Son 26 ayda Türk basınında neler değişti?

26 ay önce VATAN'ı kurmak için SABAH'tan ayrılırken, basın sektöründeki pek çok kişi bize "sonu olmayan bir macera uğruna kariyerlerini mahvediyorlar" diye bakıyordu. Öyle ya, basın "doymuş" bir sektördü

Haberin Devamı

26 ay önce VATAN'ı kurmak için SABAH'tan ayrılırken, basın sektöründeki pek çok kişi bize "sonu olmayan bir macera uğruna kariyerlerini mahvediyorlar" diye bakıyordu. Öyle ya, basın "doymuş" bir sektördü. 50 küsur yıllık Hürriyet ve Milliyet'ten sonra tutunabilen tek büyük gazete, 20'nci yılına yaklaşan SABAH'tı. Tercüman ve Günaydın gibi büyük gazeteler rekabete dayanamayıp batmış, pek çok yeni gazete girişimi başarısızlıkla ve büyük zararlarla sonlanmıştı.

VATAN'ı yayınlamak için yola çıkan ekibin tek artısı, SABAH'ı SABAH yapan gazetecilerin ekibe liderlik etmesiydi.

Oysa biz başarısı kanıtlanmış, sezgileri güçlü girişimcilerle yola çıkmanın yanı sıra, çok önemli bir avantaja daha sahiptik. Türkiye'deki temel dinamikler değişirken, medyanın buna ayak uyduramadığını görüyorduk. Ayak uyduramıyordu, çünkü geçmişten gelen hastalıklar, medyanın ayaklarını prangaya vurmuştu.

Bunu biliyorduk, çünkü bunu yaşıyorduk. Çalıştığımız yayın grubunda 90'lı yıllardan kalma hastalıkların tamamı vardı. Batık bir banka ve bir ayakta hükümetin, diğer ayakta başta TMSF olmak üzere alacaklıların prangası.

Aynı pranga Çukurova Grubu medyasında da vardı. Bir süre sonra Star medyası da prangayı yedi. Bu 2 grup da Türkiye'de bir şeylerin değişmekte olduğunu fark edemedi. Fark etse de gereğini yerine getiremedi.

Doğan Grubu ise, "doymuş" medya sektörünün, pazar payına göre en "doymuş" grubuydu. Bu grubun basın sektörü dışındaki işleri, devletle olan alışverişi, bu gruba ait yayınların Türkiye'nin değişen dinamiklerine ayak uydurmasını güçleştiriyordu.

Bugün Türkiye'nin, Türk medyasının durumu 26 ay önceki fotoğrafı doğru okuduğumuzu gösteriyor.

Star medyasının durumu ortada. Lokomotif şirketlerinin denetimi devlet ve yabancı yatırımcıların elinde bulunan Çukurova'nın kendi medya grubuna, ekonomik mantığa aykırı şekilde ilan-reklam desteği vermesi giderek güçleşiyor.

SABAH Grubu, aradan 4 yıl geçmesine rağmen Etibank'tan kaynaklanan borçların tasfiyesi için devletle el sıkışmış değil. Grubu bir kiracı işletiyor... Ama kontratın geçerliliği de, süresi de tartışmalı. Kiracı, grubun tüm mallarına tedbir koyan devletle iyi geçinmek zorunda. 90'lı yılların hastalığının iyice kronikleşmiş hali.

Doğan Grubu pazar payını koruyor. Hatta ilan-reklam pazarındaki payı diğer grupların prestij kaybı nedeniyle 4 yıl öncesine göre büyümüş durumda. Ekonomik mantığın sınırlarını aşan bu paylaşım, "sürdürülebilir" olmaktan çıkıyor. Nitekim bu grubun bazı yayınları mali avantajlarına rağmen, tiraj ve reklam gelirinde pazar payını korumakta zorlanıyor.

Peki biz ne yapıyoruz? 26 ay önce koyduğumuz ilkeler doğrultusunda sadece işimizi, yani gazetecilik yapıyoruz. Geçmişten gelen hastalığımız yok. Büyük bir holdingin parçası da değiliz. Dolayısıyla işimizi yaparken elimizi kolumuzu bağlayan sınırlarımız da yok.

Doğru bildiğimiz, Türkiye'nin bilmesi gerektiğini düşündüğümüz her haberi yazıyoruz.

Metin Münir, Çukurova Grubu'yla ilgili her gerçeği son derece objektif yazıyor. Ne bir eksik, ne bir fazla... Bu haberleri bazı gazeteler görmezden geliyor, bazıları çekiştirip Çukurova'yı çelmelemek için kullanıyor.

Necati Doğru, Maliye Bakanı'na "Eşinize hediye edilen elbisenin parasını ödediniz mi?" diye sorabiliyor. Erdoğan'ın oğlunun karıştığı ölümlü trafik kazasında "Ölen yaya 8'de 8 hatalı diyen" bilirkişinin Türkiye Denizcilik İşletmeleri'ne Genel Müdür Yardımcısı olarak atandığını yazıyor.

Milli Eğitim Bakanı'nın eşinin, bir düğüne Bakanlığın açtığı kitap ihalelerine katılmayı düşündüğünü açıklayan işadamına ait Hummer ciple geldiğini manşetten yayınlayabiliyoruz.

Veya bugünkü manşetimiz... Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen'in müteahhit kardeşinin devletten aldığı ihaleleler...

Biz yazıyoruz, rakiplerimiz susuyor. Sadece işlerine gelen haberi VATAN'dan alıntılayıp manşetten kullanıyorlar.

VATAN hükümeti, bakanları sorgulayan haberler dışında geçen hatta "rakiplerimizin de yazabileceği" konuları Türkiye'nin gündemine taşıdı.

Güldeniz Ayral yönetimindeki Dış Haberler Servisi"nin titiz ve ısrarlı takibi sayesinde Time Dergisi'nin "İnanç geni bulundu" haberi önce VATAN'da yayınlandı. Diğer gazeteler konuya ertesi gün girdi.

Anne dayağı sonrası, devletin velayetini aldığı dünya tatlısı Sıla'nın öyküsünü 3 gündür en kapsamlı şekilde VATAN'da okuyorsunuz. Çocuk Esirgeme Kurumu'ndaki binlerce Sıla'nın varlığını, en çarpıcı fotoğraflarla sadece biz sayfalarımıza taşıdık.

Leyla Zana ve arkadaşlarının ilan ettiği yeni partiyi VATAN dışındaki tüm gazeteler rutin bir açıklama olarak verdiler. "Talimatın İmralı'dan geldiğini" sadece VATAN okurları Ruşen Çakır'ın haberinden öğrendi.

Dediğim gibi biz sadece işimizi yapıyoruz.

Bunun için 20 yıl sonra Türk basınında artık "3 büyükler" değil, "4 büyükler" var.

Büyükler ligindeki sayıyı biz artırdık. Ama korkarım eski hastalıklar ve "değişememe sorunu" nedeniyle ligden düşenler olacak. Trend bunu gösteriyor.

İyi pazarlar.

DİĞER YENİ YAZILAR