Kese ile kösede iman, eşkıyada aman olmaz..

Koca bir yıl nasıl geçti? (3)

Haberin Devamı

“Ben olsam adamı” Bülent Bey’den hisli benzetmeler.. Ömür biçenlerin madara olması.. Yeni doğan ebelere yedi uyuyanların ismini koyma modası.. Kadına şiddeti önleme projeleri.. Başarısız darbeler.. Dayak arsızı vekiller..

Eart ayına gelinirken hâlâ Hakan Şükür’ün televizyon yorumculuğu tartışılıyordu..

Hükümetin “Ben olsam..” insanı Bülent Arınç dayanamayıp, mütâlaasını patlattı:

“Ben olsam yorumculuk yapmazdım..”

Yıl boyunca bu benzetmeleri Bülent Bey’in ağzından dinleyip durduk.. Sene sonunda “O işkenceyi görsem ben de dağa çıkardım..” noktasına gelene dek..

Sadece Madonna memleketimize gelip de biletleri 600 liradan satıldığında fikir beyan etmedi..

Bir de İbrahim Tatlıses’in oğlu İdo caz albümü yapacağını ilân ettiğinde “Ben olsam o albümü yapmazdım, bozlak söylerdim..” demedi..

***


Hrant Dink cinayetinin azmettiricilerinden Yasin Hayal, Taraf Gazetesi’ne itiraflarda bulundu..

“Bizi askerler, polisler yönlendirdi, kafamızı yıkadılar..” şeklindeki şedit itirafları kimse sallamadı..

Medya o günlerde “Kadına şiddet” meselesine yoğunlaşmıştı.. Aile Bakanı hemen bir proje üretti..

Caydırıcı projeye göre “Dayakçı kocaların..” varsa evleri ellerinden gidecekti..

İki günde bir işlenen kadın cinayetlerinden sonra mutlaka proje üretmek şartı olduğundan, üretilen projelerin sırası karıştı..

Aile işlerine bakan Hükümet Bayanı bile kendi projesini unutup gitti..

Özbekistan yönetiminin Türk TV Dizilerini yasaklaması o tartışmaların orta yerine denk gelir..

Kol ve bacak nakli yapılan hasta Şevket Çavdar Ankara’da öldü.. Etik tartışması başladı..

Kadir İnanır’ın akciğerindeki kist iyi huylu çıktı, sevindik..

“Mülayim bakışlı gözlüklü şahsiyet” hasmı olan “Seyrek Bıyıklı Asabi şahsiyet” için, iki ayaklı yalan makinesi, dedi..

DÖRT ÇEKERLİ..

Eğitimde 4 +4 +4 uygulaması dikkatleri başka yere çekti.. Bu kez eğitimciler zıvanadan çıktı..

Bakalım bunun tartışması ne kadar sürecek, diye bahis oynayanlar çıktı.. Çünkü muhterem kamuoyu neye odaklanacağını bir türlü bilemiyordu..

Dikkat konusunda sokak kedilerine dönmüştük.. En küçüğünden yeni bir hareket dikkatimizi dağıtıyordu..

Meclis’ten aykırı partinin milletvekillerinden biri “Atatürk diktatördü..” deyince “Altı Kazık Partisi” ile “Kafa Tokuşturanlar Partisi”nin vekilleri “Hayır! Çok demokrattı..” deyip ayağa kalktılar..

Bereket ahali taraf olmadı..

Maraş’ın Afşin ilçesi ise Türkiye gündeminin tamamına ilgisizdi..

Dikkatler daha çok belediyenin yeni doğan çocuklara verilen isim için koyduğu cumhuriyet altınına yönelmişti..

Kim ki yeni doğan bebesine “Yedi Uyuyanlardan” birinin adını koyarsa bir altın kazanıyordu..

En fazla “Tebernüş” ismi kondu..

Bu durumda doğurgan bir annenin yedi altından fazla kazanma şansı yoktu..

Çünkü Yedi Uyuyanlar’ın köpekleri Kıtmir’in ismi bu proje kapsamında geçerli değildi..

Başımıza bir de Wikileaks Raporları çıktı..

Bizim gibi ileri demokrasi ile yönetilen ülkelerin cümle kirli çamaşırı orta yere döküldü..

Bu raporları önce sadece Taraf Gazetesi yayınlıyor, diğer medya hiç duymamış gibi yapıyordu..

***


Ne zaman ki o raporların birinde “Seyrek bıyıklı asabi şahsiyetin iki yıllık ömrü var..” iddiası ortaya atıldı, çarşı o zaman karıştı..

Ameliyatı yapan Profesör Dr. Dursun Buğra: “Saçma.. Ortada kanser veya tümör yok..” dedi ama sen gel de ahaliye laf anlat..

Dedikoducuları kınadık..

Müsamere tadındaki Fetih filmi üçüncü hafta sonunda rekor kırdı.. Yirmi bir günde filmi 4 milyon 651 bin kişi izlemiş, 4 + 4 +4 formatındaki dört çeker eğitimden geçmiş gibi olmuşlardı.. Gururlandık..

KOMŞUDA NİZA

Hüzünlü günlerimiz de oldu..

İmam hatipte okurken neler çektiğini anlatan “Seyrek Bıyıklı Asabi Şahsiyet” bize resmen hendek atlattılar, dediğinde televizyon başındakilerin gözleri doldu..

Adamcağızın başının derdi hiç bitmiyordu ki..

“Canından aziz kardeşimiz..” Beşşar Esad artık hasmı olmuştu.. Suriye’de işler zıvanadan çıkmıştı..

Esad’ın bombasından kaçan kapağı Türkiye’ye atmaya başladı..

Aynı kardeş kavgasının benzeri merhum Necmettin Erbakan’ın hanesinde başladı..

Savcılığa başvuran Zeynep Erbakan, kardeşleri ve damat için “Babamın fabrikasını ve yalısını çaldılar..” deyip suç duyurusunda bulundu..

Otuz beş aydının yakıldığı Sivas Madımak Davası zamanaşımından düştü.. Mahkeme kararın gerekçesinde, bu insanlık suçu ama elimizden gelen budur, diyordu..

“Seyrek bıyıklı asabi şahsiyet” sürece noktayı “gaf” diye yorumlanan bir cümleyle koydu:

“Milletimize hayırlı olsun!”

Madımak faciasından sonra “Otelin etrafını saran vatandaşlarımız yangından zarar görmemiştir..” açıklamasını yapan eski başbakanlarımızdan Tansu Çiller’in kulaklarını çınlattık..

Ankara Gazi Üniversitesi’nde ilk kadın yüz nakli o günlerde gerçekleşti..

Erkek şiddetinden ölen Olga’nın yüzü, kocasının yaşadığı öfke patlaması sonu ağzı yüzü dağılan Hatice Hanım’a nakledildi..

Herkes aileden sorumlu Hükümet Bayanı’ndan “Karısının yüzünü dağıtan koca kendi yüzünü vermek zorunda kalacak..” şeklinde bir proje bekledi ama..

Ses çıkmadı.. Allah Allah!

***


Türkan Şoray’ı Atatürk Havalimanı’nın VIP kapısından geçirmediler.. Gerekçeleri “devlet sanatçısı olduğunuzu nereden bilelim..” şeklindeydi..

Türkan Hanım’ın devlet sanatçısı olduğunun görünüşünden anlaşılmadığını böylece öğrendik..

Aykırı Parti vekilleri gittikleri yerlerde şiddet gördüler.. dayak yemeyen vekil kalmamıştı.. Sırrı Süreyya bu durumu “Artık dayak arsızı olduk.. Yemeden duramıyoruz..” diyerek özetledi..

Kraliçe Elizabeth altmışıncı saltanat yıldönümünü kutladı..

Kenan Evren darbe yapmanın suç olmadığını söylerken kriter koydu..

“Başarısız darbe suçtur..”

(2012 yılı değerlendirmeleri kronolojik olarak devam edecek..)

DİĞER YENİ YAZILAR