Başınıza Rüştü düştü

Şu son yıllarda futbolumuzdaki olağanüstü başarılar, yukarıdakinin "sepetle" sarkıttığı bir lütuf, bir şans mı?

Haberin Devamı

Asla!.. Biliyoruz ki, çalışmayanı Allah da sevmez.. Türkiye Futbol Federasyonu "çalışma alanları" bakımından öylesine zengin duruma geldi ki, dünyanın en büyük ülkeleri bile bu "tesisleşme" yarımda "fakir" kalmaya başladı. Beylerbeyi tesislerine gidip bir bakın; sanki karınca yuvası! 1988, 87, 86, 85 ve 84 doğumlu yaş gruplarına dahil 150-200 sporcu çalışmaya alındı.

Gündüz Tekin Onay-Metin Türel gibi hayatlarını "eğiticiliğe" adamış iki akademis-yenin altında tam 8 altyapı hocası geceli-gündüzlü calışyor.

Her yıl Türkiye ve Avrupa çapında elemeler yapılıyor, yetenekler tek tek bulunup çıkartılıyor.

Şu son şampiyonada Tuncaylar´ı, İbrahim Toramanlar´ı, Selçuklar´ı, Servetler´i Kim buldu, kim ortaya çıkardı? Hiç şüpheniz olmasın. Federasyon altyapısı buldu, ortaya çıkardı. Hani deriz ya; Balık bastan kokarmış.. Balık dipdiri olduğuna göre, sağolsun baştakiler. Sağolsun Haluk Ulusoy ve arkadaşları..

Bazı "icazetleri pistona bağlı abuk kalemler" pislik üzerinde eşinerek yem arayan tavuklar gibi Rüştü'nün üzerinde gezinmeye başlanışlardı: "Şu maç onun yüzünden kaybedilmedi mi?.. Şu şu maçlarda F.Bahçe'nin elenmesine neden olan Rüştü değil miydi?.. İstediği zaman sakat, istediği zaman sağlam olan Rüstü'den hayır gelmez." Ya da "Eşine kızıp camı dağıtarak elini yaralayan kaleci istemem."

Vay anasını sevgili dostlarım!.. "Cehennemdeki her ülkenin kazanı başında bir 'zebani' dururken, Türk kazanının başmda zebani yoktu" fıkrasının yaratılması boşuna değildi. Kaynar suyun içinden başın çıkartana zebaninin tokmakla vurması gereksizdi, çünkü kazanın içindekiler kurtulmak üzere olan vatandaşlarını ayaklarından çekip tekrar kaynar suyun altına alıyorlardı. Yani Türkiye'deki geçerli kural, yükseleni ayağından tutup geri çekmekti. Galiba "vefa" dediğimiz "insani his" de şehirleşen "ayılık (!) tan" korkmuş, dağlara kaçmıştı..

Babanızın kariyeri mi?
29.10.1994'te bir Petrolofisi maçıyla F.Bahce formasıyla tanışan genç bir Türk, 2003 yılma kadar bunu çıkarmadı. Dile kolay Rüştü, forması "ateşten gömlek" sayılacak F.Bahçe futbol takımının tam 9 yıl "değişmez" kalecisiydi.

Dangalaklar belki daha iyi anlar diyeyazıyoruz; Rüştü'nün transfer olduğu Barcelona 6 yılda, 7 ayn ülkeden 8 kaleci değiştirdi. Kariyerleri, insanların aynasıdır; 82 defa A, 11 kez Ümit, 1 kez Ordu Milli Takım forması giymeyi başarmışsa bunun bir nedeni olmalı.

Demek ki takımı F.Bahce'de öyle muhteşem maçlar oynuyordu ki, onu "ULUSAL TAKIMIN" 1 numarası yapıyorlardı. Dahası, o öyle bir "müthiş yetenekti ki" daha Antalyaspor'da 3. kaleciyken, Ümit Milli Takım'a seçilmiş, İngiltere'deki Ümit milli maçta akıllara durgunluk verici kurtarışlar yapmıştı.

Allah bile kıyamadı!
Antalya'da havaalanından şehre dönerken içinde bulunduğu araba uçuruma yuvarlandı. Yanındaki takım arkadaşı Levent'i, melekler kucaklayıp götürürken, her tarafı, kırılan bu "müstesna yeteneğe" Allah bile kıyamamıştı.

Demek ki onun alnına, Almanya, Hollanda, İrlanda, Şlovakya, tekrar Slovakya, Brezilya, G.Kore ve İngiltere'nin karşısında "Türk futbolunun yüzakı olacağı" yazılmıştı. Bırakın yahu yediği hatalı golleri.. Tam 9 yıl F.Bahçe formasıyla çıkardığı toplan, mucize kurtarışları hatırlamaya, sayılarını ortaya çıkarmaya o "kuş beyinleriniz" yeter mi?

İçim yanıyor yahu içim.. Yetiştirdiklerimiz bir bir gidiyor. Elbette gidenlerin de bir "ufku" olacaktı. Hayallerindeki "beyaz tekneler" elbette o "ufuklara" yelken açacaklardı. Onlan o açıldıklan ufuklarda "gök kuşağı" gibi rengarenk ışıklarla gördüğümüz zaman heyecan duyacak, gururlanacaktık. Nihat gibi.. Emre, Okan, Tugay, Hakan gibi.. Şimdi de bir Dünya Devi'nin kalesinde Rüştü Reçber'i seyredeceğiz.

Ama yüreğim yanıyor arkadaş, yüreğim.. Zorla değil ya..

Önceki gün futbolun bütün güzelliklerini yaşayan, sonra menajer olan Saffet Sancaklı ile konuşuyorduk.

Onun şu sözünü asla unutmayacağım: "F.Bahçe'nin istediği Pletikosa'nın sadece bonservis ücreti 2.5 milyon dolar. Bana sorarsanız, kalite olarak Rüştü'nün havlusunu bile tutamaz.."

Vay anasını be!.. Giderayak Rüştü de taşlandı ya!..

"Başınıza Rüştü kadar taş düşsün" diyecektik. Daha ağır olan şu haber düştü: "Rüştü Barcelona'da.."

Şana doyamadık panterim..

Sevgimiz, dualanmız hep yanında olsun...

Hagi gerçeği
Hani diyoruz ki, F.Bahce "DAUM POLEMİĞİNE" düşmeden Hagi'yi düşünemez miydi? Hagi, G.Şaray formasıyla "gönüllerde abideleşen bir sevgi" değildi sadece.. Keşke onu biraz araştırsa, biraz sorsalardı. Hagi futbol oynarken bile "genç yetenek araştiran" bir FUTBOL KAŞİFİYDİ..

Florya'da idman biter, eğer altyapının antrenmanı yemek saatine rastlamışsa, o yemeğe değil, gencleri seyretmeye giderdi. Büyük futbolcu olacağına inandığı Faruk vardı. Onu öylesine gözlem ve ilgi alanına almıştı ki, yemek masasına oturuşundan, kravatını takışına kadar ilgilenirdi. Emre'yi idmanlarda karşısına alıp saatlerce topa nasıl vurması gerektiğini, nasıl, nereye gideceğini öğretmeye çalıştığını bilmeyen yok. HAGİ herşeyi ile bir FUTBOLCU EĞİTMENDİ!..

Futbol formasını çıkardığı gün ona ülkesinin Milli Takım sorumluluğunu vermeleri boşuna olmamalı. Yaman bir lig olacak, Fatih hoca.. Lucescu, Daum, Ersun Yanal.. Unutmayın bir de Bursa olacak.. Çünkü orada da HAGİ var...

DİĞER YENİ YAZILAR