Koyun savaşları

Annemle arama "kara koyun" girdi! Sekip Amca'yla bana bir küstü ki sormayın gitsin... Diyeceksiniz niye?

Haberin Devamı

Annemle arama "kara koyun" girdi! Sekip Amca'yla bana bir küstü ki sormayın gitsin... Diyeceksiniz niye?

Efendim Allah kısmet ederse bu yıl anneciğim bir adet kurban kesecek. Çok güzel. Bunda bir şey yok... Ve lakin sevgili annem her şeye olduğu gibi kurbana da "evladiyelik mobilya" muamelesi yaptığı için doğal olarak seçmesi biraz zaman alıyor...

Benim annem için zaten ne aldığının hiçbir önemi yoktur. Maydanoz da alsa, uçak da alsa bunu muhakkak surette bir olaya, bir telaşa, hatta bir kabusa dönüştürmek zorunda.

Kurbanlık koyun hadisesi de aynen böyle oldu... Pazar günü kahvaltıdan sonra tutturdu gidelim koyun bakalım diye...

"Anne" dedim "koyun bakılmaya gidilmez. Onlar mobilya değil ya çeşit çeşit olsunlar, bir fikir olsun diye gidilip bakılsınlar.. Koyun dediğin şey gidilir ve alınır... Ayrıca daha on gün var..."

Peeee... Kime anlatıyorsun!

Elbette öyle değilmiş, kurbanlık koyun da pekala seçilen bir şeymiş, rasgele alınmazmış, her işinde olduğu gibi bunda da titizlikle hareket edecekmiş...

Bunu söyleyen kadının da bir "küçükbaş uzmanı" olduğunu falan sanırsınız... Daha geçen sene keçi yavrusunu "kuzuuu, kuzuuu" diye sevmiş bir kadından söz ediyoruz.

Her neyse... Atladık arabaya, bir pazar yerine gittik... Bu pazarlar hayatımızda ayak basmadığımız mahallelerde kurulduğu için doğal olarak bir iki kere yolumuzu şaşırdık. Zaten Sekip Amca'yla başka türlü ilerlemek mümkün değil biliyorsunuz.

Nice sonra, burnumuza gelen şahane "şey" kokulan sayesinde (bakın ne kadar kibarım! Çocuklarınıza kötü örmek olmamak ve o hassas, cici midelerinizi kaldırmamak için o lafı etmiyorum...) pazar yerini bulabildik. İstanbul'un ortasında "köy esansı" da gayet matrak bir şey oluyor bu arada.. Gözünü kapayınca insan kendini Şirince Köyü'nde falan sanabiliyor...

Annem pazarda ne kadar "çadır-ağıl" varsa hepsine girip çıktı... (Bilmeyenlere bildirelim. Hayvanlar artık öyle açıkta durmuyorlar. Her sürünün laylondan birer evi var...)

Her girdiği ağılda ne kadar hayvan varsa hepsini mıncıkladı, hepsinin gözünün içine baktı (göze bakarak neyi teşhis edebileceğini sanıyorsa!) ve celeplerin hepsine tek tek şu soruları sordu: "Nereden geliyor bu hayvanlar? Kaç saat yolculuk yaptılar? Veteriner raporu var mı? Hayvanları neyle besliyorsunuz? Soba var mı burada? Sobayı neyle yakıyorsunuz?"

Adamlar, annemin saçma sapan soruları karşısında şaşkına dönüp bön bön baktıkça annem daha da azıttı... "Bu ağılın havalandırması kaç saatte bir yapılıyor? Bu koyunlar kaç gündür yürüyüşe çıkmadı? İdrar ve kan tahlili yapıldı mı?"

Sonunda celeplerden biri dayanamayıp "Yenge sen manyah mısın?" dedi...

O an annemi müdafaa etmemiz gerekiyordu ama Sekip Amca'yla ben gülmekten hiçbir şey yapamaz haldeydik... Annem üç numaralı Semraanım bakışını bize fırlattığı gibi çadırı terk etti...

Pazardan çıkıp eve nasıl geldiğimizi hatırlamıyorum... Annem şu an ikimize de küs... Ve tahmin ediyorum bayrama kadar da barışmayacak... Ve daha da kötüsü koyun alma işi fena halde bana kalacak gibi görünüyor...

DİĞER YENİ YAZILAR