Türk biraseverler yepyeni markalar ile tanışacak

Tat farkları

Haberin Devamı

Türkiye’de bira deyince hep altın sarısı ve bol köpüklü, serinletici, hafif alkollü bir içecek akla gelirken, bira dünyamız bu çizginin çok dışına çıkan örneklerle doldu. Biranın kişiliğini veren şerbetçiotunun çok az kullanıldığı biralar üretenlerin ‘Ne yapalım, buruk biralar Türk damak tadına uymuyor’ mazeretinin de geçerliliği kalmadı. Zira Budweiser gibi şerbetçiotunun ferahlatıcı acımtraklığını mükemmel hissettiren Çek biraları, Beck’s gibi Alman formüllü biralar ve Heineken gibi örnekler çok daha iyi satış rakamları yakaladı. En uç lezzetli biralardan maun renkli isli bira Schlenkerla, diğer biralara hiç benzemeyen acımtrak lezzeti ve ‘hafif serin’ içimiyle kendi tiryakilerini yarattı bile.
Bavyera’nın efsane biralarından Schneider Weisse’nin 8.2 derecelik Aventinus’u, bazı barlarda viski niyetine içilir oldu. Gusto dergisinin Eylül sayısında yapılan bira tadımında Mehmet Yalçın ile ülkemizde üretilen ve ithal edilen 34 adet birayı teker teker tattık. Mehmet de tadımın giriş yazısında en yüksek notu alan biralar ile ilgili ipuçları vermiş.
Dünyanın en aromatik birası Schneider Aventinus
Bira dünyamız artık eskiden olduğu gibi sadece alışık olduğumuz lager diye bilinen sarışın biralardan ibaret değil. Üst fermantasyon ile üretilen Ale biralarından tutun, Bavyera’nın buğday biraları Weissbier’lere, kızıl lager’lerden yüksek alkollü biralara, hatta şimdi Guinness gibi stout’lara kadar aralarında dünyanın en prestijli markalarının bulunduğu biraları ülkemizde de bulmak ve tatmak mümkün.
Gusto bira tadımında ilk 10 arasında 1678 yılından beri Bavyera’nın kuzeyindeki Bamberg kasabasında üretilen Aecht Schlenkerla, gene Bavyera’nın altı nesildir aynı aile tarafından üretilen Weissbier’i Schneider, Çek Cumhuriyeti’nin dünyanın en iyi lager biraları arasında sayılan Budweiser’i bulunuyorlar. Schneider Aventinus için gelmiş geçmiş en büyük bira (ve viski) yazarı Michael Jackson “dünyadaki en aromatik bira” diyordu. Ale biraların memleketi İngiltere’den Pedigree Bitter ale’lerin anavatanında bile en aranan, en tanınan biraların başında gelir. Pedigree’nin yapıldığı şehir Burton bir zamanlar İngiltere’nin ale başkentiydi. Ale’ler ve Burton aslında başlı başına bir yazı konusu, birkaç ale daha gelirse belki ilerde onu da yazarım. Ama şimdilik Pedigree Bitter’i bulduğunuz yerde tatmanızda yarar var.
Guinness’i olması gerektiği gibi fıçıdan içebileceğiz
İngiltere’nin kuzeydoğusu, özellikle Newcastle kenti Brown Ale’leri ile meşhurdur. New York’un butik bira üreticisi Brooklyn’in Brown Ale’leri onları aratmadığı gibi, Brooklyn Lager de bir steak’in yanında içebileceğiniz en iyi biralardan birisi olarak ülkemizde bulunabiliyor. Türkiye’de üretilen biralardan Beck’s ve Tuborg Special’in kendilerine yer bulabildikleri ilk 10’u Amstel tamamlıyor. Gusto için yaptığımız tadımda ilk 10 arasındaki biraların hepsinin 10 üzerinden 7 almış olmaları artık ülkemizde de “iyi” biralar bulabileceğimizin göstergesi.
Bir de bunlara ilaveten bu ay içerisinde Belçika’nın dünyaca ünlü Abbey (manastır) biralarından Leffe (Belçika’nın Felemenk kısmında ‘Leffe’, Fransızca konuşan Valon kısmında ‘Leff’ diye okunur) ithal edilmeye başladı. Gene Belçika’nın ünlü buğday birası Hoegaarden de bazı barlarda fıçıdan servis ediliyor. Bir de tabii yıllardır kutuda kah boy gösterip, kah kaybolan Guinness de geldi, onu da bazı barlarda bulabilirsiniz, hem de bu sefer olması gerektiği gibi fıçı da! Duvel, Maredsous, hatta Rochefort ve Westmalle gibi Trappist biralar da yoldalar.
Bira dünyası lager biralardan ibaret olamayacak kadar zengin bir dünya. Dünyanın sayılı restoranları giderek artan bir hızla şarap listelerinin yanında bira mönüleri de sunmaya başladılar.
Bira ile yemek eşleşmeleri üzerine yazılıp çizilenler her geçen gün artıyor. Bizde de gün geçtikçe daha çok restoran misafirlerine daha zengin bira seçenekleri, hatta bira mönüleri sunmaya başladılar. Biraseverleri oldukça heyecanlı günler bekliyora benziyor.

DİĞER YENİ YAZILAR