Aşure gününün İslam'daki yeri

Müslüman Türklerin geleneğinde önemli bir yer tutan aşure, Muharrem'in onuncu günü başlamak üzere daha sonraki günlerde de pişirilip dağıtılan tatlının (aşure) adı olmuştur

Haberin Devamı

Soru: Sayın hocam, aşure gününün dinimizdeki önemi nedir?

Cevap: Peygamberimiz Medine'ye geldiğinde Yahudilerin aşure günü oruç tuttuğunu duyunca kendisi de Musa'nın kurtuluşu anısına o gün oruç tutmuştur.

Aşure günü hakkında iki görüş var. Birine göre aşure, Fıravun'un zulmünden kurtulan İsrailoğullarının, bu kurtuluş günü anısına tuttukları oruç günüdür. Diğerine göre Nuh'tan beri bütün samî dinlerde bulunan, İbrahim soyundan gelen Kureyş Araplarınca da İbrahim'den kalma bir oruç günü olarak bilinen bir gündür. Her iki görüşü destekleyen hadisler vardır:

"Peygamber, Medine'ye geldiği zaman Yahudilerin, aşure günü oruç tuttuklarını gördü. Onlara, 'Oruç tuttuğunuz bugün nedir?' dedi. 'Bu, Allah'ın, Musa'yı ve kavmini kurtardığı, Firavun'u ve kavmini boğduğu büyük bir gündür. Musa, o gün şükür için oruç tuttu. Biz de o gün oruç tutarız' dediler. Allah'ın Elçisi (s. a. v), 'Benim Musa'ya yakınlığım sizden fazladır' deyip o gün oruç tuttu ve o gün oruç tutmayı emretti."

Buhârî ve Müslim'in rivayet ettiği bir başka hadis: "Câhiliyye devrinde Kureyş, aşure günü oruç tutardı. Allah'ın Elçisi de câhiliyye devrinde o gün oruç tutardı. Medine'ye gelince yine o gün oruç tuttu ve o gün oruç tutmayı da emretti. Ramazan orucu farz kılınınca aşure günü oruç tutmayı bırakü. Dileyen tuttu, dileyen tutmadı."

Eski bir gelenektir
Bilindiği üzere aşure günü, Muharrem'in onuncu günüdür. Peygamberimiz, Muharrem'in onuncu günü oruç tutmuştur. Esasen bu oruç, Kureyş Araplarının eski bir geleneğidir. Câhiliyye Araplarında Ramazan'da da oruç tutulurdu. Kur'ân-ı Kerîm, eski tevhîd dinlerinden kalmış olan Ramazan orucunu farz kılmış, diğer oruçlar hakkında bir hüküm getirmemiştir. Bunlardan Hz. Peygamber'in nafile olarak tuttuğu oruçlar sünnet olarak kalmıştır.

Aşurenin İslâm tarihinde siyasi bir yönü de vardır. Hz. Hüseyin'in 10 Muharrem 61 (1 Ekim 680)'de Kerbelâ'da şehit edilmesinden sonra Şiîler için bu tarih önem kazanmış ve Hz. Hüseyin'in öcünü alma ahdinin tazelendiği bir matem günü olmuştur. Şiflerin her yıl kendilerine işkence yaparak tutmaya başladıkları matem orucu, Şî'î- Fatımî devletinin himayesinde törenlerle icra edilmiş, bu törenler İran'da gelenek halini almıştır. Dinde yasak olan bu tür matem, Şiî inancının canlı tutulmasında etken olmuştur.

Müslüman Türklerin geleneğinde önemli bir yer tutan aşure, Muharrem'in onuncu günü başlamak üzere daha sonraki günlerde de pişirilip dağıtılan tatlının (aşure) adı olmuştur. Aşure aşı, Osmanlılar döneminde sarayda da pişirilir ve halka dağıtılırdı. Anadolu'da zengin aileler ve esnaf örgütleri tarafından pişirilen aşure sebilciler, duâgûlar (dua okuyanlar) ve halkın katıldığı törenlerle dağıtılırdı. Günümüzde de aşure orucu tutmak ve aşure tatlısı pişirmek bütün canlılığıyla sürmektedir

DİĞER YENİ YAZILAR