Gazete Vatan Logo

Suriyeli isyancılar: Sınır kapılarını ele geçirdik

Suriyeli muhalif savaşçılar, ülkenin Irak ve Türkiye ile sınır kapılarını ele geçirdiklerini açıkladı.

Irak içişleri bakan yardımcısı Adnan el Assidi, Özgür Suriye Ordusu'nun Suriye-Irak arasındaki tüm geçişleri ele geçirdiğini söyledi.

Iraklı yetkililer Kaim yakınında erişimi güç bir sınır kapısında isyancıların 20'den fazla Suriyeli askeri öldürdüğünü söyledi.

İsyancılar Türkiye ile başlıca sınır geçişlerinden Bab-ı Hava'yı da ele geçirmişti. İnternete yüklenen kaynağı belirsiz görüntülerde, isyancılar Beşar Esad'ın resimlerini çiğnerken görülüyordu; ancak isyancı güçlerin daha sonra bölgeden çekildiği haber veriliyor.

BBC muhabirleri, sınır geçişlerinin el değiştirmesinin isyancıların bölgeye silah ve savaşçı sokmasını kolaylaştıracağını söylüyor.

Irak hükümeti Suriye ile geçişleri durdurmayı planlıyor.

Şiddet ve Şam'dan kaçış

Suriye yönetiminin üç üst düzey yöneticisinin ölümüne yol açan bombalı saldırı ardından başkent Şam'da ordu geniş çaplı operasyonlar düzenliyor.

Suriye kuvvetleri operasyonlarında tank, top, ağır silahlar ve helikopterlere başvuruyor.

Bu silahlar Beşar Esad yönetimi aleyhindeki eylemlerin 16 ay önce başlamasından bu yana Şam'da ilk kez kullanılıyor.

İsyancılar bu operasyonda ölen ve yaralanan çok sayıda kişi olduğunu söylüyorlar.

Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne göre, Şam'ın çeşitli semtlerinde 71 kişi öldü, çok sayıda yaralı var.

Örgüt, İdlib, Humus, Dera, Hama, Deyruz, Halep ve Lazkiye'deki çatışma ve operasyonlar da eklenince ölenlerin toplam sayısının 181'e çıktığını duyurdu.

Bu bilgiler başka kaynaklardan doğrulanamıyor.

Suriye devlet televizyonu ise Çarşamba günkü saldırıdan bu yana ilk kez Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın görüntülerini yayınladı. Görüntüler yeni Savunma Bakanı General Fahd Casim El Freic’in görev törenindendi. Ancak törenin nerede yapıldığı kesinlik kazanmadı.

Çatışmalar etkisiyle binlerce kişinin bulabildikleri her türlü taşıtla Lübnan'a kaçtığı bildiriliyor.

Lübnanlı bir kaynak Fransız Haber Ajansı'na hafta ortasından bu yana çoğu Şam'dan 19 bin Suriyelinin giriş yaptığını söyledi.

BM yine uzlaşamadı

Ülkedeki şiddeti dindirmek için Birleşmiş Milletler nezdinde yapılan üçüncü girişim ise başarısızlıkla sonuçlandı.

Rusya ve Çin, Suriye'yi hedef alan yaptırımların ağırlaştırılması kararını bir kez daha veto etti.

11 kabul oyu olan taslak için Güney Afrika ve Pakistan ise çekimser kaldı.

Rusya taslak metninin bu haliyle ülkeye askeri müdahale düzenlenmesine gerekçe gösterilebileceğini belirtti.

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun uzlaşma sağlanamamış olmasından üzüntü duyduğunu söyledi, ancak BM'nin çabalarını sürdüreceğini kaydetti.

İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri ve Fransa, vetolara tepki göstererek BM’nin Suriye halkının yüzünü kara çıkardığını belirtti.

Kapsamlı bir çözüm için sonuç alınamamış olsa da, BM Güvenlik Konseyi üyeleri, ülkedeki BM gözlem gücünün bugün sona eren görev süresini uzatmak için görüşmelerini sürdürüyor.

300 gözlemcinin görev süresinin 30 gün kadar uzatılması düşünülüyor. Ancak gözlemcilerin varlığı şimdiye kadar BM özel elçisi Annan'ın planının uygulanmasını ve ateşkes uygulanmasını sağlayamadı.

Suriye'de şiddetin sona ermesi için umut işareti görünmezken, bölge ülkeleri Müslümanlar için kutsal Ramazan ayına giriyor.

Türkiye'nin yanı sıra Mısır, Suudi Arabistan, Lübnan, Ürdün, Katar and Yemen'de bugün Ramazan'ın ilk günü.

Suriye ise Umman, Irak ve İran ile cumartesi gününü Ramazan ayının ilk günü kabul ediyor. İsyancılar, eylemlerinin bu durumdan etkilenmeyeceğinin sinyalini verdi ve Ramazan'ın zafer ayı olacağını öne sürdü.

'Halka 48 saat süre'

Guardian, ordunun Şam'da karşı taarruza hazırlandığını "Rejim halka, isyancı bölgelerini 48 saat içinde terkedin dedi" manşetiyle duyuruyor.

"İsyancılar bu hafta yönetim yanlılarını hazırlıksız yakalayan büyük saldırıları ardından mevzilerini koruyor ama kendilerini nihai bir savaşa hazırlıyor" diyen gazete, bu hafta üç üst düzey yetkilinin öldüğü saldırının, yabancı istihbarat kuruluşlarının yardımıyla mümkün olduğu savlarına bazı siyaset yorumcularının da destek verdiğini söylüyor.

"Beyrut'taki Carnegie Orta Doğu Merkezi'nin başkanı Paul Salem, Washington yönetiminin Suriye ordusunun haberleşmesine girmiş olabileceği görüşünü ortaya atıyor. '(Haberleşmeyi) Dinleyebiliyor, karıştırabiliyorlar. Gece uçuş olanakları var; Suriye ordusu gece faaliyet gösteremiyor' diyen Salem, istihbarat desteğinin isyancılar için 'bir kaç silahtan çok daha önemli' olduğunu savunuyor... Suriyeli isyancılar ise saldırıda kullanılan istihbaratın kendi kaynaklarına ait olduğunda ısrarlı..."

Alevi bölgesi senaryoları

Paul Salem'in işaret ettiği bir senaryo da, Esad ve Alevi kurmaylarının Şam'dan çekilerek bir Alevi bölgesinde toparlanıp direnişi sürdürmesi...

Ülkenin dağlık kuzeybatısı ile Lazkiye ve Tartus dahil Akdeniz kıyısını kapsayan bu bölgeden Irak ve İran'a birer kara koridoru açılabileceğini savunan Salem şöyle devam ediyor:

"Silahlarını paralarını denize çıkış yollarını beraberlerinde götürecekler. Bütünüyle korunaklı bir Alevi bölgesi oluşturacaklar. Rejim bunu 40 yıldır planlıyor. Sünniler orada onları yenemez"

Bir Alevi bölgesi oluşturma senaryosu Financial Times satırlarında da yer alıyor. Roula Khalaf, “Alevilerin, Esad'ın son dayanağı” olduğunu vurguluyor.

"Muhalefet aylardır, rejimin uzun vadeli planının bir Alevi bölgesi yaratmak olduğunu düşünüyor. Askeri stratejinin amacının da karma nüfuslu olan Humus ve Hama çevresini güvence altına alıp bunları sahile ve Lübnan'a bağlamak olduğunu söylüyorlar. Çatışmaların yol açtığı nüfus hareketleri daha fazla Alevinin sahile, daha fazla Sünninin de orta kesimlere gitmesini beraberinde getirdi.

“Siyasi yorumcu Emile Hokayem ise, kendini savunmaya odaklanan bir Alevi milis gücünün sürdürülebilir olup olmadığını sorguluyor; böyle bir rejimin ne İran, ne Rusya, ne de Lübnan için stratejik değeri olacağını öne sürüyor.

Times'ta yazan Anthony Loyd'a göre bu kopuş senaryosu olasılıkların sadece biri ve pek taraftar bulmuyor.

Yazara göre daha olası bir çözüm farklı mezhepler arasında Bosna'da olduğu gibi bir federasyon çözümü sağlanması olabilir; bu formül hayata geçirilirse Esad ailesine de çıkış sağlar. Üçüncü, en olası ve en korkutucu senaryo ise henüz Esad rejiminin yerini alabilecek bütünlüklü bir yapı olmadığı için Alevi ağırlıklı askerlerin ‘Esad ile ya da Esadsız’ savaşmayı sonuna dek sürdürmesi ve Lübnan gibi bir iç savaş yaşanması olacaktır...

Haftalık Economist, dünyanın Beşar Esad sonrasında bir dönem için hazırlık yapmaya başlaması gerektiği görüşüne katılıyor...

"Ülkede ölümler şimdi Afganistan'dakilerin on katı" diyen gazete sadece “Esad'ı nasıl çabucak iktidardan indiririz sorusuna değil, Suriye'yi cinayetler ve kaostan, bölgeyi de bu dalganın yayılıp tutuşturmasından nasıl koruruz” sorusuna odaklanmak gerektiğini kaydediyor.

"Esad sonrasında Suriye hem halkı hem komşuları için tehlike arz edecek. Risklerin biri, mezhep çatışmaları; bir diğer kimyasal silahların başıboş kalması, üçüncüsü göçmen dalgaları... Suriye İran, Türkiye ve Arap dünyası arasında rekabetin odağı haline gelebilir. Şiddet, İsrail'i içine çekebilir ya da Lübnan'a sıçrayabilir.

"Dünya bu riskleri ortadan kaldıramaz ama hafifletebilir" diyen Economist'in reçetesi ise, para ve planlama, Türkiye ve Arap Birliğinin başı çekeceği bir bölgesel diplomasi, barış gücü ve gözlemciler ile bunların hepsinin sağlanması için Amerikan başkanının ilgi ve çabası...

Independent'ta yazan Mary Dejevsky ise Suriye'de sürdürülebilir bir değişim için tek gücün iç dinamiklerden, yani sıradan insanların eğiliminden gelebileceğini savunuyor. Buna örnek olarak komünizmin ve ırk ayrımı rejiminin çöküşünü gösteriyor.

"Orta Doğu'da tarihin büyük sapmalarından birine tanıklık ediyoruz. Gördüklerimiz kimi zaman çok sevindirici, kimi zaman umut verici kimi zaman vahşet dolu. Ama bu hassas dengeleri daha beter bir yönde etkilemek istemiyorsak, iyi niyetli izleyiciler olmaktan öte bir hedefimiz olmamalı" diyor.

Daily Telegraph'ta yazan Richard Spencer da “bu işin ucunda mutlu son yok” demiş...

"Esad devrilecek ama Suriye fena halde bölünmüş hale gelecek ve bölgedeki istikrarsızlıkları artıracak" diyor yazar...

Bu ortamda Batı, Rusya, İran ve türlü İslamcı gruplar kendi çıkarlarını savunurken, ülkedeki sorunların her boyutu da bölgeye ihraç edilecek: Silahlar Lübnan'a, militan eğilimler Ürdün’e… İsrailliler her yerde korku içinde yaşayacak; İran ve nükleer programı çözülmez bir sorun olacak. Amerikan sağı ve İsrail'in bölgesel çözüm baskısı belki müdahale getirecek, ama sonuçta büyük olasılıkla bölge genelinde bir Irak tablosu yaratacak."

Haberin Devamı