Kuşların kurduğu meclis "kışt" denince dağılır mı?

Teorik olarak evet.. Ama biz denedik.. Dağılmıyor.. Debelenmen yanına kâr kalıyor.. İşin içinde bir de kuş kısmı ile aranda kan davası başlatma riski var ki sakın hafife almayın..

Haberin Devamı

Teorik olarak evet.. Ama biz denedik.. Dağılmıyor.. Debelenmen yanına kâr kalıyor.. İşin içinde bir de kuş kısmı ile aranda kan davası başlatma riski var ki sakın hafife almayın..

Hiç sekmeden işleyen güne başlama programı şu.. Saat sabahın 4.00'ü oldu mu önce bülbüllerin cayırtısı başlıyor. Cik cik de cik cik.. içlerinden biri âşık mı oldu, öbür yuvadan kız istediler de vermedi mi bilinmez..

Önce solo olarak başlayan ciktikleme on-on beş dakika sürüyor.. Sonra işe konu komşu karışıyor.. Ondan fazla bülbül kuşu aynı anda cıyaklıyor..

Saat 04.30'dan sonrası "Bülbüller korosundan beraber ve solo şarkılar.." faslına dönüşüyor..

Bülbül sesini, âşığından ayrı düşmüş maşukun yakınmasına benzeten şair makûlesi var ya! Bunların tamamı ruh hastası, halisünasyonlar gören hapçı, tinerci familyası..

***

Yok "Bülbül aşıkmış güle.." Yok "Gül naz edermiş bülbüle.." Tamamı tevatür.. Bu bülbül milleti arasında başka türlü bir niza var..

Benim bahçedekilerin derdi ise tamamen alacak verecek meselesi.. Yoksa kimse o kadar sesi ayna anda çıkaramaz..

Haaa! Diyeceksiniz ki sana ne?
Sen zaten tekmil İstanbul ahalisi işe başlamadan yatağa girmiyorsun..

Kuş eziyeti
Mesele o değil. O kadar keskin ve kafa tırmalayıcı bir ses çıkarıyorlar ki bir şey okumak imkânsız.. "O şimdi asker, canı neler ister.." şarkısını her sabah arka arkaya yirmi kere dinlemek gibi bir şey.

Bülbül konseri 05.30'a kadar kesintisiz sürüyor.. Ardından martıların hava saldınsı başlıyor..

Bu martı kuşunun kendisi ne kadar güzelse sesi de o kadar çirkin.. Havada çığlık atarak dolanan onlarca kuş.. Kime hava basarlar, kimden hesap sorarlar belli değil..

Anladığım kadan ile saksağanlarla aralarında bir mesele var..

Çünkü saat 06.00 oldu mu Nispetiye Caddesi'nden başlayıp Korukent'e kadar uzanan arazi içinde ne kadar saksağan varsa martılara karşı "korsan eylem" koyuyorlar..

***

Saksağan kuşlarının her sabah 06.00'da martılara karşı yaptığı bu korsan eylem icraatın üzerine dikilmiş tüy sayılır..

"Graaak.." diye bir ses..
Dayanılması zor.. Hepsi bir arada bağırdığında korkunç bir şey oluyor..

Hayvandır.. Bağırır, çağırır..
Buna da çok takılmıyorum ama neden benim evin çatısını eylem alanı seçmişler, bunu çözemiyorum.. Evet.. Yöredeki yüzlerce evin içinden seçtikleri eylem alanı benim evin çatısı..

Karşı saldırı..
Bağırıp çağırmak fayda etmiyor.. "Kışşşt.. Pışşşt.." türünden caydırıcı sesler çıkarıyorum, tınmıyorlar..

Ruh sağlığı mağlığı kalmadı.. İçimdeki hayvan sevgisi zaten limitteydi, iyice sıfırladı..

Karar verdim, gidip bir havalı tüfek alıp saksağan milletine karşı silahlı mücadele başlatacağım..

Bizim oralarda böyle bir dükkân var..

Vitrini gerçek tabanca ve tüfeklerin taklitleri ile dolu ve satılan mallar oyuncak kapsamına giriyor.. O yüzden ruhsat derdi neyim yok.. En tehlikelisi hava yardımı ile küçücük bir saçma atıyor..

O dükkâna girdim.. Ne kadar tabanca, tüfek varsa çıkartıp incelettim..

Arada bir satıcıya "Bunların seri atanı var mı?" türünden sorular soruyorum.. Adam halimden iyice kıllanıyor.. Ama saygıda kusur yok..

Bizim memleket bugüne kadar iyi bir "seri katil" yetiştiremedi.. O yüzden beni gözü tutmasa da "potansiyeli var.." diye düşünüp saygıyla bakıyor..

İki silah aldım..
Evet.. Yaklaşık iki yüz lira verdim.. Biri gaz tüpü ile seri saçma atan bir tabanca, diğeri tek saçma atan kırmalı bir tüfek olmak üzere iki silah aldım..

Tabanca patladığında hakiki silah gibi ses de çıkarıyor..

Bunu havaya kuru sıkı atıp "Bülbül çetesini" dağıtmak için kullanacağım.. Tüfeği ise daha zalimce kullanmaya niyetim var..

Çatıda tüneyen saksağan çetesinden birini kıçından vuracağım..

***

O gecenin geçmesini iple çektim.. Tabanca önümdeki sehpada.. Tüfek de oturduğum koltuğa dayalı..

"Baba" filmlerinden bir sahne tatbikatı gibi hazırlanmışım.. Çay üstüne çay içiyor, o anın gelmesini bekliyorum..

Saat 04.00'te bülbül solosu başladı.. Sabrettim ki koro şarkılara geçsinler.. O da oldu.. Elimde tabanca kapının önüne çıktim..

Gelin görün ki sıkamadım.. Aklımdan bin bir düşünce geçti.. "Sana ne oğlum?" diyorum.. "Gariban kuşların keyfini bozmak sana mı kaldı?"

Saksağan affı..
Aynı şeyi iki saat sonra da tekrarladım.. Çatida küstah küstah bağrışan o çirkin, o aşağılık kuşlara elim vanp da bir saçma sıkamadım..

Saksağan milletine genel af çıkarıp kös kös içeri girdim..

Zaten bendeki bu garipliği uzun zamandır seziyordum.. İçimdeki "cinayet içgüdüsü" çoktan sönmüş, küllenmiştL Bırakın kuşu bilmem neyi.. Böcek bile öldüremez olmuştum.. Eskiden böcek gördüm mü gazeteyi katlar tepesine çakardım.. Şimdi tutup pencereden dışarı atıyorum..

Olan silahlara verdiğim o paraya oldu.. Elimde kaldılar..

Saksağan kuşları (Aralarında üç beş da karga var..) eskisi gibi eylemini sürdürüyor.. Ben yutuyorum..

Bereket ki yutuyormuşum.. Bu saksağanlar hırsız olmaktan başka süsüne aşın meraklı kuşlardır.. Yeni yetme kız çocuklarının parlak şeylere düşkünlüğü gibi..

Bunlar da parlayan ne bulurlarsa teneke, bozuk para, kınk cam.. Alıp yuvalarına götürürler..

Eskiden yeniçeriler, leventler, diğer başıbozuklar parasız kaldı mı gider saksağan yuvası ararlarmış.. Şansı olan altın para bile bulurmuş..

***

İkinci özellikleri ise kincilikleri.. Birini düşman bellediler mi topluca saldırıyor, resmen üzerine sorti, pike yapıyorlar.. Lalelide esnaflık yapan Metin Özkurt'un başına geldiği gibi..

Yerde bir karga yavrusu bulmuş.. Ölmesin diye yüksekçe bir yere koymuş.. Yavru yine de düşüp ölmüş.. Yörenin ne kadar saksağanı, kargası varsa onu mesul tutuyormuş..

Her sabah kuş saldırısı altında arabasına zor biniyormuş..

Allah'tan içimi bir merhamet duygusu bastı da o silahları kullanmadım..

Bunların ortalama ömrü 150 seneden aşağı olmadığından az daha ömür boyu sürecek bir kan davasını başlatacakmışım..

DİĞER YENİ YAZILAR