Bizim ahali, hakaret konusunda hassastır..

Haberin Devamı

İnsanımız tekerlemedeki gibi bir tuhaf olup, her bir lafı kaldırmaz.. O malum lafı söylersin kızar, yatırıp öpersin aldırmaz.. Ortasını bulmak lazım..

Hükümet adamları “Adalet Mekanizması” denen mereti nasıl tamir edeceklerini bilemiyorlar..

Sistem 1968 model tosbağa tipi Wolkswagen arabaya dönmüş..

Son modeli yetmiş dört yılında üretilmiş.. Tedavülden kalkmış.. Yedek parçası bile yok.. İki adım yürümesi,bu işi hobi edinmiş yetenekli ustaların elinde..

Bu sisteme bir de on binlerce sayfalık dosyalı Ergenekon gibi, Balyoz gibi davaları yüklemek işi ise başka türden bir akıl..

“Bir Wolkswagen’e dört fili nasıl oturtursun?” sorusuyla başlayan fıkra gibi..

Fıkradaki cevap ile bizim sistemin cevabı aynı:

“İkisini öne oturturum, ikisini arkaya..”

***


Geçenlerde ünlü bir hukuk adamı ile yapılan röportajı okumuştum..

Adamcağız “Açılan davaların yüzde 98’i hakaret üzerine..” diyordu..

Artık il bazında mı ülke bazında mı böyle, bilmem.. Evvel emir bildiğim, bizim ahalinin “hakaret davası” açmaya çok meraklı olduğudur..

Açmakta da var ki?

Bir dilekçe yazıyorsun.. Bütün maliyet beleşe bulduğun bir A4 ebadında kâğıt.. Bir de yanı başındakinden emanet istediğin kalemin mürekkebi..

Artık altına damga pulu bile yapıştırmıyorsun..

Paşa keyfim..

Sistem “Filanca bana hakaret etti..” diye dava açanı “Oğlum bak, git!” deyip geri çevirmiyor..

“İstediğin dava olsun..” deyip, büyük bir ciddiyetle işleme koyuyor.. Ondan sonra uğraşıp dursun zavallı mahkeme..

Emeğe mi acırsın, zamanın israfına mı yoksa harcanan araya mı?

Adam mafya.. Yedi adamını borçlusunun üzerine salıp, herkesin içinde dövdürmüş.. Dayağı yiyen davacı olur olmaz bir dilekçe verip “Bana hakaret etti..” davası açıyor..

O da yetmiyor..

Garibin üzerine salınan yedi haydut birden aynı davayı açıyor..

Bizim hukuk sistemi dövülene “Şu dayağı nasıl yedin?” diye sormaz.. Tam tersine “Bunlara hakaret etmediğini ispatla..” der..

İşin yoksa yıllarca mahkeme kapısında sürün..

Bizim köyde biri vardı.. Çoluğu çocuğu büyütüp evlendirmiş, karısı da öldüğünden artık tek başına yaşıyor..

Kapısından geçeni mahkemeye verirdi..

Köpeği çok havlayana dava.. Yan bakana dava.. Arkamdan konuştu, diye dava.. Evimin duvarına siğdi, diye dava.. Önümden geçip namazımı bozdu, diye dava..

***


“Mahkeme meraklısı” o adam köydeki yetişkin nüfusun her birine sekiz on dava açmıştı..

On beş günde bir uğrayan köy otobüsü kasabaya inerken, içinde oturacak yer kalmazdı.. Gençlerin çoğu otobüsün tepesine tüner, kasabaya öyle gidilirdi..

Çünkü herkesin mahkemede işi vardı..

Bu açılan davaların, dava meraklısına bir faydası olmadı ama köye dolaylı yoldan oldu..

Bir iki uyanık “Bu işte para var..” deyip elden düşme iki burunlu otobüs tedarik ettiler.. Bu sayede köyden kasabaya, şehire günlük ulaşım başladı..

Sosyalleşmek

O adam niye öyleydi, diye herkes kafa patlatırdı.. Psikiyatri bilimi zaman içinde günlük hayatımıza girdi.. Amerikan filmlerinden, dizilerinden bir sürü laf öğrendik..

Bu vesile ile anladık ki bizim “Mahkeme meraklısı zat..” bu yolla sosyalleşiyor..

Bu anlaşılır bir şey.. Peki mahkemelere ne oluyor?

Kardeşinin polis tarafından öldürüldüğünü iddia eden bir abla, kardeşi için yapılan gösteriye katılıyor..

Duygularına hakim olamayıp, kendilerini dağıtmaya çalışan bir polisin sırtına şamar ekleştiriyor..

Ve bir savcı o abla için “adam öldürmeye teşebbüs” kastıyla elli sekiz yıl hapis cezası istenen bir dava açıyor..

Hani kadının “Beş yüz değnek vurun şu deyyusa?” deyip cezalandırdığı adam “Kadı efendi, sen ya sayı saymasını bilmiyorsun ya da hiç dayak yememişsin?” diye itiraz etmiş ya!

Elli sekiz yıllık ceza talebi de öyle bir hesap..

Elimizdeki sonuç şu.. Bizim, önüne gelene dava açan “Mahkeme meraklısı” köylüyle, bir kadın tokadından cinayet kastı çıkaran savcının mantığı aynı hukuki düzlemde kesişiyor?

***


Mahkemeleri aşırı dava yükünden kurtarmak için iki çare var..

Birincisi.. Savcı milletine sayı saymayı öğreteceksin..

İkincisi de.. Hakaret davalarını belli bir para karşılığında açtıracaksın..

Hakarete uğradım, diyen dava açmak istiyorsa önce mahkemeye harcını yatıracak.. Davayı kazanırsa o harcı kaybeden taraftan geri alacak..

Böylece, hakarete karşı kendiliğinden bir cezai müeyyide de oluşur.. Mahkemeler de soluk alır..

Fikrim budur.. İtiraz eden olursa hakaret davası açarım..

DİĞER YENİ YAZILAR