Erkek milleti umutlandı..

"Size Anne Diyebilir miyim?" programı bu memleketin yiğit kısmına "Her şeyin bitmediğini.." bir kez daha gösterdi.. Matematiksel olarak son ev kızı da evlenmedikçe bu hesap kapanmaz, dedirtti.. Şimdi geleceğe daha bir şeyle bakıyoruz..

Haberin Devamı

Gazeteye gelir gelmez ilk işim yazar çizer makûlesinin odalarını dolaşıp, hallerini denetlemek oldu..

Bu arada bir de iyi haber vereyim.. Benim için hep "karanlıkta gelir karanlıkta gider.." lafını çıkaranlar vardı hani.. Şu ara hepsi lâl oldu..

Saatler ileri alındığından gün ışığında geliyorum.. Bünye de alışık değil.. Bu gidişle "güneş yağı" kullanacağız galiba..

***

Her neyse.. Yazar çizer takımını denetlememin bir sebebi vardı.. Biliyorsunuz, geçtiğimiz cumartesi günü "Size Anne Diyebilir miyim?" adındaki kültür ve sanat programı sona erdi..

Memleket altı şiddetinde deprem yemiş gibi oldu..

Merakım, bizim yazar takımının ki cümlesi bu vatanın "aklı ereni" sayılır, tepkisi ne onu öğrenmek.. Yazı bakımından şey olur mu ekmek çıkar mı anlamak..

Çok mu önemli?
Yazının burasında sizlerin sorması icap eden soru yukarıdaki ara başlıkta gösterilmiştir.. Cevabı kendiliğimden veriyorum..

Evet! Çok önemli.. Programın finali akşamın sekizinde başlamış.. Gece yarısından sonra üçe gelinirken bitmiş.. Tam yedi saat ahalimiz ekran başında kilitlenmiş.. Gözünü beyaz cama dikmiş, kırpmadan kıpraşmadan öylece kalakalmış..

Elimizde hükümet kâğıdı kadar sağlam reyting raporları var.. Yüksel Aytuğ kardeşim gösterdi..

"Size Anne Diyebilir miyim?" programı cumartesi günü reyting birincisi olmuş.. Gece yarısından sonraya sarkan üç saatlik bölümü de pazar günü içinde sayıldığından oranın düzenini de bozmuş..

O üç saat sayesinde program pazarın da birincisi çıkmış.. Diğer kanallarda maçlar var, en iddialı filmler var.. Şarkıcı türkücü kısmı var.. Talk Show'lar var..

Hepsi bir araya geldiğinde "Gelin kaynana muhabbetini sarsacak.." bir durum yok..

***

Gelelim işin bizi ilgilendiren bölümüne.. Yazar çizer takımının tepkisine.. İlk uğradığım yer İclâl Aydın'ın odası oldu.. Daha kapıya yaklaşmadan gördüm ki odadan kesif bir duman çıkıyor..

Ben Gülümse dergisinin haber toplantısı olduğunu bilmediğimden "Yeni Papa'yı seçtiler.." sandım..

Kapıdan uzanan kafamı görünce biraz gerildiler tabii.. Herkes suspus.. Aramızda bazı meseleler var, malûm.. Soru sorulacak halleri yoktu..

Beyin fırtınası
İzin vermediği için "yeni ceza yasası uyarınca.." ismini açıkça yazamadığım, sadece kod adıyla andığım kötü insan "Gazeteci Aziz Bey"e sordum.. Haberi bile yok yarışma finalinden..

Diğerlerine sormaya gerek duymadım..

Aziz Bey bizim okumuş takımının prototipidir.. Her gün yerli gazetelerden dünyanın gündemine girip, Fransa'nın fotoğrafsız iğrenç gazetelerinden çıkar, kafasının içinde "beyin fırtınası" yapar..

Yazar kısmının günlük sporu budur..

Her gün beyin fırtınası.. Her gün beyin fırtınası.. Dile kolay! Bırakın bin iki yüz gramlık gazeteci beynini, iki kiloyu aşkın büyükbaş hayvan beyni olsa bu kadar fırtınaya dayanamaz..

Okumuş yazmış takımının "tiner çekmiş, bali koklamış.." gibi gezinmesinin sebebi budur..

Saat kaç diye sorsan, bir kitaba bakmadan cevap veremezler..

***

Lafı açmışken gerisini de getireyim bari..

Yazar kısmının tek eksiği beyinlerinin her gün fırtınaya tutulması değildir.. Akşama doğru iş bitiminde vakt-i kerahat gelir.. Gidip bir yerlerde piyizlenirler.. Rakıydı, şaraptı, votkaydı derken saatler geçer..

Gündüz fırtına yaşayan beyinde bu sefer "tsunami" olayı yaşanır.. Gece öyle biter., iki doğal felâket arasında "Size Anne Diyebilir miyim?" olayına nereden zaman bulacaksın, ne zaman takılacaksın?

Hâl böyle olunca da memleketi kilitleyen bir yarışma programı üzerinde fikir üretmek özüme kak.

Ayak yıkamak
Gelin ve kaynana adaylarını bir eve kilitleyip üzerlerine kamera tutmak, programcılık açısından iyi bir fikirmiş.. Önce bunun altını çizelim..

Televizyon açısından ilk olduğundan bazı ufak tefek eksiklikler yaşandı.. Temsil taraflar azıttığında üzerlerine su sıkacak bir ekibin hazır beklemesi lazımdı.. Bunları göremedik..

Bizim gördüğümüz mücadelenin çok sert geçtiğiydi..

Kiminin siniri dayanmadı, kiminin aklı yetmedi.. Sonunda lise mezunu ev kızı kategorisinden Aysel Hanım kaynanalardan birine "Size Anne Diyebilir miyim?" sorusunu sorma hakkını kazandı..

Topladığım istihbarata göre de bugüne kadar üç yüz küsur altın biriktiren Müjgân Hanım'a soracak..

Kız zaten bir ev, bir araba, şu kadar nakit para, balayı tatili kazanmış.. Kaynananın kazandıklarını da çeyizine katınca banka kasası gibi gezinecek..

***

Programın "top noktası" bence yarışı kazanan hanım kızın damat adaylarından birinin ayağını yıkamasıydı..

Aylık kadın dergilerinden tutun, gazete eklerinin editörlerine kadar ne kadar medya dudusu varsa hepsini çıldırttı.. Buna karşılık televizyon ekranında çizdiği "geyşa tipi ev kızı" resmiyle cümle erkeklerin gönlünü kazandı..

İşin sırrı burada..

Aysel kızımız, milyonlarca erkeğe "Böyle kızlar hâlâ var.." umudunu verdi.. Milyonlar ekran başında büyülenmiş gibi kaldı.. Ağızları açıktı.. Elleriyle oralarını buralarını kaşıyorlardı.. (Detay biraz fazla oldu ama..)

Olayımız budur.. Okur yazar takımının bunun farkında olmaması bir şeyi değiştirmez.. Ben farkındayım.. Ahali farkında.. Televizyoncular farkında.. Levazım Taksi durağından şoför İsmet abi de farkında..

O yüzden kızı Londra'dan çağırıyorum.. İkinci yarışmaya elimle sokacağım..

DİĞER YENİ YAZILAR