İklim Bayraktar Örnekli Cinsel Taciz İhtilafı

Haberin Devamı

Geçen haftaya damgasını vuran kişi İklim Bayraktar isimli kadın oldu. Gazeteci oldu demiyorum dikkatinizi çekerim. Bu yazı, İklim Bayraktarın gazeteci olduğu, olmadığı, onu bunu tanıyıp tanımadığı, hangi gazetelerde ne iş yaptığı veya yapmadığı değil.

İklim Bayraktar ile olan toplumsal ve politik ihtilafımızı salt “cinsel taciz” iddiası açısından ele aldım.

Cinsel taciz bir suç. Bu suç, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda "Kişilere karşı suçlar" başlıklı kısmında, "Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar" başlıklı altıncı bölümde 105. maddede düzenlenmiştir.

Bu madde ile sadece yetişkin kadın ve erkekler arasındaki cinsel taciz suçuna hüküm getirilmektedir. Cinsel saldırı suçu TCK 102 ve çocukların cinsel istismarı meselesi ise TCK 103’de ele alınmaktadır. Bu durumda, “Cinsel taciz suçu” dendiğinde bu suçun saldırı niteliği taşımadığını ve öznesinin çocuk olmadığını anlıyoruz.

Cinsel taciz ilginç bir kavram. Ne anlama geldiği kanun maddesinde yazmıyor. Maddede, “Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adli para cezasına hükmolunur.” denmekle, memlekette, kavram tanımları ile ilgili ciddi sıkıntımız olduğu ortaya çıkıyor.

Bildiğiniz üzere kanun maddeleri Resmi Gazetede yayınlanıyor ama gerekçeleri hiçbir yerde yayınlanmıyor. TCK 105’in de bir gerekçe kısmı var tabii. Burada cinsel taciz deyiminden ne anlamalıyız yazılı. Cinsel taciz, kişinin vücut dokunulmazlığının ihlali niteliği taşımayan cinsel davranışlarla gerçekleştirilen ve kişinin cinsel yönden ahlak temizliğine aykırı olarak mağdurun rahatsız edilmesidir.

Burada bir karmaşa olduğu çok açık. Bu nedenle, Kırklareli Sulh Ceza Mahkemesi TCK 105’in Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varmış ve iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuş.

Başvurmuş da ne olmuş? Anayasa Mahkemesi, “cinsel taciz suçunun, cinsel saldırı ve cinsel istismar boyutuna ulaşmayan, cinsel amaçlı rahatsız etme fiilleri olduğu anlaşılmaktadır.” ve “her olayın kendine özgü şartlarının mahkemece değerlendirileceği açık olduğundan” gerekçeleriyle “5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 105. maddesinin (1) numaralı fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE” karar vermiştir. Karar tarihi, 25.02.2010.

Buradan anlıyoruz ki “Vücut dokunulmazlığının ihlali niteliği taşımayan cinsel davranışlar” herhangi bir vücut teması olmadan gerçekleştirilen cinsel içerikli sözel ya da görsel davranışlar. Sözle sarkıntılıktan tutun, cinsel organ gösterme, masturbasyon yapma, diğer cinselliği çağrıştırabilecek işaretler ve hareketler yapma gibi... Yelpaze geniş ve ceza aralığı da öyle ama eylemler göreceli bırakılmış.

Özetle, ellemediğin sürece TCK 105/1’den yargılanırsın, ellersen TCK 102’den.

Burada örnekleme yapmak gerekli. Yoldan geçen bir kadına adam cinsel organını gösterir ve bu şekilde peşine düşüp takip ederse, bu, mağdurla fail arasında fiziksel temas olmadığı gerekçesi ile cinsel taciz suçudur. Burada TCK 105 uygulanacak. Cezası az...

Diğer taraftan, fail olan adam bir mağdur kadına çok güzelsiniz deyip eliyle koluna dokunursa ve kadın bunu “kendi cinsel ahlak temizliğine aykırı” bulursa, fail kafadan TCK 102 - Cinsel saldırı suçundan yargılanacak. Dedik ya ne yap et dokunma...

Bu durumda dikkat dikkat... Karşınızdakinin “cinsel ahlak temizliğinin” ne olduğunu kavramadan sakın olaki iltifat etmeyin. Deli misiniz, romantizmin TCK’da yeri yok.

Cinsel taciz mi, saldırı mı derken karşımıza çıkan “cinsel ahlak temizliği”ni tanımlamaya çalıştım ama başarılı olamadım. Bu durumda, her bir olayda, hakimlerin “cinsel ahlak temizliği” kavramına ne anlam yükleyeceklerine tabiyiz gibi bir fiili durumla karşı karşıya olduğumuz gerçeğine tosladım. Bu ne geniş bir yetkidir...

Gerçekte, cinsel taciz veya saldırı suçtur ve suçun doğası gereği fail tarafından gizlenmeye çalışılınır. Bir suçun somut unsurunu ortaya çıkartmak suçun ispatı açısından önemlidir ancak, Anayasa Mahkemesinin TCK 105 için verdiği kararı cinsel taciz suçunda somut unsur aranmasını pek gerekli bulmamakta. Sonuçta olay iki kişi arasında yaşanmaktadır. Biri eyleme taciz derken diğeri iltifat ettim olarak algılayabilir. Kimin cinsel ahlak temizliğini ölçüt almalıyız?

Kadına çok güzelsiniz dediği ve bu sırada eliyle kadının koluna dokunduğu için aynı anda hem TCK 102 hem de TCK 105’den dava edilmiş, dava bu haliyle kabul edilmiş ve mağdur görünen vekilinin talebi üzerine ruhsal durumunda bu söz ve temas nedeniyle kalıcı bozukluk olup olmadığını tespit etmek için kadını Adli Tıp Kurumuna yollamış bir dosya da elimden geçti. Şaka gibi ama gerçek...

Gelelim örnek İklim Hanım ile Deniz Baykal ihtilafımıza; iki kişinin arasında yaşanan olayda, İklim Hanım, Deniz Bey’in kendisine sözle sarkıntılık ettiğini iddia ediyor. Deniz Bey ise böyle bir şeyin olmadığını. Başka ne diyecek... Peki, dava açılsaydı, Hakim neye, nasıl karar verecekti?

İklim Hanım, kendisine teklifte bulunulması nedeniyle perişan olduğunu, uyku uyuyamadığını söylüyor. Bundan ne anlamalıyız? Belli ki benim ölçütlerime göre cinsel ahlakı aşırı temiz biri! Bu durumda ben neyim?!.

Toplumun önemli kısmı ise, teklif etmişse ne olmuş demekte. Bunların alayının cinsel ahlakı ne ölçüde kirli bilemeyeceğim! Dava açılsaydı hakimin bilmesi gerekecekti. Hakim bunu neye göre bilecekti, kendi cinsel ahlak temizliğine göre mi? Olayın somut unsuru ortada yok, olamaz da. Adı üzerinde fiziksel temas olmaksızın işlenen bir suç bu. Fiziksel bulgu yok. Tanık beyanları? O da yok... Olsa ne olacak?

Ne mi olacak? Fiiliyatta olanlar olacak; mağdur görünen, failin ne menem kötü bir insan olduğunu ispat etmeye çalışacak, fail ise mağdur görünenin aslında kendisine “kuyruk salladığını” iddia ederek ne kadar sözüne güvenilmez biri olduğunu savunma yönüne gidecek.

Nitekim, İklim Hanım daha önceden de Deniz Bey’in vukuatı olduğunu öne sürdü. Bilmediği, o vukuatta ortada bir mağdurun olmadığı. Deniz Bey, Partisi ve topyekun basın, İklim Hanım’ın yalancı, dolancı olduğunu, iftira atarak dikkat çekmek, nemalanmak istediğini profilledi. Yalancılar taciz edilmez sonucuna mı varmalıyız? Eh, kanun buysa, dileyen istediği sonuca varabilir.

Kafamı Başbakan’ın olayla ilgili yaptığı, “Kendi arkadaşları ve rakipleri karşısında ahlaktan yoksun olanlar millete öncülük yapamazlar”, “Aileyi korumalıyız”, “CHP’de tuz kokmuş tuz” sözlerine taktım. Bundan anladığım, Başbakan, muallak TCK 105’den faili yargılamış, suçun oluştuğuna kanaat getirmiş bile. Biz boşuna tartışıyormuşuz meğer... Meğerse, cinsel ahlak temizliği kavramının ölçütü Başbakan olanın cinsel ahlak temizliği yargısına uyan cinstenmiş.

Elimizdeki güncel örnekten yola çıkarak erkekten kadına yönelik bir cinsel taciz olayını irdeleyelim istedim. Vardığım sonuç, haremlik selamlık dönemi hemen başlamalı yoksa, bir erkek ve bir kadın yalnız kaldıklarında buradan en azından bir TCK 105 çıkabilir. Dedelerimiz buna üstüne kalmak derdi... Yine de siz siz olun, kadın erkek fark etmez hiç kimseyle teke tek asansöre bile binmeyin çünkü TCK 105 sadece erkekten kadına yönelik cinsel tacizleri içermiyor...

Bu tartışmalar, tecavüz mağduru bireylerin vicdanına tsunami etkisi yapıyor.

DİĞER YENİ YAZILAR