Sınırların ötesinde bir müzik
Amerika’nın dünyaca ünlü film ve müzik festivali SXSW, bu yıl ABD başkanı Barack Obama’nın konuşmacı olmasıyla dikkatleri üzerine çekti. Festivalde Türk grup The Away Days de sahnedeydi. Son dönemde yurt dışında adından sıkça bahsettiren grup bu ay Londra’da da bir konser vermeye hazırlanıyor. Grup ile SXSW macerasını konuştuk.
SXSW’nun sizi keşfetmesi ve orada çalma hikayesinin en başına dönelim... Nasıl oldu bunların hepsi?
Festivale başvuran binlerce grup gibi biz de aynı yolla başvuru yaptık ve kabul edildik. İkinci gidişimiz oldu bu ve çok daha güzeldi. Daha verimliydi diyebiliriz.
Festivalde müziğinize yaklaşım nasıldı?
İlgi oldukça fazlaydı ve dünya müzik endüstrisinin en önemli isimlerinin de ayrıca performansımızı izlediklerini daha sonradan öğrendik. Geri dönüşler çok güzeldi.
Diğer etkinlikler de aynı şekilde oldukça heyecan verici ve eğlenceliydi.
Müziksever biri SXSW’ya neden gitmek ister?
SXSW’da büyük sanatçı ve grupların yanı sıra henüz çok büyük kitlelere ulaşamamış çok kaliteli, yıldızı parlamakta olan yetenekleri de izleme fırsatı bulabiliyorsunuz. Tabii bunun için kendinize çok doğru bir çizelge yapmanız gerekiyor, lakin aynı anda yüzlerce sanatçı ve grup şehrin farklı yerlerinde performans sergiliyor.
HAYALLERİMİZİN PEŞİNDEN KOŞTUK
Yıllardır değişmeyen bir yargı var, ‘yabancı sözlü müzik Türkiye’de tutmaz’ diye. Siz kendi kitlenizi oluşturdunuz ve bu duruma kulağınızı kapadınız. Bunu yapmanızı sağlayan neydi?
Tamamen kendi hayallerimizin peşinde koşmak diyebilirim. Oldukça zor bir yol, yorucu ve hırs gerektiren bir yolculuk. Yaptığımız müziğe olan inancımız ile birlikte bu ilerleme gücünü buluyoruz sanırım.
Peki, yurt dışında konser ayarlamak zor mu?
Oldukça zor evet, yabancı menajerlik şirketimiz doğrultusunda ve bazen de kendi çabalarımız ile ayarlıyoruz yurt dışı konserlerini. Bazen de karşı taraftan teklif geliyor tabii ki.
Bu topraklarda sizi etkileyen şeyler neler? Müziğinize yansıttığınız his anlamında...
Açıkçası bize İstanbul’da ilham veren pek fazla birşey yok. Bu sadece İstanbul’la ilgili de değil... Belki vakit geçirmekten çok daha fazla keyif aldığımız bir yere taşınırsak, o zaman üretim sürecinin parametreleri değişebilir. Şu ana kadar gördüğümüz, kavradığımız dış dünyayı değil, kendi hayal gücümüzün bize sunduğu sınırları zorlayarak keşfettiğimiz düzlemleri betimleyerek bir şeyler üretmeye çalıştık. Özetlersek İstanbul’u düşleyerek istediğimiz rüya müziğini yapabileceğimize inanmıyoruz.
YAKINDA ALBÜMÜMÜZ ÇIKACAK
Yaptığınız müziğin alt yapısını son dönemde hangi duygular dolduruyor?
Karanlık, acı, boşluk, derinlik ve keşfetme isteği.
Türkçe müzik dinliyor musunuz? Nelerdir mesela...
Zeki Müren hariç pek dinlemiyoruz.
Müziğinizi güçlü yapan etkenler sizce neler? Dünyanın birçok yerinde çalmanızı sağlayan...
Hissiyatlarımızı iyi bir şekilde yansıtabilmemiz sanırım. Ne kadar gerçek olursa o kadar etkileyici olabiliyor müzik. Bir o kadar da bu konuda olan disiplin ve çalışkanlığımız da bir şekilde yolun daha berrak gözükmesini sağlıyor.
Grup için bir sonraki aşama nedir? Bir albüm ya da daha da büyük bir festivalde çalmak...
İlk albümümüzün kayıtları bitti, şu an plak şirketleri ile diyalog halindeyiz ve 20 Nisan’daki Londra konserimize hazırlanıyoruz. Bizi Mayıs’ta ve geri kalan aylarda Türkiye’deki festivallerde çalarken izleyebilmeniz mümkün.
