Tecavüze uğrayan garip mankeni kim savunacak?

İşini bitirdikten sonra uyuyakalan tecavüzcünün kollarında cansız yatan mankeni "Türk Plastik ve Rekonstüriktif Cerrahi Derneği"ne havale ediyorum, Bir şey yapılacaksa ancak onlar yapar

Haberin Devamı

İşini bitirdikten sonra uyuyakalan tecavüzcünün
kollarında cansız yatan mankeni "Türk Plastik ve
Rekonstüriktif Cerrahi Derneği"ne havale ediyorum,
Bir şey yapılacaksa ancak onlar yapar.

İki gündür "Türk Plastik ve Rekonstüriktif Cerrahi" ile ahalinin estetik derdi arasındaki ilişkiyi irdeliyoruz.. Üzerimize ne vazifeyse!

Bu arada "Rekonstüriktif" lafına henüz bir mânâ veremedik.. "Gizli Sır" başlığıyla yayınlanan fotoroman ismi gibi elimize yapışıp kaldı..

Elbet "Rekonstüriktif" lafının da hakkından geleceğiz.. Bu konuda Ana Muhalefet Partisi'nin yardımlarını beklerim..

***

Şimdi durduk yerde siyaseti işin içine niye kattığımı sormayın..

Metal bir Yeni Türk Lirası'ndan "İki Avro'luk değer" yaratan kurnaz ahalimin hür iradesi sonucu seçilmiş parlamentonun böyle işleri vardır..

Eğer olmasaydı, koskoca bir parlamenter kalkıp hükümet adamlarının başına "Ağabey kelimesi nasıl yazılıyordu?" diye yazılı soru önergesi vermezdi..

Zor bilmece..
Lafın aslı "ağabey" ama kimisi "Abi/Ağbi.." kimisi "Abey.." kimisi de "Abe.." diye yazıyormuş.. Bu da milletvekilimizin kafasını karıştırıyormuş..

Acaba Türk Dil Kurumu bu duruma ne diyormuş? Türk Dil Kurumu'nun yazılı basını denetlemeye niyeti var mıymış? (Her şeyi denetletmeye de çok meraklıdırlar.. Bir tane çakacağım!!)

Hükümet adamlarının başının bu işlerden haberi var mıymış?

Tövbe tövbe..

Şimdi kulunuz kalksa.. Bu soruları hükümet adamlarının başına sorsa.. O da Sağlık Bakanını çağırıp "Şu adamın kafa kayıtlarına bakın bakalım.. Kaç tahtası eksik.." soruşturması başlatsa..

Bütün bu işler de gazetelere haber olsa yanmıştık..

Bırakın resmi raporu, akıl hastanesine ziyaretçi olarak gitsem iki kişi kefil olmadıkça beni dışarı salmazlardı..

***

Rekonstüriktif kelimesinin aslına da parlamento baksın demem, bundandır..

Dönelim "plastik" işlere, estetikçilere.. Kayıtlarda sabittir.. Plastik takıntısı ile bıçak altına gönüllü yatanların çoğunun derdi belden aşağı..

Surat gerdirme.. Yüz derisini soydurup hayır kurumlarına bağışlama.. Çatlamışın yerine sağlam ar daman nakli.. Göğüslere hava yastığı taktırma.. Dudakları slikonlayıp ağzının orta yerini fistül minderi haline getirme..

Bunların tamamı "kızlık zarı diktirme" icraatının altında kalıyor..

Yama da yapılır
Gazetelerin hafta sonu eklerinden girdim, aylık kadın dergilerinden çıktım.. Estetik ameliyatlar üzerine ne kadar röportaj, haber varsa toplayıp okudum..

Vardığım sonuç şu..

Bir estetik cerrah haftada iki burun ameliyatı, bir dudak şişirme operasyonu, bir de yüz gerdirme yapıyorsa buna karşılık beş tane de kızlık zan dikiyor..

"Kızlık zarı dikimi" tek başına sektör olmuş.. O yüzdendir ki "Türk Plastik ve Rekonstüriktif Cerrahi Derneği" ne kayıtlı doktorların muayenehaneleri, klinikleri Ankara'nın Dikimevi gibi çalışıyor..

Yakında derneğin "Dikişten de anlayan modacılar, stilistler aranıyor" ilânı gazetelere düşerse şaşmayın.. Bana da "İş buralara vardı mı?" diye sormayın..

***

Devamlı okuyanlar bilirler.. Vaktiyle bir "Deli Azmi.." hikâyesi yazmıştım.. 1960'ların taşra iline ilk kez getirilen vitrin mankenine tutulan Deli Azmi'yi..

Gece yarısından sonra Uzun Çarşı'daki dükkanın önüne yatar, kısa eteği ile geceyi seyreden cansız mankenin avret yerini görmeye çalışırdı..

Antalya vukuatı
Deli Azmi dediğim, tımarhanelerde kaydı olmayan kendi halinde bir taşra yiğidi..

Delilik unvanı pervasızlığından.. Yoksa milletvekilliğine aday gösterilebilecek kadar akıllı..

İyi de eğitim yaptı.. Orta ikide yedi yıl üst üste okuduktan sonra "yaş haddinden" okuldan çıkarıldığında hocalar ondan hâlâ umudu kesmemişti..

Antalya daki manken vak'asının kahramanı da akıl konusunda eksik kabul edilemez.. Yalnız onun "hırsızlık" gibi ayrı bir hobisi var..

***

Gecenin bir vakti Laura İş Merkezi'ndeki bir kadın mağazasına girmiş..

Vitrindeki cansız mankenleri görünce fikrini bozmuş.. Tabii şimdiki vitrin mankenleri Deli Azmi'nin aşkını karşılıksız bırakan 1960'lı yılların mankenleri gibi değil..

Çok daha güzelini, aslına yakınını yapıyorlar..

Aşkın zaferi..
Oğlan mankenlerin içinden en beğendiğini seçmiş.. Üzerindeki emanet urbaları çıkarmış.. Mankeni belinden kaptığı gibi yere vurup, üzerine çıkmış..

Belli ki manken de onun bu tutkusuna kayıtsız değilmiş.. Hiç ses etmemiş.. Oğlan mankeni sabaha kadar evirmiş, çevirmiş.. Polis kayıtlarına göre defalarca tecavüz etmiş..

Sonuncu işlemden sonra kendine bir "mutluluk sigarası" yakmış, oracıkta uyuya kalmış..

Mal sahibi sabah geldiğinde çılgın aşığı mankenin kolları arasında uyur bulmuş.. Zaptiyeleri çağırmış.. Oğlanı oracıkta derdest edip karakola götürmüşler..

Mankeni de muayeneye..

Bilin bakalım bu neyin muayenesi? Haberin fotoğraflarına bakıyorum.. Oğlan aslan gibi.. Biri Bizi Gözetliyor evlerinden birine yarışmacı olarak sok, finale kadar çıksın..

***

Muhabir kardeşim Bülent Tataroğlu'nun cinliği mi yoksa sayfayı yapan editörün mü? Orasını söktüremedim.. Tecavüze uğrayan cansız mankenin duvara dayanmış bir de fotoğrafı var..

Çırılçıplak duruyor..

Fotoğrafın lejantı olarak da altına "Muayene için sıra bekliyor" cümlesini yazmışlar..

Tanınmasın diye gözüne bant da atılmış olan manken, polis kayıtlarında "Genital bölgede sperm izlerine rastlandı" kaydına rağmen rahat gibi görünüyor..

Sanki tecavüzcünün kollarında sabahı eden o değil.. Kim bilir bir bildiği vardır..

Belki de dükkan sahibi "Merak etme, diktiririz.." diye teselli etti..

Vaktiyle Ziya Paşa "Biz Osmanlıyız, biz de her türlü insan bulunur.." demişti.. Devri cumhuriyette bu çeşitliliğimiz hükmünü sürdürüyor..

Ne mutlu bize!

DİĞER YENİ YAZILAR