Müsterihlik hezeyanları

Yılbaşı konuşmaları başladı... Ufak ufak sormaya başladılar.. "Ne yapacaksın", "Nerede geçireceksin..." Geçen sene hatırlarsanız yılbaşını tek başıma evde geçirmiştim. Yine nezleydim ve bırak dışarı çıkıp eğlenmeyi yataktan kalkacak halim yoktu...

Haberin Devamı

Yılbaşı konuşmaları başladı... Ufak ufak sormaya başladılar.. "Ne yapacaksın", "Nerede geçireceksin..."

Geçen sene hatırlarsanız yılbaşını tek başıma evde geçirmiştim. Yine nezleydim ve bırak dışarı çıkıp eğlenmeyi yataktan kalkacak halim yoktu... Tek kişi de arayıp sormamıştı... Ne yaparım, ne ederim... Herkes kendi eğlencesine dalmış gitmişti...

Çok mu umurum yılbaşı? Hayır değil tabii ki... Bugüne kadar bir kerecik bile ciddi anlamda eğlenememiş biri olarak artık umudum kalmadı... O günü sıradan bir gün olarak görüyorum artık... Sıradan günlerimde ne yapıyorsam onu yapmaya devam etmek daha iyi geliyor. Ne bileyim mesela Orhan Pamuk okumak..

Kitap (İstanbul: Hatıralar ve Şehir) türlü talihsizlikler nedeniyle bitemedi hâlâ.. Bırak bitirmeyi yüzüncü sayfaya bile gelemedim... Röportajlar silsilesi başlamadan önce bitirmeyi pek istemiştim ama kısmet değilmiş.. Fakat şunu da anlamış bulunuyorum ki kendisiyle ilk röportajı yapan arkadaş da kitabı okumamış... Ellinci sayfaya kadar ya gelmiş ya gelmemiş... "Londra-İstanbul arası cıırt diye okunuyor" dediği başka bir kitap herhalde.. British Airways Magazin olabilir mi?

Orhan Pamuk da kendini yazdı ya artık ölsem gam yemem.. Birden kulvarımın yükseldiğini arsızca düşünmeye başladım... He he heee... Kendini yazmak ayıp bir şey değil... Kendini yazmak ayıp bir şey değil... Kossssskoca Orhan Pamuk kardeşimiz de yapü... Tamam, onun cümleleri daha uzun olabilir.. (Sayfa 61'de tam 76 kelimeden oluşan bir cümlesi var!) Daha edebi, moda deyimle daha fırfırlı, daha nervürlü, daha dantelli olabilir onun cümleleri... Benimkiler gibi kütük cümleler kurmuyor olabilir.. Ama nihayetinde bir adet Orhan Pamuk hikayesi okuyoruz işte.. Orhan Pamuk beşikte, Orhan Pamuk ilkokulda, Orhan Pamuk lisede.. Kapağında da nal gibi bir ergen Orhan fotosu... (Yaşlanınca yakışıklı olanlardan olmuş o da)

İnsan ha bire kendini yazarak nasıl olur da köseler doldurur bu ne rezillik, bu ne şeylik, bu ne... diyenler için Orhancığım herkese cevabı verdi işte.. Kendini yazarak bırak köşecikler 361 sayfalık kitap bile doldurulabiliyor. Ve de 10 milyona satılıyor... Üstelik hayatının sadece yarısı elimizdeki... Yani bir yarı da gelecek yıllarda çıkabilir karşımıza..

Diyeceksiniz ki "Bre rezil, bre gafil... Adam sırf kendini mi anlatmış? Bir dönemin İstanbul'unu da anlatmış... Resimler koymuş, çeşitli yazarlardan alıntılar yapmış, onların yazdıklarını yorumlamış.. Sen yatak maceraların dışında -üstelik başarısız!- ne anlatıyorsun?"

Evvet. Çift v ile lütfen... Tam da öyle.. Bu da 50'lerin değil 2000'lerin İstanbul'u işte.. Biraz yarım biraz yamalak, biraz edepsiz biraz hırt ama tam da öyle... Karadeniz Yıkım A.Ş.'lerden tut da entel yatağı Kaktüs'ten araklanan veletlere kadar bir sürü dünyanın köşesi.. Bütün bu anlatılanlar içinde benim gerçekten var olduğum bile şüpheli...

Mutluyum, huzurluyum.. Çünkü ben Orhan Pamuk okuyorum..

DİĞER YENİ YAZILAR