Duygu Hanım sen Musıka Emmi'min eline geçecektin ki!

O zaman görürdün feministlik nasıl oluyormuş.. Eminim ki son kitabına "Aşk Gidiyorum Demez.." adını vermez onun yerine...

Haberin Devamı

O zaman görürdün feministlik nasıl oluyormuş.. Eminim ki son kitabına "Aşk Gidiyorum Demez.." adını vermez onun yerine "Uy kafam! Kafam! Kafam" adını koyardın.. Unutma ki Musıka Emmi'nin genleri hâlâ yaşıyor.. Erkeklik yaşadığı sürece de yok olmayacak.. İki senedir bu kitabı bekliyordum.. Nihayet gazeteye yaptığım resmi bir ziyaret sırasında masamın üzerinde gördüm.. "Aşk Gidiyorum Demez.." İmza: Duygu Asena..

Hasbelkader yazılarıma takılanlar Duygu Asena'nın yakın silah arkadaşım olduğunu bilirler.. Allah ıslah etsin demek için artik çok geç ama kendisi feministtir bunu ilk kez utana sıkıla bana itiraf etmiştir.. Ancak O'nun feministliği arkadaşlığımızı bir gün dahi etkilememiştir.. Ben antifeminist olduğumdan ne zaman fırsat bulsam O'nu karşıma oturtur nasihat ederim: "Bak kızım.." derim.. "Feminizm karın doyurmaz.. Bugüne kadar feminist feminist gezindin de eline ne geçti? Bu yaşa geldin hâlâ bekârsın.. Akıllı ol.. Elin yüzün düzgün, tahsilin var.. Sana da bir kısmet çıkar.. Evlen, çoluğa çocuğa karış.." Hiç itiraz etmeden dinler beni.. Arada bir gözleri sulanır, belli etmeden göz yaşını silmeye çalışır.. O zaman ister istemez sesimin tonunu yumuşatırım.. Daha bir şefkatli tınılar çıkar ağzımdan: "Evleneceğin adama asi olma.. Seni aldatırsa gözünü kapa, görmezlikten gel.. Arada bir döverse bil ki seni sevdiği için seni kıskandığı içindir.. Aman diyeyim, terliğini çıkarıp karşılık vermeye kalkma.."

Sebebini çözemedim
Duygu'nun özünde iyi insan olduğunu bilirim.. Yazılarında daha kafasında kurdela ile gezinen kızları kışkırtır ama birebir ilişkilerinde biz erkeklere çok saygılıdır.. Son olarak birlikte New York'a gitmiştik.. Bunu "Kadındır, gezsin görsün.. Kendi başına otelden kaçmaya kalkışmasın.." diye kolundan tutup beşinci caddeye götürdüm.. Cola ısmarladım.. Dondurma yedirdim.. Empire States'in tepesine bile çıkardım.. Saygıda en küçük bir kusur etmediği gibi yaya olarak gezinirken daima bir iki adım arkamdan yürümeye özen gösterdi.. Hâl böyleyken kendi başına kaldığında bu kıza bir şeyler oluyor.. Başlıyor feminizm yazmaya.. Açıyorum telefonu.. "Niye böyle yapıyorsun? Hani söz vermiştin, erkeklere asi olmayacaktın?" diye soruyorum.. Ahizeden ses var.. (Bip.. Bip.. Bip..) diye, bundan ses yok.. Belli ki bunu dolduran biri var.. Yahut bunun içkisine hap atip, uygunsuz resimlerini çektiler.. "Feministlik yapmazsan Reha Muhtar'a veririz.." diye tehdit ediyorlar.. Öyleyken öyle.. Kendi başına kaldığında böyle.. Bunun başka bir açıklaması yok!

Yüzyüze geldiğimizde hemen alttan alıyor "N'apim, ben senin gibi antifeminist olamıyorum.." diye dudağını büzüyor.. Bakın burada kendisine hak veriyorum.. Benim antifeministliğim herhangi bir kursa gitmişlikten kaynaklanmıyor.. Genlerimde var.. Babamın dedesinin kardeşi Musıka Emmi'nin genleri benim kromozomlarımda dolaştığından böyleyim.. Musıka Emmi ailenin bilinen ilk antifeministiymiş.. (Musıka, bildiğimiz Musa isminin değişmiş hali.. Amerikalılar'in Robert ismini Rob olarak kısaltması gibi.. Lakin bizimkinin kısaltmasına iki harf fazladan girince isim uzamış.. Hayret bir şey!) Hayatı boyunca evlenmemiş.. Evlenmemesi başlık parasını denk getiremediğinden değil, kadınsız bir hayatın daha güzel olacağına inandığından.. Gençliğinde bu duygularını dışa pek vurmazmış.. Yaşlanmaya başlayınca bu konuda daha radikal davranmaya başlamış., ilk antifeminist eylemi de camiden çıkıp kahveye giderken yanından geçen genç bir kadına elindeki sopayla vurmak olmuş.. Kadının akrabaları "Musıka Emmi, bizim gelini ne diye sopaladın?" diye sorduklarında "Gelinler sopalanmak içindir.." diye cevap vermiş.. O gündür bu gündür bu laf bizim köyde en geçerli özdeyiştir.. Bütün atasözlerinden daha üstün bir atasözüdür..

Musıka azıtıyor..
Musıka Emmi'nin cami çıkışı gerçekleştirdiği ilk eylem başarılı olup, hedef kişinin kafası yarılınca bizimkini artık zaptetmek mesele haline gelmiş.. Elinde sopa iki büklüm köy yolunda gezinirken nisa taifesinden kimi görse üzerine sopa ile saldırır olmuş.. Sadece tanımadığı kadınları değil karşı cinsten kim varsa herkesi hedef almış.. Ailenin gelinlerini, kız kardeşlerini, kardeş çocuklarını.. Konu komşu zaten doğal hedefi.. Böylece elinden kaçanla uçan zor kurtulur olmuş.. Dini bayramlarda elini öpen kız çocuklarını dahi kafalarına bir tane ekleştirmeden bırakmazmış.. Kadınları öyle sindirmiş ki ölümünün üzerinden doksan sene geçti, yarattığı terör hâlâ sürüyor.. Belki de bu sayede bizim köyden tek bir feminist bile çıkmadı.. Haymana'nın Sındıran köyü dediniz mi erkekler aleminde tek geçilir.. Ama beş on kilometre ötedeki Baltalan köyü söylemesi ayıptır adeta feminist yatağıdır.. Neden derseniz, her köyden bir Musıka Emmi çıkmaz da ondan, cevabını veririm..

Kendisinin zürriyeti yoktu ama diğer yeğenleri maalesef onun gibi çıkmadı.. Babamın amcasının oğlu Haşim Kuş bir dönem bizim köyün umudu olmuş.. Çocukken iri yapılı, kemikliymiş.. Kesimi daha bebeyken heybetli durduğundan görenler "Hey maşallah.. Bu Musıka Emmi'yi aratmaz inşallah.." derlerdi.. Ne yazık ki gen şaşması oldu.. Haşim Kuş ailenin namını yükselteceği yerde gizli gizli davarın arasına kanşıp, keçilerin memesini emmeye başladı.. Çobanımız Turşu Lato'ya yakalandı.. İşte o zaman hem çobanlık kariyeri hem de antifeminist umutların sonu oldu.. O genler belli ki bana geçti.. Köyden tanıdığım herkes "Musıka Emmi'nin ruhu sende yaşıyor.." diye iltifat ediyor.. Bilmiyorum doğru mu? Ben o genlere layık olmaya çalışıyorum.. Duygu'nun son kitabını da bu ruhla okuyup raporumu okurlara vereceğim..

DİĞER YENİ YAZILAR