Garip kuşun yuvasını tevatürle yaparlar..

Ev alacaksan, ev satacaksan, hatta kiralayacaksan bu akılları oku.. Bedavadır.. Yan etkisi yoktur.. Ev alırken de satarken de kazık yemiş tecrübeli birinden çıkmadır.. Gerçi “sokma akıl yedi adım gider” demişler ama olsun..

Haberin Devamı

Sadrazam olduktan bir hayli sonra bir sohbet ortamında Talat Paşa’ya sormuşlar..

“Dış politikanız nedir?”

Paşa gülmüş:

“Bizim dış politikamız yoktur.. Rus Elçisi İgnatiev ne derse tersini yaparız..”

Onun başında bulunduğu yönetim hakkındaki bu ironik sözlerini alın.. Cumhuriyetin hangi taşına vurursanız vurun, haklı çıkarsınız..

***

Bir arkadaşım telefonla soruyor.. “Bodrum’da evim var.. Satmayı düşünüyorum.. Bir araştırır mısın?”

Neyi araştıracağım..

Emlak piyasası ilerideki yıllarda ne duruma gelecek, Bodrum bundan ne pay alacak? Bunu araştıracakmışım..

Birader, bu soruyu git hükümet adamlarına sor ya yüzüne boş boş bakarlar ya da “İftara yetişeceğiz..” deyip kaçarlar..

Bu memleketin ne politikası var da fazladan bir de emlak politikası olsun..

SÖYLENTİ ESASTIR
Bizim memlekette emlak fiyatlarını söylenti belirler..

Söylentiyi genellikle mal sahibi çıkarır.. Sonra kendi de inanır.. Kendi çıkardığı söylenti üzerinden fiyat belirlemesi yapar..

Komşusu bunu duyar..

O da kendi evi veya hanesi hakkında önceden tekrarlanmış bir söylentinin patent sahibidir.. Yan komşunun belirlediği fiyata bakar..

Kendininkini zamlar..

Temsil, Bekir Bey mutfağın balkonunu kapatıp eve kattı diyelim.. Elli bin liralık evinin fiyatını yetmiş bin lira olarak ilân eder..

Onu duyan komşusu emekli öğretmen Meserret Hanım, kendi mutfak balkonunun da kapatılmış olduğunu düşünür.. Fazladan banyoyu seramik yaptırmıştır..

“Bekir Beyler’in evi yetmiş ediyorsa benim ki su içinde seksen bin eder..” deyip piyasaya sunuşunu yapar..

Ondan bir blok ötede oturan emekli subay İrfan Bey’in evi otobüs durağının hemen önündedir.. Üstelik çevrede markete en yakın evdir..

Bu durumda evinin fiyatını yüz bine çıkarmasına kimse itiraz etmez..

***

Söylenti dalga dalga yayılır.. Önce yan sokaklara ulaşır.. Oradakiler o evlerin neden zamlandığını bilmeseler de dış görünüşe bakıp kendi hanelerine fiyat biçerler..

“Adam iki oda salon eve yüz bin lira istiyor.. Bizimki üç oda bir salon.. Yüz elliye bile gider..”

İlk fiyat deklere eden her zaman zarardadır..

Çünkü bir sonraki herhangi bir sebeple daha yükseğini isteyecektir..

“Bizimki kombili.. Yüz yetmiş bin lira..”

“Bizim apartmanın bahçesi var.. Herkes arabasını park edebiliyor.. İki yüz bin lira..”

“Ben bir sebep bulamadım ama benimki de iki yüz yirmi bin lira.. Tok satıcıyım arkadaş!”

EMLAK VERGİSİ
Hep söylerim, bundan sonra da söyleyeceğim..

Bütün görsel ilhamını Tekel’in çıkardığı Ekstra Çay Paketi’nin karton kutusundan alan inşaat sektörünün ürettiği, birbirine tıpatıp benzeyen evler arasındaki fiyat farkının sebebi budur..

İnşaat hesapları bile metrekare başına düşen birim maliyete göre değil, tevatüre göre hesaplanır..

İşin garibi “evlerini zamlamak için” uçan kuştan medet uman ev sahiplerinin vergi dönemlerinde takındığı tavırdır..

Emlak vergisi verilecek ya! Önceden beyanname vereceksin.. Beyannamende “Benim evim şu kadar eder” diyeceksin ki ona göre salma salsınlar..

Bütün ev sahipleri söz birliği yapmış gibi evlerini itin kıçına sokarlar.. Emlakçının eline düşmüş bir eve üç yüz bin lira isteyen mal sahibinin maliyeye verdiği beyanına bakarsan o ev elli bin liradan beş para etmez..

H H H
Bizim ahali kendisini ilgilendirmeyen her konuda dürüstlükten yanadır.. Kendisi karışmamışsa her türlü yolsuzluktan nefret eder..

Kendisine verilmeyen her türlü krediye “çalıntı para” gözüyle bakar.. Hükümet adamları bunu bilir.. Akçalı işlerde bu kadar hassas bir toplumdan nasıl oluyor da elektrik parası tahsil edilemediğine şaşarlar..

Hükümet adamlarının elindeki resmi kâğıtlara göre Türkiye’de yaşayan her beş kişiden biri kaçak elektrik kullanır.. Yani bir yerlerden elektrik enerjisi çalar..

GÜVEN BİTMİŞ..
O yüzdendir ki hükümet adamları ahalinin emlak vergisi beyanına inanmaz oldu..

“Madem siz işin aslını söylemiyorsunuz.. O zaman evlerinizin hesabını ben yaparım..” demeye başladı..

Belediyeler belirliyor raici..

Evin bulunduğu muhite, konumuna, inşaat kalitesine göre semt semt ilân ediyorlar..

“Beşiktaş’ta mı oturuyorsun.. Emlak vergin, metrekare başına şu kadar.. Etiler’de oturanın bu kadar..” diye..

Kendisine yetmiş bin liraya mal olan bir evi emlakçı aracılığı ile üç yüz bin liraya satmaya çalışan..

Vergi zamanı da aynı evin kırk bin liradan fazla etmeyeceğini iddia eden mal sahibi bu kez de ilân edilen emlak vergisi miktarına itiraz edip niza çıkarır..

“Benim evi yüz elli binden hesaplayıp vergi çıkarmışlar.. Olur mu yav!”

Dram ki ne dram..

İSTİMLAK OLAYI
Peki, ahalinin hallerine itimat etmeyen.. “Benim vatandaşım dürüsttür ama beni kazıklar” diye düşünüp ev fiyatlarını kafasına göre belirleyen hükümet veya belediye adamları bu işte ne kadar hassas?

Onu bilmek için de istimlak politikasına bakacaksın..

Diyelim ki vatandaşın tarlası, tapanı, evi, konağı kamuya lazım oldu.. İlla ki istimlak edilmesi lazım..

İşte o zaman hesap başka türlü yapılır..

Vatandaşın emlak beyanında kırk bin lira gösterip, üç yüz bine satmak isterken; yüz elli bin lira üzerinden vergi salınan eve “yirmi bin lira istimlak bedeli” takdir edilir..

Çarşı karışır..

***

O evler neden yetmişe mal olup da kırk bin lira gösterilir, neden üç yüz bine satılır, vergisi neden yüz elli bin liralık değerden tahsil edilir ve neden yirmi bine istimlak edilir kimse çözemez..

Arkadaşıma bunları anlatacağım..

Zarar etmemesi, en azından içinin rahat etmesi için “salak bir alıcı” bulmasını tavsiye edeceğim.. Kendimden biliyorum.. Etrafta bol miktarda var..

DİĞER YENİ YAZILAR