Akdeniz’in en gözde adası Hvar

Küçük deniz taksisi Hvar adasındaki rıhtıma yanaştığında doğrusu böyle bir manzara beklemiyorduk

Haberin Devamı

İstinye koyu boyunda bir koyun kenarına dizilmiş motor yatlar, yelkenliler limanın girişinde bizi (nerede olduğumuzu hatırlatırcasına) karşılayan Hotel Dalmacija’nın geçen yüzyılın başlarından kalma binasıyla renkli bir kontrast oluşturuyorlardı.
Sahilde kısa bir yürüyüşten sonra Dubrovnik’i anımsatan bir meydana çıktık. Aslında bir meydan da değil, bir ucunda bir kilise olan, diğer ucu ise denize açılan geniş bir dikdörtgen sokak. Yeri kaplayan taşlar da, sokağı çevreleyen binalar da başka bir yüzyıldan kalmışlar. Bizim dışımızda her Akdeniz ülkesinden bekleyeceğiniz şekilde her tarafta kafeler, restoranlar, biralarını, kokteyllerini, kahvelerini içerek açık havada olmanın keyfini yaşayan insanlar. Bu seyahatte bana harika bir “bira arkadaşlığı” yapan Ahmet Terzioğlu’yla Gambrinus adındaki bir barın önünde “30 bira” diye tabela görünce kaldırımdaki masalardan birisine oturduk. Sevgili eşim Lale eski Doğu Avrupa ülkelerinin hepsinde nedense ısrarla yaptığı gibi bir Caipirinha istedi, biz ise Ahmet ile listede Belçika Trappist manastır biralarından Westmalle’yi görünce Negroni ve Mojito’dan vazgeçip Dalmaçya’daki meydanda onu içmeye karar verdik.

Maconda’ya nefis yemekleri için mutlaka uğramalısınız

İki gece arka arkaya yemeklerimizi meydanın kenarındaki dar sokaklardaki restoranlarda yedik. Daracık bir sokaktaki Hvar’ın belki de en ünlü lokantası Maconda ise sokaktaki masaları, nefis yemekleri ve harika atmosferi ile mutlaka gidilmesi gereken bir lokanta. Her iki gece guletimize döndüğümüzde saat geceyarısını geçiyordu. Deniz taksisi bizi Hvar’ın karşısına serpiştirilmiş Pakleni adalarında guletimize götürürken Hvar’da gece hayatı yeni başlıyordu. Aynı rıhtımdan deniz taksileri bizim demirli olduğumuz adanın arkasındaki ünlü beach club Carpe Diem’e müşteri taşıyorlardı. Carpe Diem’de gece birde başlayan eğlence sabah altıya kadar sürüyor.
Ertesi gün akşamüstüne doğru zodiac’ımıza binip bu küçük adaların etrafında bir tur attık. Carpe Diem’in plajı dolu idi. Hvar adasının sahiline vardığımızda birbirinden şık beach club’larla karşılaştık. Bonj les bains’in günlüğü 500 dolar olan locaları dolu idi. Happy hour ile pek meşhur olan Hula Hula’nın deniz kenarındaki barında ise bir kişilik yer dahi yoktu. Ertesi sabah adanın batı ucunu döndüğümüzde karşımıza Braç adası çıktı. Braç’ta Hvar gibi Dalmaçya sahiline paralel uzanan ince uzun bir ada ve yemyeşil. Adanın güney sahilinin tam ortasında denize doğru uzanan doğa harikası Zlatni Rad (Altın boynuz) plajına varmamız iki saat kadar sürdü. Braç adası şaraplarıyla ünlü, yemyeşil yamaçları neredeyse tepelere kadar bağlarla kaplı. Altın boynuz bizim Ölü Deniz misali denize doğru uzanan bir kumsal. Akıntı öğlen saatlerine doğru kuvvetini artırıyor.

Jelsa bir köyden beklenmeyecek etkinlikleri ile şaşırtıcı


Braç ile Hvar adalarını ayıran boğazı tekrar geçip Hvar’ın kuzey sahiline varınca karşınıza gecelemek için iki koy ve koyun içindeki iki köy çıkıyor. Stari Grad, Hvar’ın en eski yerleşimi, eski Yunan’dan beri adanın merkezi verimli bir ovanın koya aktığı noktada kurulmuş olan bu ova Unesco Kültür Mirası olarak koruma altında. Hırvatların en ünlü ozanlarından Petar Hektoroviç’in 1520 yılından kalma kaleye benzeyen malikanesi köyün en görülmeye değer binası. Diğer koyun içindeki Jelsa ise bir köyde beklemeyeceğiniz kadar lezzetli pizzaları ile bizi şaşırtan bir yer oldu. Sabah erkenden Şibenik’e doğru yol almaya başladığımızda uyanıp kaptanın yanında oturup gün doğarken sabah kahvesini içmek için zorlandığımı itiraf etmeliyim, ama sayısız adanın arasından süren beş saatlik yolculuğumuz çok keyifliydi. Kahvaltıdan sonra televizyonda Hırvatça alt yazılı Türk dizileri seyrettik. Aşk-ı Memnu, Ezel, pek yakında başlayacak olan “Süleyman”, Hırvatlar da Yunanlılar gibi dizilerimize bayılıyorlar. Dalmaçya sahillerini gezmenin en iyi yolu her ne kadar adalar arasında sefer yapan gemiler (Jadrolinija) varsa da, tabii ki tekne ile... Bizim Bodrum yapısı guletimiz Kadena (www.adriatic-cruising.com; www.salmakisyachting.com)
bu iş için biçilmiş kaftandı. Guletin bu kıyılara ne kadar iyi uyum sağladığını ünlü İngiliz dizaynır ve otelci Anouska Hempel de (Lady Weinberg) bir gullet yaptırmış. Adı Beluga. Beluga, Dalmaçya sahillerinde oteller dahil en lüks konaklama imkanını sağlıyor. Tek dezavantajı bir haftasının sadece 38 bin sterlin olması. Ama o kadar da olsun, buralar Hollywood yıldızlarının, Avrupa jet-set’inin görme ve görülme kıyıları, o kadar da olacak artık...

DİĞER YENİ YAZILAR