Sivridil geri döndü

Kalbim Bursa'da kala kala döndüm gerisin geriye... Seda çantama bir sürü ot tıkıştırmış... "Onu sabah iç, bunu akşam iç" diye de not yazmış... İçelim bakalım...

Haberin Devamı

Kalbim Bursa'da kala kala döndüm gerisin geriye... Seda çantama bir sürü ot tıkıştırmış... "Onu sabah iç, bunu akşam iç" diye de not yazmış... İçelim bakalım...

Benim bu saçma sapan hayatımla bu otlar ne güzel de bir uyum sağlar... Doktor hastasına diyet listesi yazmış, hasta bakmış bakmış sonra sormuş: "Bunları yemekten önce mi yiyeyim, yemekten sonra mı?" Benim ki de o hesap... Otları hangi 'zehirlenme seansı' öncesinde ya da sonrasında alayım canım arkadaşım? Önce bir bardak "kırk kilit otu" çayı, ardından bir kabarne sovinyon, sonra bir bardak "Alanya ada" çayı sonra bir Efes layt... Bir yandan zehirlenirken bir yandan arınırım.. Hatta ben en iyisi kokteyller geliştireyim... İkisi bir arada.. 'Votka kara hindiba'... 'Ayı sarımsaklı cin tonik'... 'Maydanozlu bladi meri'... 'Şampanyalı hibiskus'...

Allahım ne kadar zekiyim! Bu çığır açacak bir fikir! Şeytanından vazgeçemeyenlerin dermanı! Bunu derhal paraya tahvil etmeliyim... Önce bir barda tanıtımını yaparım bu kokteyllerin sonra Dolmabahçe Kültür Merkezi'nde bir enstalasyon sonra KİTAP! Tariflerin aralarına bunlan içtikten sonra yaşadığım maceraları da serpiştiririm... Al işte sana harikulade bir bilbordluk kitap... "İki genç otun romanı" koyarım adını da.. Ve ya "Kimse içmezse ben içerim"... "Bir ağız tadıyla sağlıklı yaşayamadık gitti" de fena olmaz... Gerçi maksada uymaz ama.. Araya sağlıklı yemek tarifleri de attırırım... 'Şevketibostanlı detoksifikasyon yahnisi!'... 'Yeniden doğduran radika fırında'.. 'Libido yükselten brokoli sote'... 'Ellisinden sonra azanlara katır tırnağı buğulama'... Saçma sapan işler başına gelirken ne yemiş ne içmiş Tuğçe Baran meraktan ölüyor ya cümle alem... Öğrensin işte...

Gördüğünüz gibi İstanbul'a gelir gelmez dilim sivrildi gene... Bu şehir böyle yapıyor işte beni... Halbuki Bursa'da Koza Han'ın avlusunda oturmuş çay içerken hiç böyle değildim. Tuz Pazarı'ndan tahin pekmez alırken, Bakırcılar Çarşısı'nda çiğ börek yerken... Dünya cidden umurumda değildi..

Diyeceksiniz ki başka zamanlarda sanki çok umurunda dünya meseleleri... Umurumda tabii! Umurumda ama biliyorsunuz kontratım gereği benim ciddi şeyler yazmam yasak... Ciddi söylüyorum. Sözleşmem öyle... Üç maddelik harikulade bir sözleşme... "212 no'lu fikir işçileri kanuna tabi Tuğçe Baran'ın sözleşme maddeleri: 1. Şu kadar para alacak, 2. Haftada şu kadar gün yazacak, 3. Memleket meselesi yazmayacak." Valla.. Madde madde yazıyor... İnanmayana fakslayabilirim..

Dolayısıyla ister beğenin ister beğenmeyin size sefil hayatımdan başka sunabileceğim bir şey yok...

Bu arada perşembe oldu benim köpek parası hâlâ gelmedi iyi mi.. Yani bütün o listeler boşuna yazılmış oldu... Adam bir sahtekar çıktı... Gitti sabah akşam şampanya içmeler... Gitti banci camping yapmalar... Gitti erkek köle tutmalar... Peeaa.. İte basa "sağlıklı yaşamcı" olacağım galiba... Yeni başucu kitaplarım "Merhaba Yaşam" "Hoş geldin Sağlık", "Nass'ın iyi misin brokoli?" "Çocuklar nasıl detokscuğum?"

Nerde bu Amerikan köpeğinin telefonu?

DİĞER YENİ YAZILAR