Lincoln belgeseli ve seksenlik bir aşk filmi

Haberin Devamı

Oscar Ödülleri bu gece veriliyor! Her zamanki gibi olayı Hollywood’dan çok sahiplendik ki bilmeyenler o filmlerin bizim Kültür Bakanlığı’ndan destek aldığını sanır..

Evvel emir refleksimizdir..

Elin adamı bir etkinlik yapar.. O etkinliğin altını üstüne getirmeyi biz vazife biliriz..

Başkaları aynısını yaptığında “Kraldan çok kralcı..” tarifiyle dalgamızı geçeriz ama kendimiz söz konusu olduğunda havalara bakarız..

Başka bir deyişle, söz konusu Oscar Ödül Töreni ise.. Birileri teee Hollywood’dan sokar toprağa kılıcı.. Bizim buralardan çıkar o kılıcın ucu..

Günlerdir yazılıp çiziliyor..

Oscar adayı ilan edilen filmlerin çoğu buralarda gösterime girmedi ama tamamına dair fikir sahibiyiz..

***


İnsan görme fırsatını bulamadığı filmler hakkında nasıl fikir sahibi olur?

Tek “legal” yöntemi var.. O filmlerin vizyona girdiği ülkelere gidip, onları sinemada seyretmek..

Türkiye’de “Benim yazarım gitsin de filmleri sıcağı sıcağına izlesin..” diyecek bir gazete patronu veya genel yönetmeni var mı?

Çok şükür yok.. O sayede dövizimiz cepte kalıyor..

Ayrıca yöneticisinin veya patronunun karşısına çıkıp;

“Bana destur verin, biraz da döviz.. O filmleri gidip seyredeyim.. Nokta-i nazarımı gazeteye yazayım..” diyecek sinema eleştirmeni var mı?

Çok şükür o da yok..

Eğer olsaydı..

Kendini bilen bir patron “Sanatım geldi.. Sinema yazacağım” deyip para isteyen yazarını, golf değneği ile çıkış kapısına kadar kovalar..

Yahut genel yayın yönetmenine kovalatır..

Böyle bir çıkıntılık yapacak kimse bulunmadığından “dövizimiz” memlekette kalır..

İyi bir sinema yazarı da “Oscar Kehanetlerini” kendi imkânları ile edindiği bilgilerden çıkarır..

İşin burasında başrolü “Sinema yazarı ile korsan DVD sektörü” arasındaki “sessiz ilişki” oynar..

Özünde korsanın her türlüsüne karşı olan sinema yazarı gider, piyasadan tanesi iki lira ile beş lira arasında değişen “Oscar Adaylı” korsan filmleri satın alır..

Alışveriş yaparken kimseye görünmemeye de dikkat eder..

Alıp getirdiği o filmleri evinde sevgilisiyle, eşiyle dostuyla seyredip bir kanaat sahibi olur..

Ondan sonra da gelsin tahminler..

Hemen altını çizerek belirteyim ki bizim gazetemizin, yani Vatan’ın yazarları böyle bir şeyi katiyen yapmaz..

Misal dünkü gazetede Reha Muhtar kardeşimizin, Oscar’ın birinciye gelen adayı “Lincoln” filmi üzerine harika bir yazısı vardı..

Abraham Lincoln kimdir? Nerede doğup, serpilmiştir? Başkan olunca neler yapmış ve nasıl öldürülmüştür?

Yazısında bütün ansiklopedik bilgiler mevcuttu.. Daha iyisini Wikipedia’da bile okuyamazdınız..

***


Araştırdım.. Reha Muhtar sırf bu film için sekiz saat New York’a uçmuş.. Broadway Caddesi’ndeki Panaroma Otel’in hemen karşısındaki sinemada filmi seyredip, aynı gece İstanbul’a dönmüş..

Uçakta yazdığı Lincoln yazısını son anda yazı işlerine yetiştirmiş..

Adaylardan Sefiller’i, Anna Karanina’yı, Argo’yu zaten İstanbul’da seyretmiştir..

Diğer sinema yazarları, o filmleri nasıl seyretmiştir bilmiyorum..

Kesin bildiğim korsana karşı olduklarıdır..

Benim durumum

Şahsen on altı adet Türk filminde, figürasyona dahil olup, kolu bacağı görülmüş bir sinema adamıyımdır..

Ayrıca diğerinden daha ahlaklı bulduğum “Korsan DVD” piyasası ile organik bağım da vardır..

Uzun lafın kuyruğu düğümlüsü, Oscar’lık filmlerin tamamını seyredip bir fikir sahibi oldum.. Bu gecenin en güçlü adayı olan “Lincoln” filmi üzerine bir iki laf etmeyi kendime vazife bilmem, bu sebeptendir..

Lincoln filminin seyrini dört ayrı etapta tamamladım.. Kendi kendime düzenlediğim “gala” gösterisinin daha onuncu dakikasında uyumuşum..

İkinci gün filmin otuzuncu dakikasını, hanımefendinin “Uyuma.. Uyuma..” uyarıları sayesinde tamamladım.. Üçüncü gün, başını unuttuğumdan, filmi yeni baştan seyrettim, yarısına geldim..

Dördüncü gün Allah artık nasıl bir kuvvet verdiyse filmi bitirdim..

***


Anladığım kadarıyla Spielberg bu filmde sinema tadında bir belgesel denemesi yapmış ve teknik olarak da bir filmin gaz lambası ışığıyla çekilebileceğini ispatlamak istemiş..

Bence başarmış..

Filmden öğrendiğimiz şu.. Lincoln aslında son derece düzenbaz, yalan üzerin siyaset eden, amacı uğruna rüşvet vermekten, adam satın almaktan çekinmeyen dürüst bir politikacı..

Demokrasi ile yönetilen her ülke için geçerli bir rol modeli..

Kişilik olarak da en az filmi kadar sıkıcı..

Diyeceğimi dedim..

DİĞER YENİ YAZILAR