Alternatif turizm

Bunlar okumuş yazmış takımının akıllarıdır ki çevreye zararı yoktur.. Ama meraklısının başına daima bir iş gelir.. Hele köy konseptine uymaya çalışan hakiki bir Arnavutköylü ise.. Kendimizi Şirince'de test ettik, dersimizi aldık..

Haberin Devamı

Güzel Allahım bir sebep halk etti.. İtalya bavulunu açmadan fırlayıp Şirince Sancağı'na geldik..

Şirince'yi bilmeyen yok.. Üzerine yazıldı, çizildi.. Sonunda Türkiye'nin en ünlü köyü haline geldi.. Gerçi şöhret açısından Sındıran (özümün köyü olur) bir numaradır..

Her şeyden evvel Sındıran, memleketin kırk küsür bin köyü içindeki tek kültür ve sanat merkezidir.. Eşref Kolçak'ın başrolünü oynadığı Yayla Kartalı filmi bizim köyde çekilmiştir..

Bu unutulmaz Türk filminin yeni versiyonu başka bir köyde çekilmedikçe de bizim Sındıran'ın kültür şampiyonu unvanı devredilemez.. Şirince bekleyecek daha..

***

Şirince'nin de Eşref Kolçak kadar değilse de kendi çapında bir kartalı var.. Bay Sevan Nişanyan..

Değişik bir kartal.. Görüntü olarak Amerika'nın simgesi kartalı andırması ikisinin de başında saç olmamasından..

Sevan Nişanyan Türkçeye çok güzel iki sözlük kazandırdı.. Elif'in Öküzü ve Türkçenin Soyağacı..

Bunlardan Elif'in Öküzü her daim elimin altında durur.. Kaç dil konuştuğu kesin olarak bilinmez, tevatürü dolaşır.. Kimi yedi dil bilir, der.. Kimi sekiz, kimi de dokuz..

Entel rehberi..
Kültür stoklarından hiç söz etmeyeyim.. Almancı bavulu gibi şişiktir.. Bunca iş arasına sığdırdığı başka bir şey de Şirince'nin kendi halinde kalması ve yüz sene önceki gibi durması..

Sevan Nişanyan ile eşi Müjde'nin başka bir ortak çalışması var.. O da Türkiye'nin küçük otellerini kitapta toplamak..

Karı-koca yılın belli aylarında barhanayı toplayıp; ilçe ilçe, bucak bucak dolaşırlar.. Kitaplarına giren veya girme ihtimali olan küçük otelleri tek tek gezerler..

Türkiye'nin entelijansiyası da onları takip eder..

Neden takip eder? Çünkü bizim entellerin fikri daima aykırı seyirir.. Herkes yazın denize gidiyorsa onlar dağlara çıkar.. İnanmayan Jandarmadan sorsun..

Yazın dağlarda bir eşkıya dolaşır, bir de ince tel gözlüklü, at kuyruğu saçlı enteller..

Kış geliminde zengin kısmı kayağa meyleder.. Entel kısmı da tahsildarın bile uğramadığı köylerin birinde butik otel arar..

***

İşte Şirince'nin Sevanyanlar'a ait butik oteli bunlardan biri.. Ancak hem çok güzel hem de ünlü..

Bir arazi içinde kerpiçten bağ evleri yapılmış.. Müşteriye otel odası gibi hizmet verecek hale getirilmiş.. Müthiş bir coğrafya üzerinde, İrem bahçeleri gibi bir manzaraya bakıyor..

Bir de otel hizmeti verecek tarzda tefriş edilmiş eski köy evleri var ki Şirince'nin otantik yapılarının kesintisiz devamı.. İçine girdin mi kendini köyüne kesin dönüş yapmış gibi hissediyorsun..

Yine iz bıraktık..
Bizi yani kız arkadaşımla beni; bu evlerin "Cumbalı" namıyla maruf olanında ağırladılar.. Bir bahçe içinde iki katlı "Bağdadi" tabir ettikleri taş bir ev..

İçeride zemin ahşap, çatı ahşap.. Küçük küçük pencerelerden köyün konuşlandığı vadinin yeşil görüntüsü taşıyor..

Lakin alışmamış kıçta don durmaz, derler.. Köy hayatı bizim geçmişimizde kalmış.. Artık Kadıköylü, Arnavutköylü olmuşuz.. O yüzden geçtiğimiz yerde iz bırakıyoruz..

"İz bırakıyoruz" derken kız arkadaşımdan söz ediyorum.. Hallerini bir kere daha anlatmıştım.. Bu kızda gördüğü her düğmeye basma takıntısı var..

Arabada yanıma oturur.. Aracın ne kadar düğmesi varsa hepsine tek tek basıp çalışıp çalışmadığını test eder.. İki kere kapının otomatik cam açıcısını bozdu..

Verdiği diğer hasarları saymıyorum.. Sadece teknolojik alanda "kımıl zararlısı" gibi olduğunu söylemekle yetineyim..

***

Şirince'de de öyle oldu.. Eve girdik, daha "besmele çekmeden" ilk vukuatı yaşadık.. Banyoya uğrayıp çıktı.. Ardından ben gireceğim.. Kapı açılmıyor..

Kolu sanki kilitlenmiş.. Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gibi çalışmayan bir nesne ile karşılaştığımızda yaptığımı yaptım..

Kapıya tak tak vurdum.. Kolu kanırttım.. Omuz attım.. Açılmadı.. Alttan ayakla itekledim olmadı.. Teknik olarak bildiğim bütün çareler tükenince söylenmeye başladım..

Lavabo gitti hee!
Teknik konularda yetersiz kalan bir erkeğin cırlayabileceği kadar cırladım ama boşunaymış.. Çünkü her nasıl olduysa bu kez kapının dış dünyaya kapanmasında bizim kızın dahli yok..

Bi hikmet-i müteal kendiliğinden kilitlenmiş kapı..

Müjde'yi aradık.. İmdat dedik.. Beş dakikaya kalmadan teknik yardım yetişti.. Nişanyanlar'ın teknik elemanı eve geldi.. Elinden geleni yaptı, o da açamadı kapıyı..

Mübarek kapı sanki tuvalete bekçilik etmiyor da Hayber Kalesi'nin giriş çıkışını denetliyor..

Eleman "Ben çatıdan gireyim.. Kapıyı içerden açayım.." deyip dışarıya hamle etti.. Ben o sırada alttan gelen baskıyı başka bir yere yönlendirmek için kısa hamlelerle zıplamaktayım..

Artık nasıl zıpladıysam biraz sonra içeriden "çaaat!" diye ses geldi.. Ardından kapı açıldı.. Eleman az ama öz konuştu:

"Kapı açıldı ama lavabo gitti.."

Nasıl gitti sorusunun cevabını hemen bulduk.. Tavandan zemine atlayış başarılı olmuş.. Ama pantolon cebine koyduğu İngiliz Anahtarı aynı beceriyi gösteremeyip taş gibi düşmüş..

Sonuç lavabonun ortasında ay krateri gibi bir delik.. Aslında lavabo daha havadar oldu, eğer ki muslukları açmazsan..

"Elimi ve ayağımı aynı anda yıkarım.." diyen açabilir..

***

Köy hayatının zorlukları işte.. Sadece bizim başımıza gelmiyor ki.. Şehir çıkışlı her misafirin başına geliyor bunlar..

Temsil Ali Nesin..

Çeşme yalağında birikmiş suyun donduğunu gördü.. Matematik profesörü olduğundan yalaktaki donmuş nesneye uzun uzun baktı.. Zahir, buzun direncini hesap etti..

Sonra "Hesabım doğru mu?" deyip buzun üzerine çıktı.. Yanılmış.. Yanıldığını, ayağının diz altına kadar suya batmasıyla anladı..

Buradan çıkardığımız ders şöyle: Çeşme yalağındaki donmuş suyun şakası olmaz!

DİĞER YENİ YAZILAR