kütahya içlerine kadar yürüyüp sonra İngilizler'in ara buluculuğuyla geri çekilen, karşılığında Mısır Hidivi olan meşhur paşamız. (Bakınız: Lise 1 tarih kitapları.)

Harikulade su kemerleri karşılıyor bizi şehre girer girmez. Bugüne kadar gördüğüm belki de en görkemli, en güzel su kemerleri..

Akabinde ise tepesinde nefis bir kalenin bulunduğu nefis bir yarımada..

Şehrin eski bölümü bu yüksekçe yarımada üzerinde kurulmuş. Kale, esasen bir Bizans kalesi. Ama Kanuni Sultan Süleyman tarafından güçlendirilip bugünkü halini almış.. Evler, kalenin etrafına inşa edilmiş.. Sokaklar kolye gibi sıra sıra deniz kenarına kadar iniyor..

Parke taşlı daracık sokaklar arasında ilerliyoruz. (Motosikletle seyahat etmenin bir başka avantajı! Giremeyeceğimiz hiçbir sokak, park edemeyeceğimiz hiçbir boşluk yok!) Aralarda cumbalı çok güzel Türk evleri çıkıyor karşımıza. Hele restore edilip pansiyona dönüştürülmüş Yorgo Alvanos'un evi vardı ki kalmayı çok istedik ama yer yoktu.. İki kanatlı harikulade kagir bir ev.

Yavaş yavaş şunu anlıyoruz ki Yunanlar da bizim gibi beton meraklısı. Eski evlerin çoğunu yıkıp yerine iki katlı, balkonlu, koca pencereli yeni evler yapmışlar. Tek teselli o kadar çok çiçek yetiştirmeye meraklılar ki balkonlardan sarkan rengarenk çiçekler sayesinde yeni -ve çirkin- evler görülmüyor..

Fakat eski şehre esas tadı veren Kavalalı Mehmet Ali Paşa'dan kalan harikulade imaret. Yuvarlak zarif hatlı ve kitabeli mermer kapılarını ve sağındaki solundaki dev çınar ağaçlarını görür görmez Osmanlı tadı alıyor insan. Kavala'da değil de Sultanahmet'teyiz sanki..

Rehber kitabın (Lonely Planet) dediğine göre medrese öğrencileri için yurt olarak yapılmış zamanında. Şimdi öğrencilerin hücrelerinde zengin turistler kalıyor. "Ucundan acık" görebildiğimiz kadarıyla -çünkü misafirler rahatsız olurmuş diye bizi sokmadılar- geceliği 880 Euro olan nefis bir otele dönüşmüş. Bir an "biz bu paşanın torunlarıyız ulan! Sizi biz denize, döktük ulan!" diye kavga çıkarmak geldiyse de içimizden ecdadımızın hatırına sessiz kaldık.

Peki 880 Euro'ya oda satılan otelin adı ne? "İmaret". Paradoks böyle bir şey olmalı! Şimdi ölsen gebersen bir bardak su vermezler herhalde bir zamanların imaretinde..

Biz ise Paşa'nın torunları olarak paşa paşa şehrin yeni kesiminde 20 euroluk bir otel bulup yerleştik. Ne yapalım. Gücümüz bu kadar..

Mutsuz muyuz? Katiyen! Mehmet Ali Paşa'nın at üzerindeki heykelinin, esasen sadece yayalara açık olan dibine kadar, sırf çok yoruldum diye beni motorla götürdü ya sevgilim, daha ne isteyeyim.. Eskiden atımız varmış, şimdi motorumuz..

Günün mönüsü: (Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın imareti karşısındaki lokantada) Ohtapoti, sarmaki, caciki ve sardheles.. Nedir bunlar tahmin edin bakalım!

DİĞER YENİ YAZILAR