Mareşal Mustafa Kemal

TBMM Genel Kurul salonuna açılan kulislerin birinde sergilenen "Mareşal Mustafa Kemal Atatürk" desenli halının varlığı sivil siyaset üzerinde bir tehdit olarak algılanabilir mi?

Haberin Devamı

TBMM Genel Kurul salonuna açılan kulislerin birinde sergilenen "Mareşal Mustafa Kemal Atatürk" desenli halının varlığı sivil siyaset üzerinde bir tehdit olarak algılanabilir mi? Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u kuşattığı günlerde Bizans'taki din adamlarının meleklerin cinsiyetini tartışıyor olmaları gibi bir durum bu. Eskilerin deyimiyle abesle iştigal!

Türkiye'nin gündemi ve öncelikleri neler? "Derin Türkiye" neyi konuşuyor? "Havanda su dövmek" sözünün bile durum tespitini ifade etmekte yetersiz kalacağı kadar anlamsız bir ideolojik sapma. Mustafa Kemal'in TBMM duvarında asılı olan resminde hangi rütbe var? Mareşal rütbesi. O'na mareşal rütbesini veren kim? Büyük Millet Meclisi. Ne için verilmiş o rütbe? Türk Kurtuluş Savaşı' ndaki eşsiz önderliği ve askeri dehasını taltif etmek için. Büyük Millet Meclisi'nin verdiği o rütbe ile çekilmiş bir fotoğrafı model alarak dokunmuş olan halının aynı Meclis'in duvarında sergileniyor olmasının sivil siyaseti vesayet altına alma iddiası olabilir mi? Asla!

Öyleyse, günlerdir olayın taraflarının yaptıkları bir "hiç" uğruna "hiçleşmek"ten ibaret değil midir? Cumhuriyet'i kuran irade benliğinde belirginleşmiş ve yerini milletin gönül tahtında edinmiş müteveffa liderin resminin -sivil ya da rütbeli olmakla- sivil siyaseti yücelteceğini ya da küçülteceğini düşünmek, O'nun işaret ettiği aklı ve bilimselliği "hiç"e sayan bir "geriye gidiş"ten ibarettir.

Türkiye'yi bulunduğu yerden daha geriye düşürme çabası içinde olanları kategorize edip bir tek dünya görüşünün kalıpları içinde tanımlamaya çalışmak, maksadı ifade etmek için yeterli olmayacak. "Kendi Türkiye'si" için çabalayanlar, ideolojik eksenleri ne olursa olsun farkında olarak ya da olmayarak aynı amaca hizmet ediyorlar: Türkiye'yi zayıf ve küçük düşürmek!

Çok değil, daha bundan bir hafta önce "Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı" iktidar partisinin tabanına, "Bizi ayakta tutan bilinç, derin demokrasi bilincidir" diyor ve demokrasinin bir "yaşam tarzı" olarak benimsenip içselleştirilmesi gerektiğini kayıtlara geçiriyordu.

Türkiye'nin dinamikleri ise kendi algı düzeyi içinde aynı Başbakan'ı güvence altına aldığı kavramlarla zorlamaya çalışıyor. Türkiye'yi Türkiye yapan değerler sistemimiz; önce Anayasa'nın, sonra gücünü Türk Milleti'nden, kaynağını Cumhuriyet Anayasası'ndan alan "Cumhuriyet Hükümeti" nin güvencesi altında değil mi?

Başkaları adına konuşmaya yetkili olanlar bellidir de, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve Hükümeti adına konuşmaya yetkili olanlar belli değil midir? Bir kişinin sözleri nasıl olur da bir gruba, bir partiye, bir iktidara, bir hükümete mal edilebilir? Giderek güç kazanan ve sadece bu nedenle bazı çevrelerde geniş kaygılara yol açan demokrasimizi "kelle isteme" illetinden kurtarma iradesini ortaya koyamayacak mıyız?

Bir resim etrafında cereyan eden rejim tartışmaları bir kâbustan ibaretti galiba. Neyse ki enflasyon rakamlarıyla bu korkulu rüyadan uyandık. Yüzde 13,9'luk enflasyon son 28 yılın, 47,9 milyar dolarlık ihracat tarihin rekoru. Son bir yılda kişi başına düşen milli gelirdeki artış ise yaklaşık yüzde 35.

Belki de sırf bunun için "karadul örümceği" istikrarı öpmeye çalışıyor. Bu öpücüğün sonu herkesin malumu. Dikkatli olmak, öptürmemek gerek.

DİĞER YENİ YAZILAR