Kaşım gözüm bana yeter, entel olmak beni satar..

Özet: Yazar dünkü risalesinde, şehir yerinin "koç katma mevsimi" adetlerinden söz ederken, erkekleri "koku, renk ve doku" konularında bilgilendirir.. Bugünkü risalenin konusu ise "Koç katmada yer ve mekânın önemi" şeklinde belirlenmiştir.. Koç yiğitlerimize hayırlı olması temennisiyle..

Haberin Devamı

Nisan ayı özellikle İstanbul için her türlü sanat etkinliklerinin azdırıldığı bir zaman dilimidir.. Dünyanın dört bir yanından dinleyici bulamadıkları için acından ölme noktasına gelen müzisyenler bu metropole doluşurlar.. Bunlar için her gün "bir dinleti" icat edilir.. Ne var ki müzisyen olarak gelenlerin içinen bir Müslüm Gürses bir Ferdi Tayfur çıkmadığından orta yere "bilet satma" zorluğu çıkar.. Kendini bilen, aklı başında insanlar bu tür dinletilere girmediğinden iş firmalara kalır.. Mecburen bu tür etkinliklerin sponsorluğunu üstlenip biletlerin büyük kısmını kapatırlar.. Sonra bu biletleri profesyonel yöneticilerden başlayarak eşe dosta kadar zorla dağıtırlar..

Gitsen bir türlü gitmesen başka türlü.. Daha önceleri bu tür tecrübeleri yaşamış olanlara dünyaları verseniz böyle bir etkinliğe, mesela "Hintli perküsyon virtüözü Trilok Gurtu'nun özel dinletisine" gönderemezsiniz.. Bedava bilet verdikten başka cebine üç beş kuruş koysanız dahi "Yok abi.. Ben bu gece tarım ilacı içip canıma kıyacağım.." diye ayak diretirler.. Ama eline bir şekilde bu davetiyeyi geçirenler arasında kurnazlar vardır.. Onlar bu davetiyeleri üçüncü şahıslara "Benim işim var, gidemiyorum.." numarası ile sokuştururlar.. Böylece hem iyilik yapmış hem de beladan kurtulmuş olurlar.. İşte hedefimiz de bu biletlerin üzerine balıklama atlayanlar olmalıdır..

Siz sakın kaçırmayın..
Kendini şehir yerinin koç katma mevsimine hazır hisseden (ki bu mevsimin başlangıcı nisan ayıdır) erkeklere bu tür etkinlikleri kaçırmamalarını tavsiye ederim.. Sebebi de aradıklarını bulma ihtimalinin yüksekliğidir.. Lafı buraya getirdikten sonra bu tür etkinliklerden çeşitlemeler yapıp örnekler vereyim.. Bu maksatla İstanbul'daki nisan ayı kültür etkinliklerine şöyle bir göz atalım..

28 Nisan'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda uluslararası üçüncü dans festivali var.. Buraya giden single kadınların ortak özelliği "arayış içinde" olmalarıdır.. Siz salona girer girmez bir ön tarama yaptıktan sonra özellikle bere takmış biri varsa ona doğru yönlenin.. Çünkü bere "bağımsızlığın ve otoriteye baş kaldırmanın" simgesidir.. Bunu takan kadınlar "Ben farklıyım.." havası çalarlar.. Erkek yalanlarına karşı bağışıklıkları olmadığından kolay inanırlar.. Kadın hem bere takmış hem de koyu kırmızı ruj seçmişse doğru yere sorti yaptınız demektir.. Hedefiniz kendiliğinden uçmak üzeredir.. Yapacağınız tek şey, gözünüzü gözüne dikip trene bakar gibi bakmaktır..

30 Nisan'da ise Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, kendilerine meraklı süsü verenlere zulüm yapacak.. Bu etkinlik kendilerini çağın ilerisinde zanneden kadınların ilgi alanına girdiğinden daha dikkatli olun.. Az konuşun.. Çünkü konuşmak sizin bakırınızı çıkarır, kadının kolay not vermesini sağlar.. O yüzden gizemli bir havaya bürünerek sessiz sessiz durmak, kurbanın size doğru yaklaşmasını beklemek daha iyidir.. Bir de ipucu vereyim.. Kültür ve Sanat Ajandası'ndan okuduğuma göre bu etkinlikte solist Maxim Vengerov da varmış.. Tahminime göre Viyana yöresinden derlenme türküler söyleyecek.. O yüzden boş bulunup "Dağda da davar güdeeeriiiim.." türünden istekler yapmayın..

29 Nisan'da Kitap 2003 fuarı açılıyor.. Biliyorum kitap sizi ilgilendirmez, kafada böcü yapar.. Ama Asmalı Konak dizisinin yıldız oyuncularının bu açılışa katılacağını öğrendim.. Demek ki Özcan Deniz de gelecek.. Bu da evde koca beklemekten başka şansı olmayan kızların oraya birikeceğini gösterir.. En rahat edeceğiniz etkinlik budur.. Kalabalığın arasına karışıp, hedef gözetmeden klasik belediye otobüsü tekniklerini deneyebilirsiniz..

Kaçan fırsatlar..
Akıl edip bu yazıyı ay başında yazsaydım, siz erkeklerin elinde mükemmel bir rehber bulunacaktı.. Pek çok etkinliği kaçırdık bile.. Temsil "Swayzak Soundsystem" etkinliği kaçan balıkların en büyüğü. Kısmet olsaydı bu etkinlik sizi elektro-dans müziği ile buluşturacaktı.. Minimal deep house ve modern dub dinleyecektiniz.. (Bunların ne mânâya geldiğini bilmiyorum, bilene de rastlamadım..) Bu türden bir etkinliğe gelen kızları etkilemek için özel bir durum gerekmez.. İcap eden tek şey kafayı müziğin ritmine uydurup sallamak ve beklemektir.. Her kör satıcının bir kör alıcısı mutlaka çıkar.. (Dikkat! Kafa önden arkaya sallanacak, hafız gibi sağdan sola değil.)

Üzerinde durmak istediğim son etkinlik de Voyvoda Caddesi Toplantıları idi.. Nisan ayı konuğu Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi öğretim üyesi, tarihçi Doç. Dr. Tülay Aratan'dı.. Toplantıda "17. yüzyılın ikinci yarısında Edirne başkent miydi?" konusunu tartıştılar.. Ölü ve yaralı yoktu.. Haberiniz olsaydı böyle bir toplantıya katılıp, kendinizi entel kızların önünde deneyebilirdiniz.. Şansınız yüzde elli olurdu.. Eğer gözünüz keser de mayısta yapılacak toplantıya giderseniz, zorlandığınızda "biraz yardım eder misiniz?" diye sızlanmayın.. Orada Mehmet Ali olmayacak.. Tam tersine herkesin savunduğu şeyin aksini söyleyin.. Savunduğunuz konuya hayali kaynaklar gösterin.. Unutmayın, gerçek bilgi yargılanabilir ama hayali kaynağa kimse itiraz edemez.. Tartışmayı kazanamasanız bile karşı cinsten hayranlar kazanabilirsiniz.. Ayrıca etki alanınıza giren birine "Bu konuyu senin evde tartışmaya devam edelim.. Hem sen de üzerine hafif bir şeyler giyersin.." deme şansınız olur.. Kısadan Hisse: Zamanı iyi değerlendir.. "Bıldır öldü bir eşek, gelin dostlar ağlaşak.." konumuna düşme..

DİĞER YENİ YAZILAR