Gazete Vatan Logo

Terapist ezber bozandır!

PSİKİYATR DR. CEM MUMCU ile son dönemin moda söylemi kişisel yolculuklar üzerine konuştuk. Mumcu, alışılan konforu bozmadan kendimizle karşılaşmayacağımızı söylüyor.

Terapist ezber bozandır!

Doğa ile ilişkimiz koptu artık yapay gündemlerle uğraşıyoruz!

Yılın üçte birini gezerek geçirdiğini söyleyen ünlü psikiyatr-yazar Cem Mumcu Toskana’ya bir gezi düzenledi. Spontane yolculukları seven Mumcu ile buluşup son zamanlarda moda olan kişisel keşişleri ve onun yolculuğunu konuştuk...

Fotoğraf: Elif MANDAN

Son yıllarda insanın varoluş öyküsü ve içsel yolculuğumuzla ilgili çok fazla şeyi dert edindik. Siz gerçekte yolculuğu seviyor musunuz?

Sürekli gezen biriyim, senenin yaklaşık üçte birini gezerek yaşıyorum. Sırf yemek yemek için yurt dışında bir lokantaya gidebilirim. Sonra onu birkaç ülkeyle birleştiririm. Genellikle uzun araba yolculukları yaparım. Mesela Norveç’te geçen sene 3 bin km yaptım. Avrupa’da da öyle, İspanya’nın güneyinden girip bütün İspanya’yı geçip peşine Fransa, oradan Belçika’ya geçip tatiller yapıyorum. Kalmak istediğim yemek yemek istediğim yerler oluyor.

Yola çıkmadan önce gideceğiniz yeri araştırıyor musunuz?

Diyelim ki bir şehre gittik, yeni indik nerede yemek yiyelim dedik sezgisel olarak şurada yiyelim derim ve o yerin kapısında kuyruk vardır. Öyle seziyorum ben. Örneğin bir lokantaya gittik mönüyü açtınız baktınız benim yediğimden yiyin. Nasıl, niye oldu bilmiyorum. Bir yetenek değil bu ama yeme, içme ve kalmayla ilgili sezgilerim kuvvetli. Organizasyon kafası olan biri değilim. Daha spontane yaşıyorum. Tatillerde de öyledir. Ben yazdığıma ağlayan adamım. Bunu niye yazdım, benden nasıl çıktı, benim aklıma niye bunlar geliyor diyip sonra kendimi sorguluyorum. O yüzden bu işler çok yapılandırılmış, önceden planlandığında kişisel gelişim mavralara dönüyor.

Haberin Devamı

Sizin spontane diye yorumladığınız yolculuklarınız nasıl gelişti?

Mesela nereye gideceğimi bilmeden arabayla çıkıyorum. Ben de dahil kimse nereye gideceğimi bilmiyor. Bu yolculukların ilkinde evin bahçesinden çıktım, ilk üç saat beyin bana diyor ki, ‘nereye gidiyorsun?’ Belirli şeyler yapmaya o kadar alışmış ki ben de diyorum ki, bilmiyorum o bana tekrar nereye gidiyorsun diyor bilmiyorum diyorum. Baya üç saat kendimle kavga ettim. O kadar belirlenmiş ve daha önce planlanmış yaşam döngüsünün içine girmişim ki bilmiyor yani. Büyük bir kavga ettim ama o kavga ettikten sonra yaşadıklarımı size anlatsam kimisine çok ağlarsınız kimisine kahkahalarla gülersiniz.

Haberin Devamı

Yolun beni götürdüğü yere giderim plan yapmam

Ne kadar sürdü o yolculuk?

Bu şekilde 4-5 tane yolculuk yaptım. Sanırım 10-15 gün sürdü.

Döndüğünüzde bambaşka bir şey oluyordu herhalde değil mi? Ya da biz böyle umuyoruz.

Böyle bir yolculuğa ilk çıktığımda Bolu’da gişeye girdim. Gişenin içinde bir adam, kadın ve bir de çocuk var. Adam ve kadın ısrarla bana bakıyor. Sıra bana gelince adam, ‘Arkadaşım bu aile bir yıl önce Kaynaşlı depreminde yakınlarını kaybetti. Bugün Kaynaşlı depreminin de birinci yıl dönümüydü. O nedenle buraya geldiler ama Ankara’ya dönüyorlar. Deminden beri bir sürü arabaya bakıyorum, size çok güvendim eğer Ankara’ya gidiyorsanız sizinle gelebilirler mi’ diye sordu. Ben de evet Ankara’ya gidiyorum dedim. Tabi benim nereye gideceğime dair bir fikrim yoktu aslında. Sonrasında da uzun yıllar onlarla hep telefonlaştım, mesajlaştım. Küçük kız büyüdü. Böyle çok fazla yolculuk yaptım ve insan tanıdım.

Haberin Devamı

İçsel yolculuk derdi niye oluştu? Bizler neyi kaybettik neyi arıyoruz?

Eskiden mezarlıklar mahallelerin içindeydi. Mezarlıktan yürüyerek eve dönülüyor ve her gün ölümün olduğu hatırlanıyordu. Bu herkese hayatının destanını yazmak için iyi bir nedendi. Bitkilerle, toprakla ilişkimiz vardı. Şimdilerde marketten hazır alıyoruz ve toprakla bir ilişkimiz kalmadı. Şimdilerde zeminde hiçbir şey yok. Adam AVM’den çıkacak, elit plus sitesine girecek, orada spor yapacak, yogasını da üstüne koyacak yaşam koçuna gidecek. Hadi oradan! Bunlar bile tamamen tüketmek için üretilmiş ürünler. İlk önce bize kilo aldıracak sonra kiloları kaybettirmek için de diyet ürünleri çıkarılacak. Şimdi yaşananların hiçbiri gerçek değil. İçi kof bir şeyler oluyor sadece. Kaybedilen şey gerçeklik. İnsanın doğadan kopması.

Haberin Devamı

İnsan bir yere gitmekle kalmıyor

“Milliyet’te yazıyorum o zamanlar... arkadaşlara gitmiştik bir restorana. Rakı masasında kamyonetle kendine gitme rehberi yazısını yazmıştım. Şöyle;

İnsan bir yere gidince oraya gitmekle kalmıyor kendisine de gidiyor. Gidilen yerde gördüklerine şaşırıyorsun ama iyi bakarsan, aslında en çok kendinde bulduklarına şaşırabiliyorsun. Mümkünse alıştığın konforunu darmadağın edecek gitmelere bırakmak lazım kendini. Yani biraz konforun bozulacak. Bu konfor bozulması illa ki çadırda yatmak değil. Sana hiç benzemeyen aşırı lüks bir yerde de konforun bozulabilir. Ne kadar çok uzağına düşersen kendinin, o kadar çok ‘uzağında kalan kendine’ bakma fırsatın oluyor. Derin aşklarda da böyle olur insan... sarsılır. Bir başkasına gitmeye kalkışmak bir yanıyla da aşk çünkü. Orada da fena halde kendinle karşılaşıyorsun. Size acayip gelecek bir gitme tarzım vardır. Bir kaç yıldır yapmadım, yapamadım. Ama yazacağım. Gördüğüm yerler, karşılaştığım insanlar kadar, belki ondan da çok kendimi; daha doğrusu bilmediğim kendime doğru gidişimi yazacağım. İnsan her sabah baktığı aynada başka aynalarda kandıramadığı kendisiyle karşılaşıyor. Biraz rahatı kaçıyor. Gözü yerse çok da iyi oluyor. Bazen bana “terapist nedir?” diye sorarlar. Birçok şekilde tanımlayabilirim. Sadece yumuşak, sarıp sarmalayıcı, onay ve akıl verici bir komşu teyze sanır çoğu insan. Zannedilir ki terapist dert dinler, akıl verir. Oysa ben tanımlamaya kalksam en başa ne koyardım biliyor musunuz? Oyunbozan derdim.”