Şaşırmalar dünyası

Yazar sıkışınca ne yapar? Okur mektubu yayınlar.. Sizi çok seviyoz, ay sen çok çılgınsın, bayılıyoz sana, gel bi öpücem..

Haberin Devamı

Yazar sıkışınca ne yapar? Okur mektubu yayınlar.. Sizi çok seviyoz, ay sen çok çılgınsın, bayılıyoz sana, gel bi öpücem..

Bundan daha tiksindirici başka bir şey var mıdır bilmiyorum.

İlkokuldayken, ne ilkokulu anaokulu hatta kreşe giderken bazıları "özencik" diye bir şey yapardı.. Çikolata mı yeniyor? Herkes hapur kupür yerken o yavaş yavaş yer.. Milletinki çoktan bitmiş mide asitleriyle haşır neşirken o son yudum yalaya yalaya, böyle minik minik ısıra ısıra, etrafa göstere göstere yer... Maksat etraftakileri özendirmek... Özensinler ve ona "ver bi ısırık" desinler, o da "bana ne bitirmeseydin" desin.. Bütün hesaplan, bütün hayalleri budur!

Ne o özencik yapan çocukları sevmişimdir ne de kendi çikolatası/dondurması bittikten sonra gidip öbüründen ısırık isteyen salakları..

İşte bu yazarların okurlardan gelen övgü/sevgi/yalama mektuplarını yayınlamaları bana aynen o ruh hastası çocukların özencik yapması gibi geliyor. Herkese gelen mektuplar bakıyorsun birinin köşesinde tefrika olmuş..

Ne oluyor övgü sevgi hayran mektupları yayınlayınca? O gün yazı yazmamış oluyorsun da (gizli tembellik) ayrıca ne oluyor çok merak ediyorum?

Ne denmeye çalışılıyor? Ne kanıtlanmaya çalışılıyor? "Bakının ben ne kadar çok seviliyorum görüyor musunuz... Sen de sev!" mi denmeye çalışılıyor? "Bakının. Bana lo lo yapıyordunuz ama millet bana ne kadar hayran, alın işte kendiniz okuyun" diye eleştirenler mi susturulmuş olunuyor? Veya "Ey ekonomi yazarları ey siyasi yazarlar.. Bizi küçümsüyorsunuz ama size böyle aşk mektupları geliyor mu ha!" deniliyor?

Bu mudur denmek istenen? Bu mudur yaptığın boş işi kendince meşrulaştırma mekanizman?

Daha ilkokul düzeyinde, ne ilkokulu, kreş düzeyinde bir davranış düşünemiyorum..

Hayır ortaya bir konu atmışsındır, misal "fasulye nohuttan iyidir" demissindir okurlar da karşı çıkmış, beğenmiş, bir şekilde fikir beyan etmiştir hadi onları yayınlarsın... İyi kötü tartışıyoruz diyelim. Hadi. Buna itirazım yok..

Ya da mektup cidden çok komiktir/trajiktir/mühimdir laf arasına bir de böyle bir şey var dersin... Buna da eyvallah.. Ha bire soruları bir soru vardır, ha bire gelen bir eleştiri vardır, bıkmışsındır, hadi onu da cevapla...

Fakat bu hayran mektuplarını listeleme işi?!.. Ve onlara hesapça şirin şirin "ay ben de bizi çok seviyorum" şeklinde cevap verme işi?! Aklım almıyor..

Ben konuşma arasında "şu beni çok sever, bu bana bayılır, patronum bana tapar" diyenleri de hiç anlamam zaten... Var öyle bir tipleme.. "Kendime bayılıyorum, tapıyorum, hastasıyım" demek istiyordur, fakat bu kadar narsistlik ayıp kaçacağı için başkaları üzerinde yapar kendi kendine övmeleri.. Patronun elemanına tapma durumu dünya üzerinde olabilecek bir şey midir Allah aşkına? Bütün bir lisenin sana hayran olma durumu mümkün müdür hiç? Ve böyle "o beni sever, bu bana tapar" diyen adamlara inanan var mıdır?

Bu "ben bana el alem bana hayran" tripleri bana cidden sakat geliyor... Bu gelip geçicilik bu kadar mı görülmez, bu kadar mı farkında olunmaz bunun? Alt tarafı muhasebecilik, müdürlük, yazıcılık yapıyoruz. Bugün varız, yarın yokuz. Bir parçacık şöhret olunca insan bu kadar mı kendinin şehvetine kapılır, bu kadar mı düşer kendine ve yerlere?

Şaşırıyorum.. Bu akıl almaz şuursuzluk karşısında çok şaşırıyorum.

DİĞER YENİ YAZILAR