Hatıralardaki asil prensesmiş! Hah!

Migren ağrısı çeken meğer ne kadar çok nsan varmış... Canlarım benim.. Şöyle yap böyle yap diye bana tavsiyelerde bulunmuşlar...

Haberin Devamı

Migren ağrısı çeken meğer ne kadar çok nsan varmış... Canlarım benim.. Şöyle yap böyle yap diye bana tavsiyelerde bulunmuşlar... Kimisi çareyi nane çayı içmekte bulmuş, kimisi karanlıkta uyu demiş ki zaten her migren hastası bunu daha ilk nöbette tecrübeyle öğrenir. Elif Taşdemir hele, hiç üşenmemiş madde madde yazmış yasakları... "Çikolata, neskafe, beyaz peynir yasak... Kesinlikle uykusuz kalmak yasak... (Beni sabahlara kadar uyutmayan arkadaşlar! Duyuyor musunuz?) Ama fazla uyumak da yasak... Muz da yasak... Stres yapmak yasak... Ve de mideye dikkat etmek gerek." Evet. Annemin de her Ramazan başı çatlardı... Açlık çok fena tetikliyor... Annemin menopoza girdikten sonra migreni kalmadı ama.. Ne kadar enteresan değil mi? Yaşlanınca gençlik hastalıkları geçiyor!

Acaba "espriden anlamama" hastalığı da yaşlanınca geçer mi? Veya fuzuli alınganlık? Veya "elinin ölçüsünü kaçırma" hastalığı? Bak bu incelemeye değer bir şey... Artıyorsa çok feci... Huzurevlerinde kan gövdeyi götürüyordur o zaman...

Neyse uzatmayalım... Bu durumda Orkun da yasak o zaman bana... Tahmin edeceğiniz gibi sabaha karşı beş sularında ancak yatabildik... Vır vır vır... O, ona şöyle demiş de öteki buna çok kızmış da, o öyle deyince bu da araya karışıp... Buaahhh... Bütün bunlar ne için üstelik biliyor musunuz? Bir MOR FAR yüzünden. Bizim Orkun şimdi kliplerde sanat yönetmenliği yapıyor. Bir saniye ya görünen ya da görünmeyen figüran kızların birinin gözüne mor far sürülmüş, biri itiraz etmiş, bütün set birbirine girmiş... Kavga kavga kırılmışlar... Yönetmen sinirinden bir projektör kırmış.. Şarkıcı kızımız ağlaya ağlaya setten kaçmış... (Kim olduğunu çok yazmak istiyorum ama Orkun yemin billah ettirdi, yazmayayım diye) Çekimlere üç gün ara verilmiş... Orkun da tam o sırada ışıkçı oğlanla bakışmaya başlamamış mı... Aşık oldum dediği bu... "O saçmalıklar olmasaydı harikulade bir ilişki doğuyordu..." Tabii tabii. Oğlanın adını bile bilmiyor! Cinsel tercihini nereden biliyorsun dedim.. Ne önemi varmış. Her erkeğin içinde bir eşcinsel yatarmış... önemli olan onu ortaya çıkartmakmış... Bunu da hiç anlamam... Yani ret edilme ve üstüne bir de aşağılanma riski yüzde doksana yakın bir durum ama yine de göze alıyorlar... Bu ne kendine güven! Valla bravo! Ben gene.. Adamın bakışları bir saniyenin altında olunca selam vermeye bile çekmiyorum.. Rahatsız etmeyeyim aman... Hakkımda "sakız" gibi kızdı demesin... Böyle nice aşkımı gömdüm bilemezsiniz. Hatıralarda "asil prenses" olarak kalayım diye.. Caaaart kabakaat... Böyle yalnız kalırsın işte...

Ben şimdi yedinci kata çıkıp, binamızın en karizmatik, en havalı adamının ifadesini almaya çıkıyorum... Ama hangisi olduğunu söylemeyeceğim. Düşsünler birbirlerine.. Ho ho ho...

DİĞER YENİ YAZILAR