Dünyayı kurtarmak bu sefer Mehmet Ali Erbil'e kaldı!

Dünya yeniden kurtarılıyor! Bu sefer Mehmet Ali Erbil tarafından! 24 yıl önce çekilen ve dünyanın en "saçma" filmi seçilen "Dünyayı Kurtaran Adam"ın devam -bir takım klişeleri saymazsak- bu sefer süper teknolojik!

Haberin Devamı

Dünyayı Kurtaran Adam'ın Oğlu" filminin çekimlerini izlemek üzere bir grup gazeteci, Kapadokya'dayız.

Sabahın köründe 6 buçuk uçağıyla geldik Kayseri'ye. Oradan minibüsle Ürgüp'e geçtik, oradan da "Lunatica"ya.

Hava güneşli ama soğuk. Fakir ama gururlu Lunatica halkı vazifesinin başında, üzerlerindeki paçavralarla kendini oradan oraya atıyor..

Lunatica halkı dediğim aslında bizim Ürgüp, Mustafapaşa, Avanos ve Göreme halkı. Arada Uçhisarlılar da karışmış olabilir. Lunatica ise "Dünyayı Kurtaran Adam'ın Oğlu" filminde geçen gezegenin ismi..

Yani bizim bin senelik Kapadokya oldu bu sefer "Lunatica"..

Filmin konusu biraz karışık. Aradan geçen 24 yıl içinde (ük film 1982'de çekilmişti) Dünyayı Kurtaran Adam'ın ikiz oğullan olmuştur. (Mehmet Ali Erbil ve Mehmet Ali Erkil) Biri babasının yanında dünyada kalmış ve iyi adam olmuştur öteki ise uzayın kötü gücü Uga (Burak Sergen) tarafından kaçırılıp kötü adam olmuştur.

Kötü adam ne yapar? Otopark ve arazi mafyasını kurup o gezegen senin bu aste-roit benim, alır satar, kiralar, her nevi üçkağıdı çevirir. Kötüdür, kırodur, esmerdir, şudur budur.. İyi adamsa iyidir, güzeldir, falandır filandır.

Yıllar sonra bir astronot (Burak Hakkı) kaybolur ve onu arama çalışmaları sonucu Lunatica gezegeninde ikizler karşı karşıya gelir. Ve., ne diyelim., olaylar gelişir..

Yönetmen Kartal Tibet'in deyimiyle "komedi görmek isteyen için komedi, aksiyon görmek isteyen için aksiyon, güzel kadın görmek içinse güzel kadın" vardır. (Güzellerimiz: Burcu Kara, Şebnem Scheaffer ve Ayşen Gruda.)

Peki ya Cüneyt Arkın? Kambersiz düğün olmayacağı için elbette ki var. Cüneyt Abi, yıllar önce tam ölmek üzereyken "meşhur uçan tekmesi ni atar vaziyette dondurulmuştur ve olaylar iyice karıştığı anda o yan ölü halinden kurtulup, içinde bulunduğu buzlan parçalayıp "dünyanın kurtulmasında" hayati rolünü oynar.

***


Dünya sinema tarihinin en "absürd" en "acayip" en "saçma" filmi seçilen "Dünyayı Kurtaran Adam" filminin 24 yıl sonraki devamı işte böyle bir şey.

Yapımcılar bunun bir devam filmi olmadığını, hadisenin bir "ruhani" devam olduğunu söylüyorlar. Zaten dünya mı Lunatica mı yoksa Kapadokya mı kurtarılıyor komple belirsiz..

Fakat ne önemi var! Mühim olan Türk Sineması.. Hareket berekettir!

"Bereket" mevzu önemli çünkü yapımcı Firma Tıglon'un açıklamasına göre bütçe 2 nokta 6 milyon dolar!!! Hakikaten muazzam bir rakam. Ve işin komik tarafı, yapımcı kafadarlar İzmir Kordon'da bira içip tasarlarken projeyi (hep bu Kordon havasının başının altından çıkıyor zaten böyle şeyler.. Canım şehrim!) bütçenin 600 bin dolar civarında olması düşünülüyormuş.

Sonra iki milyon dolarak daha eklenivermiş!

Nereye gidiyor peki bu para? Büyük bir bölümü bilgisayar efektlerine. Nedir kardeşim bu bilgisayarcı veletlerin bu kadar çok para alması demeyin. Ciddi bir iş.

Türk sinemasında ilk defa bu filmde bilgisayar efektleri filmin çekiminden önce tasarlanıyor. Ne demek bu? Şu demek: Bugüne kadar Gora olsun, diğer bilgisayar efektii filmler olsun, önce film çekiliyordu, sonra o bilgisayarcı veletler dediğiniz becerikli çocuklara iş veriliyordu. "Biz böyle çektik, siz buraya bir uzay gemisi, canavar konduruverin" şeklinde. Bu sefer, Holywood'da nasıl yapılıyorsa öyle yapılmış. Film çekilmeden önce tasarlanmış her şey. Dolayısıyla efektleri yapacak olan ekip de bizzat çekimlerde bulunuyor. Bulunuyor ki doğru ışık, doğru kadraj, doğru çekim planı olsun. Bu efektleri yapan becerikli çocukların da -ki Gora'nın efektlerini de onlar yapmış- bu arada Türk olduğunu söylesem? Bilmiyorum gurur katsayınız daha da artar mı.. (Türküm, doğruyum, Holywood kadar iyi bilgisayar efekti yaparım!)

***


Özetle durum şudur: "Dünyayı Kurtaran Adam" ne kadar anti teknolojik idiyse "Dünyayı Kurtaran Adam'ın Oğlu" o kadar da teknolojik olacak! Yani pelüşlü canavarların, alüminyum folyo kaplı uzay gemilerinin ve Star Wars'dan araklanmış "parça"lar yerine bu sefer pırıl pırıl, ışıl ışıl "ev yapımı" uzay gemileri, hakiki uzaylılar (ne demekse!), gerçek ışın tabancaları ve uzay yolculukları olacak!

Klasik şablonlarımız devam ediyor elbette.. Türkler uzaya gitse ne olur, kıroluk evrensel midir, Demirel 2055'de de yaşam ünitesine bağlı olarak değerli görüşlerini beyan edecek mi, kanalizasyon sorunları o yıllarda da devam edecek mi, otopark mafyası geleceğin de sektörü müdür gibi "soru"lara "cevap"lar bulmak da mümkün olacak filmde.

Bu, iyi bir şey midir kötü bir şey midir 20 Ekim'de hep beraber göreceğiz..

DİĞER YENİ YAZILAR