Gazete Vatan Logo

Teravih konusunda yanlış bilgiler mi var

Teravih namazı ile ilgili yanlış bilgiler ilmihal kitaplarında yer alır. Peygamber Efendimiz (S.A.V) bu namazı hiç kılmadı. Resul-ü Ekrem, namazların farzlarını mescitte, sünnetlerini evinde kılardı. Bir de her gece uyanıp teheccüd namazı kılardı

Allah’ın Elçisi’nden şöyle bir hadis rivayet edilmiştir: “Kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan’ın hakkını verirse geçmiş günahları bağışlanır.” (Tirmizi , Savm, 1) Bu sene duymadım ama Ramazan’dan önceki Cuma hutbelerinde bu hadise şu anlam verilirdi: “Kim Ramazan’da inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek teravih kılarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” Bunu duyanlar, günahlarından kurtulma umuduyla teravihe koşarlar; namaza alışkın olmadıkları için de teravih, hangi camide daha kısa sürede kılınıyorsa orada kılmaya çalışarak yanlış üzerine yanlış yaparlar.

Yanlış bilgi ilmihal kitaplarında
Kitaplara, teravihle ilgili yanlış bilgiler yazılmıştır. Allah’ın Elçisi’nin hiç kılmadığı bu namazla ilgili olarak Ömer Nasuhi BİLMEN, Büyük İslam İlmihali’nde şunları yazmaktadır: “Teravih namazı, Ramazan-ı şerife mahsus, yirmi rekâttan ibaret olup bir sünneti müekkededir. Bu namazı Resul-ü Ekrem (S.A.V) Efendimiz ile Hülefa-i Raşidin (R.Anhüm) devamlı kılmışlardı. Bu namazın cemaatle kılınması da bir sünneti kifâyedir. Bu sebeple bütün bir mahalle halkı cemaatle kılmayı bırakıp evlerinde kılacak olsalar, sünneti terk ile günahkâr olmuş olurlar.”
Doğru bilgi şudur:
Allah’ın Elçisi sallallahu aleyhi ve sellem, namazların farzını mescitte, sünnetlerini de evinde kılardı. Bir de her gece uyuduktan sonra uyanır ve teheccüd namazı kılardı. Çünkü Allah Teâlâ teheccüd namazını ona farz kılmıştı. İlgili âyet şöyledir: “Sana ek görev olarak gecenin bir kısmında namaz için uyan; belki Rabbin seni güzel bir konuma yükseltir.” (İsrâ 17/79)
Onun her gece kıldığı bu namaz 11 rekâtı geçmezdi. (Buhari, vitir, 1). O, Ramazan’ın son on gününü Mescitte itikâfla geçirirdi. Orada ona eşlik eden başka kimseler de vardı. Allah’ın Elçisi’nin bir hasırı vardı, gündüzün yere yayar, geceleyin de küçük bir oda şeklinde kıvırır, teheccüd namazını onun içinde kılardı. ( Buhârî, Ezan, 81) Bir gece Allah’ın Elçisi, hasırla çevrili hücresi içinde teheccüd kılarken insanlar tarafından fark edildi. Kalkıp onun namazı gibi namaz kılanlar oldu. İlk kez böyle bir şey gördükleri için sabahleyin bunu insanlara anlattılar. Ertesi gece Allah’ın elçisi yine namaza durdu; yine insanlar kalkıp onun namazı gibi namaz kıldılar. Bunu iki veya üç gece yaptılar. (Buhârî, Ezan, 80) Zeyd b. Sabit’in bildirdiğine göre Nebîmiz, bulunduğu yerden çıkarak şöyle dedi: “Ne yaptığınızı görüp anladım; ey insanlar, bu namazı evlerinizde kılın. Çünkü farz namaz dışında kişinin en faziletli namazı evinde kıldığı namazdır” (Buharî, Ezan 81) Bundan sonra Ebu Bekr’in halifeliğinin sonuna kadar Mescitte cemaatle, yatsı namazı dışında bir namaz kılınmadı. Ömer ‘in halifeliğinin ilk yılları da böyle geçti.
Abdurrahman b. Abdulkâri bir hatırasını, şöyle anlatıyor: “Ramazan’da yatsıdan sonra Ömer b. el-Hattab ile beraber Mescide uğradım. İnsanlar öbek öbek, kimi kendi başına namaz kılıyor, kimi de arkasındaki cemaate namaz kıldırıyordu. Ömer; “bunları, güzel Kur’an okuyan birinin arkasında toplasak iyi olacak” dedi ve Übeyy b. Ka’b’ı onlara imam yaptı. Bir başka gece yine Ömer ile beraber çıktım, insanlar imamlarının arkasında namaz kılıyorlardı. Ömer dedi ki, “Bu ne güzel bid’at oldu. Bu namazı kılmadan uyuyanlar, burada kılanlardan daha faziletlidirler. (Buhari Salatu’t-teravîh, 1) Halife Ömer’in kendisi de camide böyle bir namaz kılmamıştır.

Teheccüd Namazı
Gece biraz uyuduktan sonra uyanıp teheccüd namazı kılmak Allah’ın Elçisi’ne farzdı. Müslümanlar da ona özendirilmiştir. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Âyetlerimize inananlar, kendilerine âyetler hatırlatıldığında büyüklük taslamadan secdeye kapananlardır. Onlar Rablerini hamd ile tesbih ederler; yanları yataklarından uzaklaşır korku ve ümit içinde rablerine yalvarır ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan hayra harcarlar.“ (Secde 32/15-16)
“Rahman’ın kulları, geceyi Rableri için secdeye vararak ve kıyama durarak geçirirler.” (Furkan 25/64)
Muttakiler, gecenin pek azını uykuyla geçirirler. Onlar seher vakitlerinde de istiğfarda bulunurlar. (Zariyat 51/16-17)
Gecenin bir kısmında ona secde et ve uzun gecede ona tesbih et (ibadette bulun). (İnsan 76/26) Bütün bunlardan dolayı Allah’ın Elçisi’nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Farzlardan sonra en faziletli namaz gece namazıdır.” (Müslim, Sıyam, 202) Doğru bilgiyi gizleyerek Allah’ın Elçisinin ve dört halifenin teravihi devamlı kıldıklarını, bu namazın sünnet-i müekkede olduğunu söylemenin anlaşılır bir yanı yoktur. Çünkü sünnet-i müekkede terimi, Allah’ın Elçisi’nin çoğunlukla kıldığı ancak ara sıra terk ettiği nafile namazlar için kullanılır. Ya insanları asılsız beklenti içine sokanlara ne demeli!

KURAN’A SORALIM
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Öyaptığının kötü veya iyi olduğunu ilham edene yemin olsun kiÖ” (Şems 91/8)
Bu âyete göre kötü bir işe niyetlenen yahut bunu yapanın hissettiği vicdan azabı, Allah’ın ona olan ilhamıdır. Züleyha’nın birlikte olma isteği karşısında Yûsuf (a.s.)’ı engelleyen “burhan” (kesin delil), bu lhamdır. İlgili âyet şöyledir: “Kadın onu gerçekten istiyordu. Eğer Rabbinin burhanını görmeseydi Yûsuf da onu isterdi. Hep böyle olur. Bu, kötülüğü ve çirkinliği ondan uzaklaştırmamız içindir. Çünkü o, yürekten bağlı kullarımızdan idi.” (Yûsuf 12/24)
Bu tür uyarılar, Müslüman olmayanlara da yapılır. Bu duyguyu içinde hisseden kul, kötü işi yapmaya devam ederse, bilerek yapmış olur. Yanlış bir işten sonraki iç sıkıntısı da Allah’ın kullarına bir ilhamıdır. Bu ilham, kişiyi tevbeye çağırır. Dolayısıyla doğru ya da yanlış yolda olmanın ikisi de bilinçli bir davranıştır.

SORU CEVAP

Soru: Kimler ergenlik çağına girmiş sayılır?

Cevap: Ergenlik çağı, erkeklerin ihtilam olmaya yani rüyalarında boşalmaya, kızların da adet görmeye başladıkları zamandır. Ergenlik çağının başlangıcı erkekler için genelde on iki ve kızlar için de dokuz yaştır. Bu yaşların sonu her ikisinde de on beş yaştır. Yani on beş yaşına girmiş olan kız ve erkekler artık ergenliğe ulaşmış, dinimizin bütün emir ve yasaklarından sorumlu hale gelmiş demektirler.

Soru: Orucun hikmeti açların halinden anlamak mıdır?
Cevap: Yüce Allah Bakara suresinin 183. ayetinde orucun farz kılınmasının amacını şöyle belirtmiştir: “Ey iman edenler, oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de korunasınız diye farz kılındı.” (Bakara, 2/183)
Görüldüğü gibi orucun esas hikmeti kişinin kendisini koruyabilmesidir. Esas korunma da cehennemden korunmadır. Bu ise ancak şirke düşmemekle olur. Bununla birlikte günahlardan da korunmak gerekir. Oruç tutan kişi, canı çektiği ve imkânı olduğu halde Allah’ın emrini kendi arzularına tercih ederek yemeyi içmeyi ve eşiyle cinsel ilişkiyi terk edip böyle bir koruma altına girmiş olur. Bununla beraber oruç insanın sağlığını korur, nimetlerin kıymetini bilmesini sağlar, sabırlı olmayı ve aç kalmanın ne demek olduğunu öğretir.
Oruçta daha nice hikmetler vardır. Onları tespit için uzmanlarıyla ekip çalışmaları yapmak gerekir. Faizin haram kılınmasının hikmetlerini, hiç kimse ekonomi uzmanları kadar bilemez. Orucun da hikmetleri de tıp, sosyoloji, psikoloji gibi alanlarda uzmanlaşmış kişilerin yer aldığı ekip çalışmalarıyla tespit edilebilir. Bugün, tıpta oruçla tedavi yöntemi uygulanmakta ve çok ilginç sonuçlar alındığı da söylenmektedir.

Sorularınız için mail adresimiz: fetva@suleymaniyevakfi.org

DOĞRU BİLDİĞİMİZ YANLIŞLAR

- Şeytan Nerelerde Dolaşır?

Şeytanın sadece kötü yerlerde ve kötü insanların yanında olduğu sanılır. Oysa Şeytan, doğru yolun üstünde oturur. O, Allah’a şöyle demiştir: “Ö Ne olursa olsun, onlar için, senin doğru yolunun üstünde oturacağım. Sonra önlerinden, arkalarından ve sollarından geleceğim. Göreceksin, onların çoğu, sana teşekkür etmeyecektir.” (Araf 7/16-17)
Şeytanın hedef kitlesi, doğru yolda olanlar ve o yola girmek isteyenlerdir. Bunun için de onların en yumuşak karınlarından sokulur. Şeytanın en önemli tuzaklarından biri Nebî’mizi insanüstü konumda göstermektir. Şeytan bu konuda genelde başarı sağlar. Çünkü hem bu konuda ona destek veren insan şeytanları vardır hem de insanlar, Nebi’nin kendileri gibi olmasını kabulde zorlanırlar. Allah Teala şöyle buyurur:
“Kendilerine doğru yolu gösteren kişi gelince bu insanları inanmaktan alıkoyan şu sözleridir: “Allah elçi olarak bir adamı (beşer) mı gönderdi?” De ki: “Yeryüzüne yerleşip dolaşanlar melekler olsaydı, onlara elçi olarak elbette gökten bir melek gönderirdik.” (İsra 17-94-95)

TEMEL DİNİ BİLGİLER

- Hangi durumlarda oruç bozulur?
Kur’an’da Ramazan ayının gündüzlerinde yeme, içme ve cinsel tatminden uzak durulması emredilmiştir. (Bakara, 2/187). Bu eylemler doğrudan yapıldığında orucu bozduğu gibi dolaylı olarak yapıldığında da bozar. Sigara içmek, uyuşturucu kullanmak kendi kendine cinsel tatmin orucu bozan şeylerdendir.

- Oruç bozulduğunda kaza mı, keffaret mi gerekir?
Kur’an’da Ramazan orucunun keffaretinden söz edilmez. Yalnızca hasta veya yolcu olanların tutmadıkları oruçlarını daha sonra tutmalarının gerektiği belirtilir. (Bakara 2/184-185) Meşru özür sebebiyle vaktinde tutulmayıp daha sonra tutulan oruçlara kaza orucu denir.
Ramazanda özürsüz olarak oruç tutmayan kişi bu günahından ancak Allah’ın affı ile kurtulabilir; bunun başka yolu yoktur. Bunun için ne fidye ne keffaret ne de başka bir şey gerekir. Yapılacak olan Allah’tan af dilemektir. Nitekim oruçtan bahseden ayetler içerisinde Yüce Allah “kullarım bana dua ettiklerinde, onların duasına karşılık veririm, yeter ki; onlar benim taleplerime karşılık versin ve bana güvensinler” buyurur. (Bakara 2/186)

Günün Âyeti
İyiliği sonsuz, ikramı bol AllahAllah’ın adıyla
“Sen yüzünü dosdoğru bu dine, Allah’ın ‘fıtrat’ına çevir. O, insanları ona göre yaratmıştır. Allah’ın yarattığının yerini tutacak bir şey yoktur. İşte doğru din/sağlam ölçü bu dindir. Ama insanların çoğu bunu bilmezler.” (Rûm 30/30)
“Doğru çağrı Allah’a yapılan çağrıdır. Allah ile aralarına koyup yardıma çağırdıkları, onlara cevap veremezler. Onlar, ağzına su ulaşsın diye iki elini suyun üstüne yayan kimseye benzerler; su, bu şekilde ağza ulaşmaz. Bu kâfirlerin çağrısı boş bir çağrıdır.” (Ra’d 13/14)

Haberin Devamı