Şimdi bir adım “geri” mi atıyoruz, bir adım “ileri” mi?

Haberin Devamı

Arkadaşlar bir karar verseler çok iyi olacak zira milletçek kuklalar gibi bir ayağımız havada, kala kalmış durumdayız.

“Bir Ayak Havada” sendromu yaşıyoruz ki maazallah birlik ve bütünlüğümüz için esas tehlike bu zira pek bir dengesiz bir durum. Yarın öbür gün birimiz bir yuvarlanacak, sonra reklam filmindeki gibi domino taşları misali patır patır..

İyi bir şey mi? Bilemiyorum. Belki de birbirimiz üzerine yuvarlanmamız en hayır durum olur. Beklenmedik bir samimiyetten belli mi olur “uzlaşma” falan bile çıkabilir.

“Hanfendi türbanınız düştü, vereyim.”

“Ay çok teşekkür ederim. Bu da sizin topuğunuz galiba. Mazgala sıkışmış. Buyrun..”

“Aman efendim ne zahmet ettiniz. Ben çıkarırdım.”

“Yahu siz hiç canavara benzemiyorsunuz..”

“Ehem.. Aslında siz de benzemiyorsunuz.. Yoksa siz de mi insansınız?”

“Eee.. Öyle diyorlar. Aaa... Sizin de kaşınız gözünüz varmış?!?”

“E var evet.. E hehe... Bu ufaklık sizin mi?”

“Benim ya! Oğlum öp bakim röfleli teyzenin elini!”

“Ay ama teyze dedirtmeyin lütfen..”

“Dedirtmen ablacığım. Ne demek. Siz de bana militan demeseniz olur mu peki?”

“Immmm.. Peki tamam..”

Fantezi tabii ama niye olmasın.

Fakat bütün bu hayhuyun içinde en güzel cevabı kim vermiş?

Saygıdeğer hanımefendi kılığıyla ülkemizi ziyaret eden Paris Hilton!

Soru: “Buraya gelmeden önce Türkiye’nin siyasi ve sosyal yapısı hakkında bilgi edindiniz mi? Türkiye’deki siyesi gelişmeler hakkında bir şey duydunuz mu?”

Cevap: I love shopping

Gerzo falan diye küçümseyebilirsiz ama aslında doğru cevap bu: Zira dünyayı ne sağ ne sol kurtarabilir. Beş adım geri üç adım ileri atmanın da manası yok. Erkekler alemi istediği kadar memleketi nasıl kurtaracağız diye kafa patlatsın, kurtaracak olan tek şey kadınların “I love shopping”i.

Zira “iktisada giriş” (veya çok bilmişlerin ha bire “introdakşın tuu ikaanamiks 101” diye geveleyip durdukları) dersi almış olan herkes bilir ki ekonomi denilen şey tüketerek ayakta kalıyor. Çukur kazdır, çukur kapattır diye özetlenen Keynes teorisini bilen bilir. (Şimdi ne kadar bilgili, ne kadar derin falan olduğunu kanıtlamaya çalışan düdük makarna köşeciler gibi alıntı, istatistik, sayı verip canınızı sıkacak değilim.)

Sen ben tüketemiyor olabiliriz. Ama bazılarını tüketmesi senin de benim de işime yarar. (En çok Çinlilerin ayrı)

“Kaç para alıyorsun ulan onlardan?” suçlamalarına maruz kalmamak için adını anmamaya karar verdiğim meşhur İsveç mobilya mağazasındaydım gene dün. (n’aapim bu kadar anamıyoruz işte) Ve gördüğüm o ki: Milletimiz başı açık kapalı, türbanlı röfleli DELİ gibi alışveriş yapmakta. (Gamze Özçelik ve ultra seksi sevgilisi Uğur Pektaş DA! Ne aldılar görmedim gerçi.)

Mutabakat isteniyorsa ahanda işte mutabakat! Herkes İsveç köftesi yiyor! Paso. Üç beş istisna dışında herkesin önünde 15 adet İsveç köftesi! (Gamze Özçelik’in ultra seksi sevgilisi Uğur Pektaş’ın DA)

Bugüne kadar bu millet bir konu üzerinde hiç bu kadar ileri düzey mutabakata varmamıştır herhalde.

Vi lov şoping end İsveç köftesiii! Şimdi ne yapıyoruz? Bir köfte “geri” mi “ileri” mi?

*****

Tüketİm demişken tabii yeni alışveriş mıntıkamız hakkında yazmamak mümkün değil. Akaret Evleri’nin Şair Nedim caddesi tarafı da biliyorsunuz kamuya açıldı. Gerçi hangi kamu bilemiyorum. Satılacak “şeylerin” santimetre karesi ortalama 100 YTL falan.

Fakat biraz ötesinde harikulade bir lokanta açıldı. “SIDIKA.” Akaret Evleri bittikten sonraki 9. bina.

İsminden de anlayacağınız gibi bu bir dünya tatlısı Sıdıka’nın yeri. Cafe, bistro ve meze lokantası şeklinde multi fonksiyonlu küçük, tatlı tertemiz bir yer. Gündüz melek, gece canavar yani.

Meze denilen şey çok yerde var ama iddia ediyorum burada yedikten sonra kolay kolay başka yerlerinkini beğenmeyeceksiniz. Hepsi çok özel, sıra dışı. Kopsiya diye bir hamsi mezesi var mesela hakikaten rüya gibi.

En güzeli şu: Kazıklanmıyorsunuz! Fiyatlar makul, abartamazsanız ye iç ortalama kişi başı 30 liraya çıkılıyor. Otçulardansanız hele mutlaka deneyin derim. (Şair Nedim 38. 0212 2597232 ve 0 212 327 89 87)

DİĞER YENİ YAZILAR