Kanunla İhtilafın “Zayıf” Olduğu İller

Haberin Devamı

İş yoğunluğundaki azalma gerekçesiyle kapatılan 148 ilçe adliyesine sevinmeli miyiz yoksa, ....

Demek ki bu ilçelerde kanunla ihtilaf zayıf!

Bu kötü mü?

Değil.

Ama.

Yurttaşın yargı hizmetlerine kolay ve hızlı ulaşımı zaten işletilemezken.

Yargı hizmetleri zaten pahalıyken.

Geç gelen adalet insan hakkı ihlalidir derken.

Sen gel HSYK, ilçe adliyelerinin işini de iş yükünün ağırlığından şikayet edilen il adliyelerine ver.

Ve bunu tasarruf bil.

Anlamlı mı?

Değil.

İnsan hakkı ve yurttaş hakkı ihlali üzerinden tasarruf olur mu diye sorarlar insana.

Ancak,

Yargıç Nuh Hüseyin Köse, bu saydıklarımı “halk popülizmi ile adalet olmaz” olarak değerlendirmiş.

Ooo, demeyin.

Gerekçeleri var:

Köse, kapatılan adliyelere siyasetin yaklaşımını sığ buluyor.

Malum, HSYK, Başkanı olan Adalet Bakanı’nın yeniden inceleme talebi üzerine 44 ilçe adliyesinin kapatılması kararından döndü.

Tıpkı HSYK da benim gibi “Birleştirilmesine karar verilen adliyelerin bulunduğu yerleşim yerlerinin coğrafi şartları, nüfusu, güvenlik ve iş durumları ile birleştirilen adliyelere olan uzaklık ve ulaşım imkânları dikkate alınarak; ...” demiş gerekçesinde.

Ya diğer 104 ilçe insanı?..

Öncelikle;

“Kararlarına karşı yargı yolu kapatılacak kadar güvenilen bir kurumun (HSYK’dan bahisle), verdiği bir karardan siyasetin baskısıyla bir haftada geri dönmesi, o kurumun diğer kararlarını da maalesef tartışmalı hale getirmiştir (Nuh Hüseyin Köse).” deme hakkı doğdu yurttaşlara.

Tabii,

Sayın Köse’den “... bizlerin bu konuda açtığımız tartışmalar da dikkate alınarak, müfettiş tarafından orta not verildiği gerekçesiyle yerleri değiştirilen meslektaşlarımızın atamaları da geri alınmalıdır.” alıntısını da burada yazmadan duramam.

Doğruya doğru.

Sonrasında,

Bakalım, Nuh Hüseyin Köse neden ilçe adliyeleri kapatılsın demiş.

N.H.K.: “Kim ne derse desin 4. ve 5. bölgeler tamamen kapatılmalıdır. Kasaba halkının da belli yaş ve olgunluğa erişmiş yargıcın adaletinden yararlanmaya ihtiyacı vardır. Manav biraz daha patlıcan satabilsin diye adliye, yüksekokul kurulmaz.”

Haklı ama belli yaş ve olgunluğa erişme bir süreç gerektiriyor. Gençler de bir yerden başlayacaklar. Orada değilse, burada. Eğitim ve staj kalitesinin yükseltilmesi ile bu sorun çözülebilir.

N.H.K.: “Kasabalar, zaten kasabalarda yetişmiş yargıcı sığlaştıran, memurlaştıran, evine hapseden bir yapıdır. On yılını kasaba adliyelerinde geçiren yargıç, halkın savunmanlığını da üstlenmekten dolayı savunma makamını unutur. Kendisine dayatılan protokole hapsolur. Hiyerarşinin dişlilerine takılır. Kendisini yetiştiremez.”

Çok doğru ama bunda yurttaşın suçu ne? HSYK ve tabii barolar hizmet içi eğitim yapsın.

N.H.K.: “Adliyeler, en çok 3. bölgelerde merkezileştirilmeli, her adliye bünyesinde adli kolluk ve adli bilirkişilik birimleri kurulmalı, adliye çalışanları kriminal kurslardan geçirilerek (sağlıktaki acil tıp teknisyeni paramedikler gibi) adli kolluk görevlisine dönüştürülmeli, adli kolluk yetkisi idareye tam bağımlı polis ve jandarmadan alınmalıdır. Savcılık teşkilatı mahkemelerden bağımsız olarak adli kollukla aynı birimde görev yapmalıdır. Mevcut savcıların kazanılmış yargıçlık hakları korunarak, savcılığın statüsü yargıçla eşit olmaktan çıkartılmalıdır.”

Evet ama yargıçların, savcılık araştırmalarına karşı taraf adli bilirkişi raporlarına ve raportör tetkiklerine burun kıvırdıklarını, dikkate almadıklarını unutmadan. Buradan çağrıda bulunayım; Sayın Köse, bir gün bir yerde bu konuyu ayrıca görüşmek isterim.

N.H.K.: “Alınan bu son karardan sonra geriye bir seçenek daha kalıyor: Ara formül olarak ,adliyeler hukuki olarak kapatılmasın. Balkan ülkelerinde olduğu gibi buralarda bir cumhuriyet savcısı bırakılsın. Hakim, aylık periyotlarla sadece duruşma ve sair işler için günübirlik ya da 2 günlüğüne ilçeye gelip geri dönsün.”

İşte budur...

Gerçekten ilçelerde iş yükü bu kadar az ise bu çözüm önerisine katılmamak mümkün değil.

Böylece il adliyelerinin de iş yükü nispeten rahatlar.

Yönetici ruhum sormadan edemiyor;

Kapatılan ilçe adliyelerinin fayda-zarar analizi yapılmış mı? Yıllık iş hacimleri yönünden performans değerlendirmeleri yapılmış mı, illlere kazanımları neler falan, değer mi anlamında.

Aktivist yönümse;

Yurttaşın adli hizmetlere erişimlerinin kolay, hızlı, eşit erişilebilir ve ucuz olması gerektiğini savunuyor.

Her nasıl olacaksa, çabuk öyle olsun.

Yoksa, yurttaş kendi adaletini sahada kendi aramaya kalkıyor da.

Sayın Köse’ye paylaşımı için teşekkürlerimle.

DİĞER YENİ YAZILAR