Sarıkamış faciasının hatırlattıkları

Bana göre, galiba iki kesime çok teşekkür etmemiz gerekiyor. Bunlardan birisi 1990'ların sonundaki Refah Partisi anlayışında olanlar, diğeri de Kürt milliyetçiliğini ön plana çıkartmaya çalışanlar

Haberin Devamı

Bana göre, galiba iki kesime çok teşekkür etmemiz gerekiyor. Bunlardan birisi 1990'ların sonundaki Refah Partisi anlayışında olanlar, diğeri de Kürt milliyetçiliğini ön plana çıkartmaya çalışanlar.

Bunlar nedeniyle çok sıkıntılar çekildi, çok acılar yaşandı tabii ki. Ama bir ulusu yaratan temel unsurların "ortak bir tarihi, ortak bir anılar zincirini paylaşmak" olduğunu, onlar sayesinde hatırladık.

"Bir ulusun, ortak değerlerine sahip çıktığı zaman ulus olabileceğini" yeniden hatırladık. Ancak "bu ortak değerleri, bu anıları gelecekte de paylaşma isteğinde olan toplulukların bir ulus oluşturabileceğini" yeniden öğrendik.

Bayramlardan sıkılmak
Bir zamanlar, hatırlıyorum, ulusal bayramların neredeyse bir anlam ifade etmemeye başladığı bir döneme gelmiştik. En azından büyüklerimiz için, annelerimiz, babalarımız için Cumhuriyet Bayramı, Zafer Bayramı, bizim için olduğundan daha farklı bir anlam taşıyordu. Onların gözlerini yaşartan, onların sıkı sıkıya sahip çıkmaya çalıştığı "anılar, değerler, miras" bizler için "nasıl olsa var olan, yerinde duran" bir alışkanlık olmuştu. Bu değerleri, anıları kutladığımız bayramları da "sıkıcı konuşmalar", "törenler" gibi algılamaya başlamıştık.

* Sonra, Allah'a şükür, bir gün Refah Partisi zihniyeti ortaya çıktı. Onların sayesinde bir baktık ki, "zaten duruyor" diye baktığımız bu değerleri kaybediyoruz. Aralarındaki kimilerinin dediği gibi, "bir iğne olup uyandığımızda her şeyin değiştiğini görebileceğiz." O günden sonra genç-yaşlı, kadın-erkek milyonlarca kişi, inanılmaz bir coşku ile Cumhuriyet Bayramlarını kutlamaya başladık. Yani o günden sonra "bir ulus olmanın gerektirdiği bazı değerlere ve anılar zincirine" sahip çıkmaya başladık.

Aynı şekilde, "Türk ulusunun, sadece bir ırka, bir etnik kimliğe, bir dine mensup insanlardan değil, ortak bir mirası paylaşan, ortak bir anılar zincirini paylaşan insanlardan oluştuğunu da" tekrar hatırladık. Türk ulusunun, Türk, Kürt, Çerkeş, Gürcü, Müslüman, Hıristiyan, Musevi demeden, inanılmaz acılarla dolu, inanılmaz zengin bir mirası, bir anılar zincirini paylaşması gerektiğini yeniden öğrendik.

* Hem de öyle bir miras ki, öyle bir anılar zinciri ki, dünyanın diğer bölgelerindeki topluluklarla karşılaştırılması mümkün değil. Hem inanılmaz zaferlerle dolu bir miras, hem de inanılmaz acılarla. Sadece Türklerin değil, aynı coğrafyayı paylaşan herkesin olan bir miras.

"Gördün mü hiç?"
* 90 Bin askerimizi birkaç gün içinde şehit verdiğimiz Allahüekber dağları, Sarıkamış faciası bunun en acı örneklerinden biri. Bu acı örnek, "imparatorluktan, bir ulus yaratırken", üstelik de coğrafyanın bu bölgesinde yaratırken, ne tür bir "ortak mirası", ne tür bir "ortak anılar zincirini" paylaştığınızı gayet açık gösteriyor.

Böyle bir acıyı, böyle bir mirası, böyle bir anılar zincirini yaşamanız gerekir miydi? Kimlerin hatası, bu acıları yaşattı? Neden yaşadık? Bu soruların cevaplandırılması ayrı.

Ama kimse "bunlardan bir ulus yaratılamayacağını, yaratılamadığını da iddia edemez.

* Türk edebiyatının Homeros'u, en önemli anlatıcısı olan Yaşar Kemal, şöyle anlatmış: "Sen hiç Sarıkamış'ı gördün mü kedi? İyi ki görmedin. Sarıkamış savaşını görmemiş, yaşamamış insan dünyada hiçbir şeyi görmemiş, yaşamamış demektir.

"Fırat suyu kan akıyor"
Sen kedi, sen hiç Allahüekber Dağı'nda olup bitenleri gördün mü? İnsan boyu, iki insan boyu karın içinde yalın ayak, başı kabak, pantalonu yırtılmış, kaputsuz, ceketsiz, koyunları bit dolu, donmuş elleri ile kaşınamayanları, Rus topçusunun karlı dağları ateşe, zindana çeviren güllelerini, karla birlikte uçuşan kolları, bacakları, kollarla bacaklarla, gövdelerle birlikte gökten yağan kanları, Allahüekber Dağları'nın doruklarında fırtınaya, boraya tutulup donan, taş kesilen, donmuş kirpikleri, kaşları, donmuş gözleri ile bakan on binlerce askeri gördün mü hiç?

Sen bunları görmediysen hiç bir şey görmedin demektir... Balkan Harbi, Çanakkale, Sarıkamış, Amele Taburları, sen bunların hepsini birkaç yılda üst üste yaşadın mı kedi? Duymadıysan, görmediysen, bu dünyada ne hiçbir şey duydun, ne de hiçbir şey gördün." (Bir Ada Hikâyesi Üçlemesi içinde Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana.)

Kim bunları reddetmeye çalışırsa çalışsın, kim bunları azınlıklar ve çoğunluk diye ayırmaya çalışırsa çalışsın, o her dinden, her dilden, her etnik kökenden 90 bin kişi, aynen diğer yerlerde olduğu gibi, Çanakkale'de de olduğu gibi, yan yana yatıyor. Bir ulusun, "ortak acılarla, ortak bir tarihle oluştuğunun" cansız tanıkları olarak.

DİĞER YENİ YAZILAR