Viski, ekose ve gaydasıyla ünlü Edinburgh

Tat Farkları

Haberin Devamı

Türk Hava Yolları, Temmuz ayından itibaren Avrupa’nın en güzel şehirlerinden Edinburgh’a uçmaya başlayacak. Edinburgh gerek bir ucuna muhteşem bir kale kondurulmuş olan uzun bir kayalık tepenin sırtında kurulu eski şehri, gerekse de o tepenin gölgesinde kurulmuş yeni şehri ile gerçekten görülmeye değer güzellikte bir şehir. Ve şimdiye kadar Londra veya Amsterdam üzerinden neredeyse bütün gününüzü alan bir seyahatle

ulaşılan İskoçya’nın başkentine Temmuz ayından itibaren THY ile 4 saatte uçmak mümkün olacak.
Eski şehirin bulunduğu tepeyi boydan boya kateden Royal Mile biraz turistik dükkanlarla dolu olsa da üç beş yüzyıllık binalarının mimarisiyle çok ilginç bir cadde.

Royal Mile aslında Edinburgh kalesinden, kraliçenin şehirdeki sarayı Hollyroodhouse’a kadar uzanan çeşitli caddelerin tümüne birden verilen ad. Tam ortasında görkemli St Giles katedrali bulunuyor. Katedralin önündeki parke taşlarının arasındaki kalp şeklindeki desene Heart of Midlothian, yani (Edinburgh’un bulunduğu) Midlothian bölgesinin kalbi deniliyor. Bu taşlara tükürmenin şans getirdiğine inanılıyor.
İskoçya denilince akla gelen ilk üç şey olan viski, ekose etek/kumaş ve gaydaya ülkenin başkentinde bol miktarda rastlamak mümkün. Ekose kumaş almak için en iyi yer kalenin bulunduğu Esplanade meydanının hemen yanıbaşındaki Tartan Waving Company. Burada bu kumaşların nasıl dokunduğunu görebileceğiniz gibi tarihleriyle ilgili bilgi de alabilirsiniz. Tartan adı verilen bu ekose kumaşların desenleri her bir aile, daha doğrusu aşiret için farklı; onun için bir İskoç’un genellikle hangi aileden olduğunu giydiği eteğin rengi ve deseninden anlayabilirsiniz.

İskoç Ale’leri İngilizlerinkiler kadar acı olmuyor

Viskiye gelince, viski tabii ki Edinburgh’da yapılmıyor. Ama Royal Mile üzerinde İskoçya’nın ana viski damıtım bölgeleri olan Highlands, Lowlands, Islay ve diğer adalar ile Campbelltown’un en iyi viskilerini satan içki dükkanları var. Bunlardan St Giles katedralinin hemen karşısındaki Royal Mile Whiskies ile kraliçenin sarayına gelmeden hemen sağda kalan Cadenhead en ünlü olanlar.
Yeni şehir, eski şehir ile deniz arasında kalan düzlükte kurulmuş. Princes, George ve Queen adındaki (her ne kadar tabelalarında “street” yazıyorsa da, bulvara daha çok benzeyen) üç cadde ile onları kesen sokaklar bir alışveriş cenneti. Aralarına sıkışmış Rose Street ise pub’ları ve gece hayatı ile ünlü. Edinburgh bir pub cenneti. Birkaç tanesini belirtecek olursak: Royal Mile’daki Mitre ile Deacon Brodie’s Tavern, eski şehirden yeni şehre inen Cockburn Street’teki Malt Shovel, George Street üzerindeki Tiles ile eski bir banka binasından çok görkemli bir pub-restorana dönüştürülmüş olan Dome ve Edinburgh’nun limanı Leith’teki çok tipik bir eski pub, Kings Wark. Kalenin arkasında kalan Grassmarket’te pub’ları ve nispeten hareketli gece hayatı ile ünlü. Ne içeceğinize gelince, pub’da tabii ki bira, hatta bir İskoç ale birası içeceksiniz. İskoç Ale’leri İngilizlerinkiler kadar acı olmuyorlar. Fıçıdan Caledonian 80, Deuchars India Pale Ale ve McEwan’s 90 ile eğer bulabilirseniz, Orkney Dark Island Ale ile Fraoch Heather Ale denenmesi gereken İskoç biraları.

Lezzetli deniz mahsülü lokantalarına mutlaka uğrayın

Edinburgh’u gezdiğiniz zaman aslında denize ne kadar yakın olduğunuzu unutmak çok kolay. Ama şehrin limanı olan Leith’e mutlaka gitmeniz gerekir. Burası en iyileri Skippers ve Fishers olan deniz mahsülü lokantaları ile dolu. Ne balık seversiniz bilemeyeceğim, ama Leith’de İskoçya’nın buz gibi sularından gelen istridyelerinden denemeden dönmeyin derim.
Konaklamaya gelince, eski şehir ile yeni şehri birbirine bağlayan North Bridge’in iki ucuna yerleşmiş olan Balmoral ile (Şehrin gazetesinin eski binası olan) Scotsman neredeyse her odasının önü manzaraya açık çok iyi oteller. Leith’deki Malmaison ise limanın havasını içinize çekmek için ideal. Ağustos ayındaki Edinburgh festivalini yaşamak istiyorsanız, şimdiden yer ayırtmanızda fayda var derim. Kalenin önünde yapılan gayda orkestralarının yürüyüşleri muhteşem oluyor.
Ama festival dışında da gayda dinlemek mümkün Edinburgh’da. Şehrin dört bir tarafına adeta serpiştirilmiş ekose kiltlerini giymiş gaydacılara her daim rastlayabilirsiniz. Caddenin karşısında durup dinleyin
derim, gaydanın sesi uzaktan çok güzel geliyor.

DİĞER YENİ YAZILAR