Küba Bar geceleri

Bodrum’da ne kadar kalırsan kal, ne kadar gezersen gez, nerelere gidersen git Küba Bar’da bir yemek yememişsen; oraya gelenlerin seyrine durmamışsan buraların ruhunu yakalamış olmazsın.. Ben yaşadım.. Başımın göğe ermesi bundandır..

Haberin Devamı

Moskova’da Kızıl Meydan, İstanbul’da Sultanahmet, Pekin’de Tiananmen, Rio’da Copacabbana, Haymana’da Ömer Ağa Sineması neyse Bodrum’da da Küba Bar o..

Yukarıda saydıklarım, o şehirlerin ya “sıfır noktası” yahut ruhunun yakalandığı yerler..

Küba Bar sahildeki Neyzen Tevfik Caddesi üzerinde.. Neredeyse o caddenin ortalarında bir yerde..

***

Öyle kapısında sirk havası veren bir ışık düzeni neyim yok.. Oranın Küba Bar olduğunu bilmezsen, önünden üç beş kez geçsen fark etmezsin..

Hele gündüz ışığında..

Beyaz kireç badanalı duvarı ile Zapata filmlerinin platosundan bir köşe gibi durur.. Bodrum’un tartışmasız en iyi mutfağı buradadır.. İstanbul’da da bu mutfağı geçen mekân sayısı bir elin parmakları kadardır..

Yaz, kış açıktır..

SESSİZ AYİN..
Hava kararırken, barın yola bakan duvarında tünemiş bir iki kişi görürsünüz.. Bu haliyle “battı batacak” bir mekân havasındadır..

Yemek masaları, duvar ile geriye kalan alanı ayıran barın öte yakasında olduğundan kimlerin ne yediğini, ne içtiğini yoldan gelip geçenler göremez..

Saat ilerler.. İnsanlar sessiz bir itaatkârlıkla kapıdan birer ikişer girmeye başlar.. Sanki üyeleri “mehtaba tapınanlardan” oluşan gizli bir tarikat ayini için sessizce toplanmaktadır..

Saat on bir sularına kadar gayet makûl giden yemek müziği, bundan sonra tavır değiştirir..

Mekânın DJ’si sanki haplanmış gibi çıldırmaya hazırdır.. En bangırtılı, en cayırtılı müzik başlar.. İçeride adım atacak yer kalmadığı için ortada hâlâ toplanmamış olan yemek masasındakileri bir suçluluk duygusu basar..

Ayaktakiler gözleriyle “Ulan moruklar, botokslular.. Yediniz yemeğinizi.. Basıp gidin de bize salınacak yer kalsın..” mesajları verirler..

Küba Bar’da yazları yenilen müthiş keyifli yemeklerin sonu böyle bir travmadır.. İşletmenin “Ya sev ya terk et..” politikası herkese göre değildir..

***

İstanbul’un cemiyet hayatını (Şoförler Cemiyeti’nden söz etmiyoruz..) süsleyen paralı kesimin bir numaralı sporu hafta sonlarında burada yemek yemektir..

Gündüzden Bülent Bey aranır.. Rezervasyon yapılır.. Akşamüstü uçağına binilir.. Bodrum’a hava karardığında inilir.. Yazlık yerine doğruca buraya gelinir..

Etrafın seyrine durularak taam edilir..

Aralık, ocak, şubat aylarında da bu ritüel tekrarlanır.. Hele milli, dini veya hissi bayramları birbirine katan bir takvim varsa..

DİL BALIĞI VAR..
Bu ayların ritüeli aynı şeyi kışın da yapıp “dil balığı” yemektir..

“Hafta sonu Bodrum’a dil balığı yemeğe gittik..” diyebilmek “Yılbaşında Karayipler’deydik” demek kadar havalıdır..

Ben dil balığı sevmem.. Daha doğrusu dil gibi, pisi gibi “iki gözü de kafanın aynı tarafında” balıkları yemem.. Kalkana gıcıklığım da gözlerinin birbirine yakınlığındandır..

Ne yazık ki Küba Barı mutfağının güzel yemeklerinden sadece erkekler ve yabancılar sebeplenir..

Kadınlar o yemeklerin hakkını vermez..

Pitigrilli’nin “Kadınlar yemek yemez, yemeği mıncıklar” lafı sanki buradaki tespitlerden sonra edilmiştir..

Kadınların iştahsızlığının sebebi var..

Vücutlarındaki defoları asla kabullenmedikleri ve kendilerine toz kondurmadıkları için bütün günah ya proteinlerindir ya da karbonhidratların..

O yüzden Küba Bar’a geldiklerinden her türlü otun kalorisini bile görünmez bir terazi ile ölçerler.. Bütün gece on beş yirmi kalori tasarruf ederler..

Bu tasarruf, ertesi gün Türkbükü’ndeki mantıcı kadının açtığı hesaba repo olarak yatırılır.. Tıka basa yemecesine..

***

Son gittiğimde Küba Bar yine tıklım tıklımdı.. Yaz sonu olmasına rağmen ayakta duracak yer yoktu..

Masalarda oturmuş, eşleriyle birlikte yemeklerini yiyen mal mülk sahibi, makam mevki sahibi, kat yat sahibi ağırbaşlı abilere inat diğer boş alanlar “biz buraya dağıtmaya geldik” diyenlerle doluydu..

DJ mesajı erken aldı.. Çis tak müziğini damardan verdi..

ADEM ELMASI..
Çis tak müziği başlar başlamaz kızlar kıpırdanıp yerlerinde ritme giriyorlar.. Yanlarındaki erkekler için zor bir durum.. Uyumsuz bir görüntü yaratmamak için onlar da sallanmaya başlıyor..

Benim oturduğum yerin bir buçuk metre ilerisinde genç bir kadın vardı.. Önce boyunun bir doksana yakın olmasından kıllanıp boynuna baktım..

“Âdemelması” var mı diye..

Estetikçiler bunun çaresini bulamadı daha.. Cinsiyet değişse bile âdemelması yerinde kalıyor.. Kadında âdemelması yoktu, yaradılıştan heybet vardı.. Yanındaki adam da el kadar.. Kocası değil.. Belli ki erkek arkadaşı..

Uyumlu bir ikiliydi diyemem..

Kadın sanki otelden çıkarken erkek arkadaşının yarısını odada bırakmış.. Öbür yarısını da Küba Bar’a getirmiş..

ZIPLA BAKALIM..
Garsonların bizim masayı bir an önce toplama telaşına biraz da bu kadın sebep oldu.. O boyla mini etek giymiş hem de sırtı bele kadar açık.. Zıpladıkça mekânın iç duvarının sıvaları dökülüyordu..

El kadar boy frend’i de olayı haysiyet meselesi yaptığından kadının karşısında zıp zıp tepiniyor..

Haklı.. Bir flört öpücüğü alması için kadının yüzüne kadar zıplamaktan başka çaresi yok..

Zıplayacak kondisyon olması da yetmez.. Dengen de olacak.. Kadının boynuna dolandın.. O da tam o sırada figür gereği kendini sağdan sola salladı diyelim..

Boynunu dengeli tutamadın mı garsonlardan birinin kucağına düşersin..

***

Müşteri tiplerinden sadece biri böyle.. O yüzden mekân tam bir seyirlik yeri.. Otur, içkini eline al.. Sabaha kadar seyret..

Haaa! Yanında kız arkadaşın varsa zaptetmeye çalış.. Danstan kaytar..

Benim başıma geldi..

Saat sabahın dördüydü.. Kız zaptedilmez olmuştu.. DJ’e “Bir şarkı daha koyarsan kan çıkar” haberi yollamak zorunda kalmıştım..

DİĞER YENİ YAZILAR