Yeni bir ata sporu bulmamız lazım..

Haberin Devamı

Dünya milletlerindeki spor algısı değiştiğinden ata sporumuz güreşin başını bir oturuşta yediler..

Güreşle ne güzel günlerimiz olmuştu..

Acı haber medyadan geldi..

Bizim “ata sporu” diye tarif ettiğimiz “güreş” artık spordan sayılmıyormuş.. Geleceğin olimpiyatlarında düşünülmüyormuş..

Haydaaa!!

Kararı, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC) İcra Kurulu verdi..

Aralarında işret olup dediler ki;

“İnsanların itişip kakışması, birbiriyle boğuşması spor değildir..”

O sebepten 2020 Olimpiyatları için seçilen yirmi beş branş arasında “güreş” olmayacak..

Bu karar bizi minder dışında da yere yıkar..

Güreşin olimpik sporlardan ıskat edilmesi, bugüne kadar olimpiyatlardan topladığı madalyaların dörtte üçü güreşten gelmiş olan memleketimize atılmış bir kazıktır..

Peki ne yapacağız?

ATA SPORUMUZ

Her kazık yediğimizde yaptığımızı yapıp, bağıracağız..

Nitekim, eski altın madalyalı güreşçilerimizden Güreş Federasyonu yetkililerine kadar, hep birlikte “Gülbank çeker gibi..” bağırmaya başladık..

“Olimpiyatların omurgası gitti..” diyerek..

Dünya bizim bağırtımızı sallar mı bilmem.. Çünkü Türkçe bağırıyoruz..

Eski olimpiyat veya dünya şampiyonlarımız içinde bir tek dahi lisan bilen olmadığından, onların aracılığı ile de dert anlatamayız..

Demek ki başımıza gelen her uluslararası meselede olduğu gibi kendimiz söyleyip, yine kendimiz dinleyeceğiz..

Olimpiyat Komitesi İcra Kurulu, güreş sporunun kalemini kırarken “Bu karar değişebilir..” diyor ama akıbet belli..

2020 olmazsa 2024 olimpiyatlarında olacak..

Demek ki kadim bir kültürün sonu böyle geliyormuş.. Bu güreş sporu ile ne demler geçirmiştik oysa..

Biri ne zaman güreşi kastedip “Ata sporumuz..” diye lafa başlasa aklına hemen “Atın ahmağı rahvan, insanın ahmağı pehlivan..” atasözü gelir..

“Ata sporu..” tarifine hemen iman ederim..

Göçebelikten kurtulalı iki asır olmamış bir toplumun ata sporu “Tenis..” veya “Rüzgâr sörfü..” olacak değildi ya!

Canın spor mu yapmak istiyor..

En yakınındakinin ensesine yapışır, elense ile kendine çekersin..

Meşrebi uygunsa boğuşma başlar.. Al sana spor!

***


Güreşle ne güzel günlerimiz olmuştu..

1948 Londra Olimpiyatları’nda serbest stilde dört altın birden kazanıp, takım şampiyonu olduğumuzda memlekette yer yerinden oynamıştı..

Cumhuriyetten beri yakaladığımız en büyük uluslararası başarı buydu ve gazeteler marifetiyle “milli egomuz” tavan yapmıştı..

Londra Olimpiyatları, Tek Parti’nin taaa en başından beri körpe beyinlere işlediği “Bir Türk Dünyaya Bedeldir..” deyişini haklı çıkarmış gibiydi..

RESMEN VARIZ DA

Modern bilimlerde yoktuk.. Sinemada yoktuk.. Keşif ve icatlarda yoktuk.. Sağlıkta yoktuk.. Modada yoktuk.. Demokraside yoktuk.. İnsan haklarında yoktuk..

Edebiyat alanında, evrenselliği yakalamış bir iki şairimiz, romancımız vardı ama..

Onları da biz yok sayıp, cümlesini “vatan haini” ilan ederek hapse tıktığımızdan, orada da yok sayılırdık..

Futbolda bile yoktuk..

Elimizde bir tek “güreşimiz” vardı.. Dünyadaki herkesten üstün olduğumuz “resmi görüşünü” pehlivanlığın gelenekleri etrafında işlemeye başladık..

Londra Olimpiyatları’ndan başlayarak öyle bir güreş rüzgârı esiyordu ki..

Bizim Sedat’ın babası rahmetli Murat Sertoğlu’nun Tercüman gazetesinde yayınlanan güreş tefrikaları on binlerce kişi tarafından takip ediliyordu..

Murat Bey ile Tercüman yönetimi arasında geçici bir kriz yaşandı.. Karşılıklı restleştiler.. Murat Sertoğlu da kalkıp Yeni İstanbul gazetesine gitti..

Günlük satışı yüz elli binin üzerinde olan Tercüman, o gidişle birlikte bir günde yüz bin okur kaybetti.. Allem, kallem..

Murat Sertoğlu geri döndürüldü de gazete dibe vurmaktan kurtuldu..

Öyle bir güreş rüzgârı esiyordu o yıllarda.. Aha o da gitti işte..

***


Olimpiyatlardan ıskat edildik, diye birbirlerine surat asarak “lobi yapan” güreş yöneticileri bu sonu kendi elleriyle hazırladılar..

Kural değiştire değiştire güreşi izlenmez hâle getirdiler.. Mindere çıkanlar, birbirlerini daha şöyle yoklarken “zııırt” düdük çalıyor.. İhtar..

Bunun nesini seyredeceksin?

“Gelenek” lafıyla yatıp kalkan bir toplumdan çıkan akılların “Geleneksel Kırkpınarı” ne türden bir “çadır sirki” gösterisine dönüştürdüğüne bakın, ne demek istediğimi anlarsınız..

Hele hele.. Elinde Play Station aleti ile büyüyen bir nesil var ki.. Onlara, güreşin insanlık tarihi kadar eski bir spor olduğunu kimse anlatamaz..

Bu saatten sonra ne diyeyim? Güle güle pehlivan!

DİĞER YENİ YAZILAR