Ankara’da keyifleri köpürten özel bir gece

Çok şükür yaradılışın, beni cezalandırmak için çıkardığı “Murphy Yasası” Ankara’daki gecemiz için işlemedi, ağır bir yükün altından kalktık.. Bu övünme geceye emeği geçenler içindir.. Yoksa ben kendi payıma yapacağımı yaptım..

Haberin Devamı

Bizim altı bölümlük “Kasabadan Başkente, Başkentten Metropole..” belgeselinin tanıtıldığı gece Ankara’nın şık mekânlarından JW Marriott Ankara Hotel’de yapıldı..

TRT geceden canlı yayın yaptı.. Sağ olsun gazeteci arkadaşlarımız, televizyoncu arkadaşlarımız desteklerini esirgemediler..

Memleketin ne kadar itibarlı kanalı varsa hepsi olayı görüntüleriyle verdiler..

Salon tıka basa doluydu.. Ankara dışından gelen konuklar vardı.. Kimsenin yüzünü ekşitmediği; keyifli, nezih bir gece oldu..

***


Spotta sözünü ettiğim “Murphy Yasası” dediğim aksilikler yasasıdır..

Beş kişinin oturduğu bir masada biri sigara içer, dumanı nerede oturursa otursun sigaradan nefret eden birinin yüzüne doğru gider..

Veya bir dilim ekmeğe yağ reçel sürmeye çalışırsınız..

O bir dilim kazara elinizden kayıp düşer, düştüğü zaman da mutlaka yağlı tarafı yere yapışır..

Benim “Murphy Yasası” için işlemedi tespitim, o gece içindi.. Şahsım için bildiğini okudu..

Belgeselin 19 dakikalık tanıtım klipinin oynamasından önce gecenin sunucusu İclâl Aydın beni sahneye çağırdı..

Melih Gökçek başkan ile Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın arasında kurulmuş oturuyorum..

Önümde gazeteciler durmadan fotoğraf çekiyor.. Ben de bir nevi “Çakma Devlet Bakanı” keyfi yaşıyorum..

Bir sandalye sağımda da Neşe Karaböcek hanımefendi ile gelini var..

ÖZEL BİR KADIN

Organizasyonun önemli bir parçasını yürüten Canan Noyan hanım ile kızları bana çok kısa konuşacaksınız, tembihini yapmışlar..

“En fazla iki dakika..”

İki dakikaya ne sığar diye düşünerek çıktım sahneye, aklımın birinci maddesi de bir telefonumuzla İstanbul’dan koşup gelen Neşe Hanım’a teşekkür etmek..

Teşekkür edilecek çok kişi vardı aslında.. Misal bizim işlerin önündeki bürokratik engelleri tek tek temizleyen Ahmet Recep Tekcan Başkan ile Başkanlık Başdanışmanı Onur Erim beyler..

Ankara’nın ünlü kızlarından Füsun Önal, iki saatlik gece için İstanbul’dan koşup gelen CNBC’nin başı Servet Yıldırım.. Milli Mücadele yılları Ankara’sının ilk valisi Yahya Galip Bey’in torunu Seher Kargı, Boğaziçi Üniversitesi’nin değerli tarihçisi Profesör Dr. Arzu Öztürkmen..

Organizasyonun her kritik anında harika dokunuşlarla yolumuzu açan arkadaşımız Çiğdem Özdemir.. Ve belgesele emeği geçenler..

Ve tabii hem belgeseli yöneten hem de geceyi organize eden Saadet Özen hanım..

Listesini yapsam şıvgacık yol gibi uzar gider.. Ama Neşe Hanım öncelikli.. Sebebi mi?

“Kasabadan Başkente Ankara / Eski Sokaklar Eski Hikâyeler” adlı bir kitap hazırlamıştık..

Söylemesi ayıptır, çok kişinin emeği olduğu hâlde imzamla çıktı.. Neşe Hanım’ın bendeki önceliğinini o kitaptan aynen aktaracağım bir anekdotla açıklayayım..

KİM BU ÇOCUK?

(...) O yıllarda ne televizyon vardı ne de “Yetenek Sizsiniz..” türünden bol reytingli televizyon yarışmaları.

Çocuğunda biraz yetenek gören, gücü yetiyorsa elinden tuttuğu gibi konservatuarın önüne götürüyordu.

Bir yaz akşamı Dörtyol Aile Çay Bahçesi’nde sıra dışı bir olay yaşandı. Yedi, sekiz yaşlarında sevimli bir kız çocuğu saz heyetinin önüne gitti. Onlara bir şeyler söyledi. Kısa bir suskunluk ve sazların ayarı.

Minicik kızın sesi bütün bahçeyi inletti. En sıkı radyo sanatçılarının bile söylemekten çekindiği “Makber” şarkısını okuyordu ve koca çay bahçesinden çıt çıkmıyordu.

Küçük şarkıcının harika icrasıyla mest olan dinleyiciler şok geçirmiş gibi bakakaldılar bir vakit, daha sonra onu delice alkışlamaya başladılar.

Kadınlar birbirine “Kimin çocuğu bu..” diye soruyordu.. Üç buçuk yaşından beri tiyatroda ve operada çocuk rolleri alan ve sadece Hamiyet Yüceses gibi bir devin hakkını verebildiği “Makber” şarkısını bülbül gibi okuyan bu çocuğu biz yıllar sonra Neşe Karaböcek olarak tanıyacaktık.. (...)

***


Sen çık, en ön sırada oturan Neşe Hanım’ın gözüne baka baka konuş ve adını zikredip, bir teşekkür etmeyi unut..

Okurdan ricam, yazının bu satırlarını okuduktan sonra özüm için sesli bir “Öküüüüzz!!” sayhasını çıkarmasıdır..

Bereket Melih Gökçek kendi konuşmasında bu hatamı telafi etti de biraz rahatladım..

SİYASET DERSİ (!)

Gecede topluma hizmeti geçen on bir başarılı Ankaralı’ya “Seğmenler Ödülü” verildi.. Olimpiyat şampiyonumuz Aslı Çakır Alptekin de aralarındaydı..

İncecik, dal gibi sempatik mi sempatik bir kız.. Sahneye çıkarken de inerken de kimse gözünü ondan alamadı.. Tabii hemen ardından birlikte fotoğraf çektirme yarışı geldi..

Olimpiyatlarda dünyayı peşine takan kızcağız, Facebook fotoğrafçılarının elinden kaçamadı..

Sunucumuz, gazeteden arkadaşım İclâl Aydın’ı ilk kez sahnede gördüm..

Bizimki tam bir sahne insanı olup çıkmış.. Almanya’da konservatuar eğitimi gördüğünü, oyunculuk yaptığını filan biliyordum da..

Sunuculuk zor iştir..

Nice ünlüler bu işe soyunup, müsamere düzeyinin ötesine geçemedikleri için kendilerini madara etmiştir.. İclâl dört dörtlüktü..

***


İclâl Aydın’da zaten doğuştan gelen “Ah keşke bu kız benim gelinim olsaydı..” görüntüsü var..

O gece su gibi akıp giden ve herkesi pür dikkat dinleten konuşmaları, sahne rahatlığı, ölçülü neş’esi ile protokol dâhil erkekleri de etkiledi..

En çok alkışı da ödül alan Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış aldı.. Hem de tam ben ona “Bu kadar şedit olma, imajın zedelenir..” akılları verirken çağrıldı sahneye..

Kalkıp “Bastır Ankaragücü..” diye bağırsaydım alkışta onu geçerdim ama kıyamadım..

Ne güzel bir geceydi!

DİĞER YENİ YAZILAR