Kapadokya yazıları 3

Kapadokya coğrafyasını benzersizliğinden dolayı tek geçerim, Aynı şekilde "butik oteller" kategorisine giren konaklama mekânlarını da.. Hepsi birbirinden güzel, şirin ve huzurlu.. Lokantaları ise averaj olarak sınıfta kalır.. Kader utansın..

Haberin Devamı

Butik oteller cenneti..
Kapadokya daki ilk gecemi Ürgüp'te Esbelli Evi'nde geçirdim.. Bildiğimden, önceden haberli olduğumdan veya aklımın erdiğinden değil.

Yönlendirildiğimden.. İyi ki de kendi aklıma kalmayıp, yönlendirilmişim..

Süha Ersöz'ün sahibi olduğu bu butik otel minnacık bir şey.. Önce "butik otel" kavramı üzerine üst üste bir iki satır koyayım..

Bir ay kadar önce elime "Akdeniz'in İncileri" diye güneydeki otelleri tanıtan bir katalog kitap geçmişti.. Büyük boy, kuşe kâğıda basılı, rengârenk fotoğraflarla süslü bir kitap..

İçinde yer alan otellerin sadece isimleri değişik..

Görüntü olarak hepsi birbirinin kopyası..

***

Zaptedilen otel arazilerinin arkasında çam ağaçlarından veya zeytinliklerden oluşan bir yeşillik var.. Önünde ise Akdeniz'in maviliği..

Hepsinde kocaman mavi zeminli birer yüzme havuzu.. Hepsinde açık büfe dev bir restoran.. Son derece dikkatle düzenlenmiş yeşil alanlar..

Çocuk parkı, tenis kortu, zartı zurtu.. Bu otellerden birini gördün mü hepsini görmüş olursun.. Üstelik yıldızları bol olduğundan hasar da büyük olur..

Esbelli Evi
"Butik Otel" ise bu tür otellerden sıkılan alternatif hayat meraklılarının kaçış alanları..

Otel en başta diğer otellere benzemeyecek.. Farklı bir coğrafyası, farklı bir tarzı olacak.. Hem ev ortamı gibi olacak hem otel müşterisine bağımsızlık duygusu verecek..

Ayrıca otelde değil de evinde gibi hissettirecek..

Kapadokya bu işlerde diğer bölgeleri çok aşmış.. İyi otelcilerin yarattığı farklı tarzların yanı sıra coğrafyanın da katkısı var..

Kaldığım Esbelli Evi de böyle bir şeydi..

Tamamen kayalar içine oyulmuş bir mekân.. Ortak kullanılan alanlar dışında bir süiti, sekiz ayrı odası var.. Her oda aslında bir kaya mağarası..

Ancak düzenlenmiş, genişletilmiş; dağ başındaki mağara evlerin aksine geometrik form verilmiş.. Tuvaleti, sürekli sıcak suyuyla banyosu, her ihtiyacı karşılayacak konforu var..

Haaa!

Tercihiniz bir butik otelse odada mini bardı, televizyondu; böyle şeyleri aklınızdan çıkarın.. Hele televizyon.. Yozlaşmanın, dejenerasyonun birinci suçlusu olduğundan buralarda seyredilmiyor..

Tam tersine.. Görüldüğü yerde vurulması için emir bile çıkarılmış..

***

Günlük yazımı Esbelli Oteli'nin ilçeye bakan ama daha çok peri bacalarını gören terasında; müthiş manzarasını seyrede seyrede yazdım..

Orada kahvaltı ettim.. Müthiş keyifli ayrıldım.. Sınırlı rezervasyon yüzünden Sevim Karabıyık'ın işletmeci ortağı olduğu Ürgüp Evi'ne geçtim..

Orası da başka bir güzellikler alemiydi.. İki gün haplanmış gibiydim..

Televizyon mu?
Kısmet Çiner'in işlettiği Otel Kayadam da çok enteresan.. Koca bir kaya kütlesinden yaratılmış.. Gece ışıklandırıldığında seyrine doyum olmuyor..

Haydar Haykır ile Leslie Hanım'in işlettikleri Elkep Evi ise Ürgüp'ün mağaralar mahallesinde.. Bu butik oteller benim favorilerim..

Ve hiçbirinde televizyon yok..

Haaa! Aklınızda bulunsun.. Eğer sırf meraktan bile olsa bu butik otellerden birine inerseniz "Televizyon yok mu?" diye sormayın.. O saat sizin normal otel müşterisi olduğunuzu anlarlar..

Bir şey demezler yüzünüze karşı ama siz neden ezildiğinizi anlamazsınız..

Lokanta halleri
Ürgüp "butik oteller" cenneti.. Lakin aynı şeyi lokantalar için söyleyemezsiniz..

En iyileri ortalama.. Ortalama diye tarif edilenler içinse tarif edersem dava konusu olacağımdan susmayı yeğlerim..

Sorduk, soruşturduk..

"Ürgüp'ün en iyi lokantası budur" deyip o tarafa doğru dürttüler.. Şehir merkezinde, modern çarşının içinde Şömine'yi böyle buldum..

69 kuşağından İsmail Bey müsteciri.. (Bu kuşak 68'in son versiyonu.. Kapsama alanı daha geniş.. Bir de Diyarbakır işi ibrişim kuşak var ki içine sadece ben giriyorum)

İsmail Bey gelip, kendisini tanıştırdı.. Hatta oturup karşılıklı birer kadeh şarap içtik..

Bu tür tanışmaların içkili ortamlarda olması çok iyi bir şey.. İnsanı gaza getiriyor.. Nitekim İsmail Bey de aniden kalkıp içeriye gitti..

Döndüğünde elinde Romanya'dan gelme bir şişe kırmızı şarap vardı.. Onu ikram etti..

Yemeklerinden de sohbetinden de keyif aldım..

***

Şömine Restoran'ın özel yemeği testi kebabı.. Tıpkı güveç yapar gibi, malzeme bir testiye takılıyor.. Tabii ki et ağırlıklı..

"Sağlıklı testi kebap" yapacağız diye soya fasulyesi kullanmayacağız..

Testinin ağzı sıkıca kapatılıyor.. Fırına atılıyor.. Piştiği tahmin edilince de sofraya getiriliyor.. Getiren garson yanında pala benzeri bir bıçak azmanı taşıyor..

Müşteri bu bıçağı alıyor.. Kılıcını havalandıran bir samuray gibi havaya kaldırıyor..

Bıçağı testinin boynuna indiriyor..

Bu eylemi yaparken isteğe bağlı olarak "Ya Allah!" veya "Ya Settar!" diye de bağırabilirsiniz.. Siyasi slogan atılması tavsiye edilmez..

Boynu vurulan testinin ağzından çıkan et ve diğer malzeme, dumanı tüte tüte servis tabağına dökülüyor.. Afiyetle yeniliyor..

Şehirde kahvaltı olayı ise tam bir perişanlık..

Yirmi bin yatak kapasiteli turistik bir bölgede "adam gibi kahvaltı verme refleksi" ne yazık ki gelişmemiş..

Bu konuya yöreyi anlatarak devam edeceğiz.. Ama önce kendime bir gün izin vereyim..

Gelecek yazı: Bakalım!

DİĞER YENİ YAZILAR