Tarikatlarda şeyh merkezi otoritedir

Şeyh, ya tarikatın kurucusu veya onun yahut ondan sonra gelenlerin halifesidir. Her şeyh, Peygamber'e kadar uzanan zincirin bir halkasıdır

Haberin Devamı

Yaşayan tarikatların başlıcaları: Abdulkadir Giylânî'ye nispetle Kadiriyye, Ahmed Rifâ'î'ye nispetle Rifâiyye, Necmu'd-dîn Kübrâ'ya nispetle Kübreviyye, Şihâbu'd-dîn Söhreverdî'ye nispetle Söhreverdiyye, Ebû Medyen Şu'ayb ibn Hasan et-Tilim-sânî'ye nispetle Medyeniy-ye, Muhyi'd-dîn ibn Arabi'ye nispetle Ekberiyye, Ebû'l-Hasan Alî ibn Abdillâh eş-Şâzilî'ye nispetle Şâzi-lîyye, Ahmed Bedevi'ye nispetle Bedeviyye, Mevlânâ Celâlüddîn-i Rûmî'ye nispetle Mevleviyye, İbrâhîm Düsûkî'ye nispetle Düsûkiyye, Hacı Bektâş el-Horâsânî'ye nispetle Bektâşiyye, Muhammed Behâu'd-dîn Şah Nakşibendî'ye nispetle Nakşi-bendiyye, Ömer Ekmeluddîn el-Hal-vetî'ye nispetle Halvetiyye, Hacı Bayram-ı Velî'ye nispetle Bayrâmiy-ye, Zeynu'd-dîn Ebûbekr el-Hâfî'ye nispetle Zeyniyye; İbrâhîm Gülşenî'ye nispetle Gülşeniyye, Merzifonlu Şeyh Sünbül Sinan Yusuf a nispetle Sünbüliyye, Saruhanh Şeyh Ahmed Şemsuddîn'e nispetle Ahmediyye, Kastamonulu Şeyh Şa-ban'a nispetle Şabâniyye, Şeyh Hisâmuddîn el-Buhârî el-Uşşâkî'ye nispetle Uşşâkıyye; Şeyh Nûru'd-dîn Cerrâhî'ye nispetle Cerrâhiyye, şeyh Mustafa Bekrî'ye nispetle Bek-riyye, Şeyh Ziyâuddîn Mevlânâ Hâlid'e nispetle Hâlidiyye.

Tarikatın kurucusu, piri
Bunlardan başka bilinen ve bilinmeyen velilere nispetle çok tarikat vardır: Üveysiyye, Enesiyye, Ed-hemiyye, A'zamiyye, Sûfıyye, Tayfû-riyye, Harrâziyye, Kümmeliyye, Kas-sâriyye, Nûriyye, Cüneydiyye, Bestâ-miyye, Hâüriyye, Hevâriyye, Seh-liyye, Hafîfiyye, İshâkıyye, Aleviyye, Gazâliyye, Kuşeyriyye, Vefâiyye, Ebheriy-ye, Safeviyye, Arîziyye, Ak-liyye, Yeseviyye, Ya'ziyye, Kalenderiyye, Şeybâniyye, Sâbiriyye, İbâdiyye, Amûdiyye, Meşîşiyye, Hayderiyye, Şüsteriyye, Şattâriyye, Ayderûsiyye, Nazzâmiyye, İkaniyye, Nimetullâhiyye, Mîrğaniy-ye, Şâh-âlemiyye, Gavsiyye, Mudâriy-ye, Şa'râniyye, Haddâdiyye, İdrîsiyye. Her çağda tasavvufta etkili olan zatin adına tarikat nispet edilmiştir (Muallim Petrus Bustânî, Dâiretu'l-Maârif, Dâru'l-ma'rifeh, Beyrut, Lübnan). Tarikatlarda şeyh, merkezi kişidir. Bu, ya tarikatın kurucusu (piri) veya onun yahut ondan sonra gelenlerin halifesidir. Her şeyh, Peygamber'e kadar uzanan zincirin (silsile) bir halkasını oluşturur.

Gizli zikri telkin ediyor
Bir tarikatın silsilesi ya Hz. Ebubekir veya Hz. Ali yoluyla Hz. Peygamber'e bağlanır. Ebubekir yoluyla Peygamber'e bağlanan tarikatlara Bekri, Ali yoluyla Peygamber'e bağlanan tarikatlara Alevi denilir. İnanışa göre Hz. Peygamber, Hicret sırasında saklandıkları Sevr Mağara'sında Hz. Ebubekir'e gizli zikri öğretmiştir. Hz. Peygamber'in, Ali'ye de açık zikri öğrettiği söylenir. Hacı Muharrem Hilmi Efendi, "Kadiri Yolu Saliklerinin Zikir Makamları" adlı eserinde Hz. Peygamber'in, Hz. Ali'ye özel biçimde "Lâilâhe illallah" zikrini; Hz. Ebubekir'e de Sevr Mağarası'ndayken yine özel biçimde gizli zikri telkin ettiğini belirtmektedir. Ancak bu zikirleri aynı zamanda ashabına da öğretmiş olduğunu ifade etmektedir (Makamât-i Ezkâr-ı İlâhiyye li Sâlikî't-Tarîkati'l-Kadiriyye, s. 13-17, Yeni Ufuklar Neşriyat, İstanbul). Tabii bu durumda herkese aynı zikir yönteminin öğretildiği anlaşılır ki peygamberliğin umumiliği de bunu gerektirir. Çünkü dinin herkese tebliğ edilmesi lazımdır. İşte bu özel telkin rivayetinden ötürü Bekri tarikatlarda gizli, Alevi tarikatlarda açık zikir benimsenmiştir. Hacı Muharrem Efendi'nin kaydına göre Oniki İmam'dan dördü,

12 tarikat zuhura gelmiş
Hz. Ebubekir yolundan, sekizi de Hz. Ali yolundan yürümüşler ve her biri başka başka ilâhi tecellilere ermiş, kendi saliklerine (öğrencilerine) de erdikleri tecellilere göre telkinde bulunduklarından oniki tarikat zuhura gelmiştir. Bunun dışındaki tarikatlara tarik denilmeyip kol adı verilmiştir. Fakat Pîr Abdu'l-Kadir-i Giylânî'ye gelinceye dek müritler oniki imamın tarikatından çok Hz. Peygamber'in Dört Halifesi'nin tarikiyle (zikir, vird ve ibadet yöntemiyle) sülük eylemişlerdir (A.g.e., s. 15-16).

İki esas tarikat örgütü
Tasavvuf, tarikatlar şeklinde örgütlenmeye başlayınca bu açık ve gizli zikir yöntemlerini benimsemiş olan iki esas tarikat örgütü ortaya çıkmıştır. Biri, açık zikri yeğleyen ve sonradan Abdulkadir Giylânî'ye bağlanan Kadiri Tarikatı, diğeri de gizli zikri yeğleyen ve sonradan Muhammed Bahâuddîn Nakşibend'in adına bağlanan Nakşibendi Tarikatı'dır. Öteki tarikatların hepsi bu iki metottan birine bağlıdır. Çeşitli zamanlarda bu tarikat içinde yetişip şeyhlik makamına geçen, çevresinde etkili olan, tarikata bir yenilik ve değişiklik getiren kimselerin adına tarikat nispet edilmiştir. Ama gerçekte çeşitli adlarla anılan tarikatlar, iki metottan birine yani ya açık veya gizli zikir metoduna bağlıdır.

Hankah denilen özel bina
Bir tarikatın mensupları, genellikle şeyhin de bitişiğinde oturduğu tekke, dergah, zaviye veya hankah denilen özel bir binada toplanır. Tarikatın merkez tekkesi, pirin kendisinin veya kabrinin bulunduğu tekkedir. Bir tarikata girmek isteyen, şeyh tarafından, biat (bey'at) veya inabe denilen özel bir törenle kabul edilir ve mürit olur. Bundan sonra mürit, tarikatın gelenek ve yöntemleriyle eğitilmeye çalışılır.

Yarın: Başlıca tarikat pirleri ve kurdukları tarikatlar...

Hastalar için oruç tutmak zorunlu değildir
İmam-ı Şâfi'î, İmam Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'in görüşü esas alınırsa hü-küm şudur: Doğal yolla vücuda giren besin maddeleri orucu bozar. Ağız, burun ve kalın barğırsak dışında, adale ve damar yoluyla zerk edilen ilaçlar, iğneler, besleyici ve vitamin de içerse orucu bozmaz. Gerek İmamı A'zam'ın, gerek iki imamın görüşlerinden hangisi esas alınsa iğnenin, mutlaka orucu bozacağı söylenemez. İmamı A'zam'ın görüşünden, sadece besleyici iğnenin orucu bozacağı, besleyici olmayan iğnelerin bozmayacağı hükmü çıkar. Talebeleri olan İki imamın ve İmam Şâfi'î'nin görüşünden ise iğnenin hiçbir suretle orucu bozmayacağı anlaşılır.

İhtiyaten o günü kaza ederler
Hastalar için oruç tutmak zorunluluğu yoktur. Oruç tutmayı yeğleyen hastalarımız, iğnelerini iftardan sonra yaptırabilirler. Mecbur kalırlarsa oruçluyken de penisilin gibi antiseptik iğneleri yaptırmalarında bir sakınca yoktur. Ancak kuvvet iğnesi, besleyici serum gibi iğneleri yaptıranlar, yine oruçlarına devam ederler, üç imamın görüşüne göre bunların oruçları bozulmaz. Fakat İmamı A'zam görüşüne göre bunların oruçlarının bozulması kuşkusu bulunduğundan, o gün oruçlarını sürdürmekle beraber Ramazan'dan sonra da ihtiyaten o günü kaza ederler.

Kan vermek orucu bozar mı?
Kan vermek orucu bozmaz. Peygamber (s.a.v.), Ramazan'da kan aldırmıştır. Çünkü kan aldırmak orucun rüknü olan yememe ve içmemeye aykırı değildir (el-Mebsût: 3/57). Eskiden kan aldırma usulü ilkeldi. Bugün bu iş modern yöntemlerle yapılmaktadır. Herhangi bir hastanın kurtarılması yahut tahlil için kan vermek orucu bozmaz. Fakat gerekli olmadıkça oruçluyken kan aldırmak mekruhtur. Oruçlu olan, boğazına sokmadan bir şeyin diliyle tadına bakabilir. Nasıl abdest alırken ağzı yıkamak oruca zarar vermezse, diliyle bir şeyi yoklamak da oruca zarar vermez. Ancak zorunlu olmadıkça böyle yapmak da hoş değildir. Oruçlunun, dışarıdan ağzına aldığı susam tanesi büyüklüğündeki bir şey, çiğneyerek ağzında dağılır ve tadı boğazında hissedilmezse orucu bozmaz (Merâkî'l-felâh: s. 363).

Yarın: Ebû Hüreyre'den rivayet edilen bir haber...

DİĞER YENİ YAZILAR