VAN YIKIMI: RACHMANINOFF VS TOLSTOY İHTİLAFI

Haberin Devamı

Rachmaninoff, 1873’de, Tatar kökenli asil bir aileden Rusya’da doğuyor. Ailesi 16. Yüzyıldan beri çarlığın hizmetinde. Anne-babası amatör piyanistler. İlk derslerini annesinden alıyorsa da müzik ile gerçek tanışması 1882’de Saint Petersburg’lu öğretmen Anna Ornatskaya ile oluyor.

Rachmaninoff 2-3 yıl kadar bu öğretmenden müzik dersleri aldıktan sonra asil ailenin iflas etmesi sonucu Moskova’ya taşınmak zorunda kalıyor. Piyano eğitimine Saint Petersburg Konservatuarında devam ediyor. Piyano çalmaya fiziksel olarak yatkın, uzun boylu, büyük elli bir gençse de çok tembel bir öğrenci olduğu biliniyor ancak, ilk tek perdelik operası Aleko’yu henüz çocuk yaşında yazıyor.

Üstünlerin tembel olma huylarına bayılıyorum.

Hayat bu ya Rachmaninoff kuzeni ile evleniyor. Görünen o ki Rus Ortodoks Kilisesi bunun için kendisini asla affetmiyor ama asker kökenlerinden dolayı tolere ediyor.

Evli barklı ve Koç burcu olan Rachmaninoff’un kendisinden çok genç şarkıcı kadınlarla birliktelik yaşadığı da biliniyor. Az bilinense, bu genç şarkıcı kadınların himaye edilme ve müzikte başarı elde etme isteği ile kendisine yanaşmaları ve bu tutumların Rachmaninoff’u duyguca yüceltmek yerine giderek çökelttiği.

Bu hanımlardan Ksenia Derzhionskaia, kariyerine yardım eden Rachmaninoff’a çok şey borçlu. Derzhinskaia, Bolşoy Tiyatrosunun ‘prima donna’ larının arasına girenlerden.

Cömert, özgürlüğüne düşkün, hareketli, enerjik, otoriter, alaycı, emir almayı sevmeyen Rachmaninoff’un kısa süreli bu ilişkilerine karşın gerçek huzuru evinde bulduğu ve ölene kadar eşinden ayrılmadığı bilinir.

Diğer bir gerçek ise, Rus İhtilalinden sonra Rusya’da oluşan koşullar nedeniyle Rachmaninoff’un Batıya göç ettiği, burada verdiği konserlerinin sayısının arttığı ancak, kompozitörlüğünün yavaşladığıdır. Rachmaninoff’un ilham kaynağı parasız ve aşk acıları içinde yaşadığı Rusya’da kalmıştır.

Klasik müziğin son romantiklerinden olan Rachmaninoff’u üzgünken dinlemeyi severim. Müziği hüznüme hüzün katar ancak, mantığımın bastırmaya çalıştığı isyanımı monotonlaştırır.

Rachmaninoff beni serbest bırakır... İçimdeki şiddetli duyguları pasifize eder.

1828’de zengin aile çocuğu olarak Rusya’da dünyaya gelen, çocuk yaşta anne-babasını kaybeden ünlü edebiyatçı, Tolstoy ise beni her zaman germiştir.

Başak burcu, tutumlu, sürekli eleştiren, kendi gerçeği için kendini parçalara ayıran, hayatı kontrol etmeyi hedef edinen, lafını sakınmayan ve enerjik Tolstoy...

Çalışkan öğrenci Tolstoy... Çapkın Tolstoy... Zengin Tolstoy... Bohem Tolstoy...

Dertsiz ve zengin ancak, kendine dert arayan Tolstoy’un kendinden çok genç 16 yaşındaki çocuk Sophie Behrs ile evliliği de bende hep soru işareti bırakmıştır. Hele ki yazdığı evlilik dışı yaşadığı ilişkilerini karısına okutma adeti bence vahimdir ve pasifistliği benimsemiş olduğu söylenen biri için son derece şiddet içeren çelişkili bir ruh durumudur.

Bence Tolstoy yazdıklarının aksine günlük hayatında terörist olmayı seçmiştir.

Bu iki çok değerli sanatçı arasındaki ihtilaf nedir?

Ocak 1900’a gidelim. Sanatında çok başarılı, asil fakat parasız Rachmaninoff, sanatında çok başarılı, zengin fakat fakir yaşamayı seçen (!) Tolstoy’un hayranı olarak evine davet edildiğinde havalara uçtu. O gece Rachmaninoff Fate adlı eserini icra etti.

Fate, Rachmaninoff’un, Beethoven’in Beşinci Semfonisi’nin iki açılış mezürüne dayandırdığı eseridir.

Gecenin iyi geçtiğini söylemek pek mümkün değil çünkü Tolstoy müziği beğenmemiştir! Dinletinin ardından yazıları pasifist Tolstoy, duygu adamı olduğunu bildiği Rachmaninoff’u bir kenara çeker ve, “Söyle bana, bu tür müziğe kim ihtiyaç duyar? Hiçbirini sevmiyorum. Beethoven saçmadır. Puşkin ve Lermontov da öyleler.” der.

Puşkin ve Lermontov’un ünlü Rus edebiyatçıları olduğunu bilmeyen var mı?

Rivayete göre Rachmaninoff’un ‘poker face’i hiç bozulmaz, buna Türkçe’de kılı kıpırdamaz denir.

Gecenin sonunda, Rachmaninoff’u geçirirken, Tolstoy, “Yorumlarımla seni incittiysem, beni affet.” der.

Yor beni, incit beni sonra da affet beni... Terörizm.

Rachmaninoff’un Tolstoy’a cevabı aslında hepimize ders olmalı, “Beethoven adına incinmediysem, kendi adıma nasıl incinmiş olabilirim?”

Bu yazının anahtar kelimesi pasifizm.

Pasifizm, ihtilafların şiddet içermeden çözüme ulaşması için kullanılan çok etkili bir yöntemdir. Sanılanın aksine etliye sütlüye dokunmamak anlamına gelmez. İçinde belli ve kontrollü bir dinamik, üstün akıl vardır. Her babayiğit bu yöntemi başaramaz...

Pasifizmin karşıtı terörizmdir.

Terörizm akılsızdır, kontrolsüz kalır, korku dışında herhangi bir dinamiği, planı yoktur. Çabuk kanıksanır...

Buna karşın, siz siz olun pasifist bir insanın karşısına çıkmayın, sizi öyle bir rezil eder bırakır ki bir daha kendi aklınıza güvenemezsiniz.

Günümüz ihtilaflarına baktığımızda pasifist duruşun emareleri okunmaya başlamıştır. Terör hareketi, Kürtlere rağmen Kürtlerin haklarının talep edildiği bir pozisyona düşmüştür.

Kim ne derse desin, alt ve üst yapılanma yerel belediyelerin sorumluluğundadır ve Van depremde yıkılmıştır. Şimdi Türkiyeliler’den gelen yardımları -ki bunlar terör gereği karalanmaya çalışılmıştır- Belediye’nin kapı kapı dolaşıp dağıttığına dair reklamı, özür dilemesi, pasifist duruşun ekmeğine yağ sürmektedir.

Rachmaninoff olsaydı buna, “Van’lılar adına incinmediysem, kendi adıma nasıl incinmiş olabilirim?” diye yorum yapardı.

Bu yazıyı herkesin anladığı gün barış tesis edilmiş olacaktır.


DİĞER YENİ YAZILAR