Bahar besleyicidir

Doğa coşar.. Toprak memelerini tüm canlılara uzatır.. Herkes sebeplenir.. Tüm mahlûkat doya doya yediği için mutludur.. İnsandan başka.. İnsan ise kışın kurulan sofralarda uzun zaman kalmanın hesabını verir.. Tasası bana düşer..

Haberin Devamı

Bi hikmet-i müteal eline para geçmiş insanların vücutlarını deniz kenarında teşhir zamanı yaklaştıkça paniklemesi travmatik..

Börtü böceğinden tut büyükbaş hayvanına kadar, doğadaki tüm mahlûkat baharın tadını damak yoluyla çıkarmaya çalışıyor..

İnsanoğlu dediğimiz doğa düşmanı ise kendini "açlıkla terbiye etmeye" çalışıyor..

***

Okurlarına aydan aya hizmet veren "sokma akıl dergileri" çoktan "şunu yiyin şunu yemeyin.." demeye başladı..

Dergi editörlerinden gelen akılların sebeplenen okuyucuya bir faydası olmuyor..

Olmadığını bu mevsim geldiğinde Türkiye'nin en ünlü diyetisyenlerinden Dr. Muzaffer Kuşhan'ın işlerinin açılmasından biliyorum..

Kuş hanlığı..
Orta yaşlarda paralanıp kendini yemeye içmeye vurmuş ne kadar medyatik iş adamı varsa en azından bir kere Dr. Kuşhan'ın tezgâhından geçmiştir..

Dr. Kuşhan ismi ile müşterisinin fiziki halleri de bana ironik gelir..

"Kuşhan!"

Kelimeyi böldüğünde "Kuşların hanı.." karşılığı çıkar ki bu tariften kartal, doğan, şahin, atmaca gibi kanatlıları anlamayacaksın..

Daha çok kaz, ördek, hindi gibi uçamayan, şişmanlamaya eğilimi mahlûkatı hatırlayacaksın..

O zaman doktor beyin verdiği hizmet ile müşterisinin beslenme sonuçları tam örtüşüyor..

***

Bir diyetisyen için müşteriyi zayıflatmanın yolu nedir? Önce bilimsel nasihat edersin.. Müşteri razı gelirse alıp bir yere kapatırsın..

Yemeğinden kesersin..

Onun canı şöyle üzerinden yağı damlayan cızırtılı bir pirzola parçası ile yanında bol soslu makarna isterken sen önüne iki marul yaprağı ile üç beş darı tanesi koyarsın..

Dönüşümlü kilo..
Yetmez! Zengin kısmının yağlanma hızı ile kış yaklaşırken içgüdüsel olarak ne bulursa yiyen kutup ayısının yağlanma hızı birbirine paralel gider..

O yüzden müşteriyi fazladan "motorize etmek" yani yürütmek lazım.. Salarsın doğanın içine.. "Yürü" dersin..

Gerçi yürürken çam kozalağına bakıp ağzı sulananlar olur ama sonuç kesindir..

On beş günlük bir kürde beş ile sekiz kilo arasında safra bırakırlar.. Evlerine mutlu dönerler..

Bu verilen kiloların "geri dönüşümlü" olduğu en geç on beş gün sonra ortaya çıkar.. Müşteri verdiğinin fazlasını alır..

Olayın bundan sonrası "durumu irdelemek dönemidir" ki herkes tecrübesini ortaya koyar.. Dr. Kuşhan dahil bütün diyetisyenlerin yöntemleri tartışmaya açılır..

***

Benim bu durumda bir iki arkadaşım, birkaç da uzaktan tanıdığım var..

Türkiye'de ne kadar seçkinlere hizmet veren (*) zayıflama merkezi varsa her birinden birer "aferin belgesi" aldılar..

Türkiye bitti.. Sıra yurt dışında, özellikle de Avrupa'da SPA tabir edilen yerlere geldi..

Oralara taşındılar..

"Lozan Gölü kıyısında harika bir yer.. Muhteşem bir doğada yürüyorsun.."

Sanki Lozan Gölü'nün manzarasına baka baka yürümek daha fazla kalori yaktırıyormuş gibi..

Vahşi batı..
Bu doğru olsaydı Lozan Gölü güneş ışığı vurduğunda bizimkilerin "atık yağından" pırıl pırıl parlardı..

Avrupa'nın meşhur SPA'ları tüketildikten sonra sıra Amerika'ya geldi.. Oralara taşındılar..

Bir görgü tanığı olarak tespitim şudur.. Amerika müşteriyi yolma açısından Avrupa'dan daha vahşi.. Avrupa'da müşteri aç bırakılırken kendisini iyi hissetmesi sağlanıyor..

Amerika'daki zayıflama merkezlerinde durum tam tersine.. Oradaki merkezlerde vaktiyle Kızılderililere uygulanan toplama kampı düzeni benimsenmiş..

Ellerine düştün mü sana Oturan Boğa muamelesi çekiyorlar.. Hem aç kalıyorsun hem de "çevreye karşı tehdit" olarak algılanıyorsun..

En son bizim Mudo böyle bir yerde şansını denedi.. Ağırlığından topu topu üç dört kilo bıraktıysa özgüveninden en az yirmi kilo kaybetti..

Üstelik memlekete döner dönmez kebaba saldırmacasına..

***

Bunların son keşfi Uzak Doğu'da bir yer.. Orada bir diyetisyen türemiş.. Eline geçen zengin kısmını iyice inceledikten sonra;

"Bunların ağızlarını tutmak fayda etmiyor.. Fırsat buldular mı yiyorlar.. Bir de olayı tersinden ele almalı.." demiş..

Bulduğu tedbir de müşterinin kıçına lavman aletini dayamak..

Ters uygulama..
Evet, yanlış okumadınız.. Ağzını tutamayan pisboğaz takımı bunun bedelini poposunu doktora açarak ödüyor..

Lavman aleti ile önce özel bir sıvı makattan tatbik ediliyor.. Sonra içeride ne varsa geri çekiliyor.. Vidanjörle foseptik çukuru boşaltılır gibi..

Tabii bu arada müşteriye doyurucu bilgi verip, kendisini ikna etmek de şart..

"İnsanların bağırsağı şu kadar metredir.."

"Hııım!"

"Ne kadar dışarı çıkarsa çıksın içeride önemli miktarda atık kalır ki bu üç ile dört kilo arasındadır.."

"Yaaa!"

"Sizin içinizdeki bu atıkları çıkaracağız.."

"Güzel!"

"Ancak makattan içeri girmemiz lazım.."

"Aneeey!!"

"Merak etmeyin, alışkanlık yapmaz.."

***

Memleketteyken iki cümlesinden biri "Ben namusum için yaşarım arkadaş" diyenlerin elin memleketinde, hem de elin doktoruna poposunu kurcalatma izni vermesi benim açımdan anlaşılır bir şey..

Ancak bundan daha etkili yöntemler de var.. Temsil, Bodrum'da lokanta müsteciri Ahmet Bey'in uyguladığı sistem ki kendisi de bir Dr. Kuşhan eski müşterisidir..

Ahmet Bey'in zayıflama macerasını yarın anlatırım..

(*) "Seçkinlere hizmet vermek": Tombul bir kazı aç bırakırken tüylerini yolmak..

DİĞER YENİ YAZILAR