Hydra Atina zenginlerinin tercihi

Haberin Devamı

Pire limanında adalara kalkan vapurların iskelelerinin hemen karşısında küçük bir balık pazarı bulunur. Denize dikey bir sokağın iki tarafına dizilmiş balıkçıların tezgahlarının aralarına serpiştirilmiş birkaç tane balıkçı meyhanesi vardır. Vapurumuzun kalkmasına daha bir buçuk saat vardı ve öğlen olmak üzereydi. Kapısının üstündeki tabeladan 1926 yılında kurulduğu yazılı tavernanın kapısının hemen önündeki bir masaya oturduk. Yanıbaşımızdaki balıkçının taze balık dolu tezgahları neredeyse sırtımıza değiyordu. Her tavernada olduğu gibi bol soğanlı bir çoban salatası, melantzane salata ve tarama salata, yani patlıcan salatası ve tarama ile cacıktan oluşan mezelerle masamızı donattık. Bizim de, vapurumuzun da kalkmasına az kala masaya gelen küçük kızartma balıkları da (gümüşün irisi veya ufağı, ğavros ve atherina) yedikten sonra yemek ve uzolarımız için kişi başı 10-15 Euro kadar ödeyip yüzümüzde mutlu bir gülümseme ile yola koyulduk.

Ege günbatımı için Sunset plajı

Atina’nın güneyindeki Saronik körfezinde çok güzel adalar vardır. Pire limanından ayrıldıktan iki saat kadar sonra Mora yarımadasının açıklarındaki Hydra’ya vardık. Hydra limanının girişi çok etkileyici. Oldukça çıplak bir ada, küçük limanın etrafı bir dik anfi gibi saran yamaçlar evler ve görkemli konaklarla kaplı. Limandaki irili ufaklı yatların arasında çok pahalı yatlar hemen dikkat çekiyor. Atina sosyetesinde burada yazlık ev sahibi olmak pek moda. 1700’lü yıllarda deniz ticareti ile zenginleşen adanın o zamanların görkemini taşıyan konaklarının yeni sahipleri Atina’nın zenginleri. Zaten adadaki şık butikler de hemen dikkat çekiyor.
Hydra’da motorlu araç yok, ulaşım katırlarla sağlanıyor. Adada pek plaj yok, limanın bir ucundaki kayaların üzerindeki restoranların hemen altlarında kayaların arasında birkaç “beach” var. En uçtaki Sunset adına uygun bir şekilde harika bir Ege günbatımı seyretmek için ideal, dalgaların sürekli dövdüğü bir uçuruma asılı duran Omilos da hoş bir restoran. Adanın en iyi otelleri Bratsera, Angelika, Orloff ve Phaedra dar sokakların arasındaki eski taş evlerden bozma şık butik oteller. Odamızın balkonunda otururken aşağıdan geçen katırlar bir eve buzdolabı taşıyorlar. Angelika’nın sahibi Stavro dedesi ile anneannesinin komşu olarak büyüyüp sonra evlendikleri sokağın iki tarafındaki evlerini nasıl birleştirip otel yaptığını uzun uzun anlatıyor. Phaedra’nın sahipleri İstanbullu iki kız kardeş, onlarla da o kadar çok ortak konumuz çıkıyor ki, konuşmaya doyamıyoruz.

Küçük ve dar sokakların güzelliği

Akşam olunca Blue Dolphin mağazasının sahibi Yeşilköylü Andon Nikoalidis’in önerisiyle dar bir sokağın içinde Ostria diye bir tavernaya gittik. Sahipleri Strati ve Thasula Selanikli imişler, sokaktaki bir asmanın altındaki masalardan birisine oturduk. Sokağın kalabalığı yavaşca azalırken masalardaki kalabalık giderek arttı. Hava karardıktan yarım saat kadar sonra karşımdaki dükkanın floresan ışığı da söndü ve küçük sokak harika bir loşluğa büründü. Masalarımızın, hatta sokağın üzerini kaplayan asmanın güzelliğini o zaman farkettik. Harika bir yemeği bitirdiğimizde ödediğimiz hesap gene bütün Yunan adalarında olduğu gibi kişibaşı 10-15 Euro kadardı. Kahvemizi Andon ile deniz kenarında oturup içtik ve uzun uzun eski Yeşilköy’ü, eski İstanbul’u konuştuk.
Sabah olduğunda yola koyulmaya hazırdık. Vapurumuzu beklerken küçük limandaki kafelerden birisinde oturup Yunanlıların olmazsa olmazı, soğuk sütlü kahvelerden içelim dedik, birer “Frappe” söyledik. Deniz kenarına dizilmiş katırlar adeta bizi geçirmeye gelmiş gibi öylesine bekliyorlardı. Sonra kayalık burundan bizi yarım saatlik mesafedeki başka bir harika adaya, Poros’a götürecek olan Hellenic Seaways’in vapuru gözüktü. Ama bu haftalık yerimiz bu kadar, Ege’nin en yeşil adalarından biri Poros biraz da tarih serpiştirilmiş haliyle haftaya.

DİĞER YENİ YAZILAR