Gel de ağlama iki gözüm Yastık olsun sana dizim..

Haberin Devamı

Bugünleri de gördük.. Nikotin takıntılı bir hükümet adamı sayesinde yüz binlerce çocuk “ev içi muhbiri” olarak kullanılacak.. Anasını, babasını gereğinde ihbar edecek.. Buna akıl sapması değil, bilimsel(!) tespitli zekâ artışı diyorum..

“Total zekâmız üç puan artmış..”

Zekâ üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Amerikalı bilim adamı James R. Flynn’ın yalancısıyım..

Hazret öyle söylüyor..

Bizim ahali üzerine çalışma yapmış.. Ölçmüş, biçmiş, eldeki eski verilerle karşılaştırmış.. Bakmış ki bizim ahalide iyiye gidiş var..

Sonuçları görünce “Allah! Allah!” demiş..

Çalışmalarını yeniden gözden geçirmiş.. Hesap doğru.. Türkiye ahalisinin ortalama zekâsı her on yılda bir üç puan artıyormuş..

Ölçümü nasıl yaptığını bilmiyorum.. Sekiz kelimeden uzun cümleleri anlamasa bile anlamış gibi yapıp “Heee!” sayhası saldığından mı yoksa çarpım cetvelinde yedilere kadar şaşırmadan geldiğimizden mi bu sonuca vardı, söktüremedim..

***


Niye söktüremiyorsun, deyip üzerime gelmeyin.. Bendeki zekâ artışı da en fazla üç puan olduğundan fazlasını kimse beklemesin..

Araştırmasının sonuçlarını dikkatle okudum..

Total ortalama olarak kaç puana geldiğimizi söylemiyor.. Belki de alınganlığa sebep olur, diye düşündüğündendir..

Bende bir iki sonuç var ama söz konusu olan bilimsel bir çalışma ise işe yaramaz..

Temsil Avrupa’nın avanaklarından sayılan Belçika’nın ortalama IQ’su ile bizimki arasında on puanlık bir fark olduğunu, vaktiyle bir taraflara not etmiştim..

Şimdi bu fark yedi puana düşmüştür.. Her on yılda bir üç puanlık akıllanmamız varsa.. Hesaplarıma göre otuz yıl sonra, Belçika’yı iki puan geçeceğiz.. Faydası ne mi?

Bir Belçikalı şahsa “dükkân açık kalmış” diyeceğiz.. Adam pantolonun önüne baktığında, ensesine tokatı patlatıp, zeki zeki gülebileceğiz..

LAF MI YOKTU?

Vizontele’deki Deli Emin karakterini tekrarlar gibi olmayayım ama yemin ediyorum, bu zekileşme durumumuzu önceden hissetmiştim..

Özellikle de hastanelerin, doktorların, hemşirelerin başına dikilen hükümet adamının icraatını izledikçe, bendeki bu kanaat kuvvetlendi..

Son olarak medya üzerinden “Obeziteye” savaş açmıştı.. Ondan önce “İçki ve sigaraya” karşı başlattığı şedit mücadelesi ise sürüyordu..

Bendeki üç puanlık zekâ artışı ile bunların “içki ve sigara” takıntısını çözemiyorum.. Sigara neyse de ahalinin içkisinden ne istiyorlar?

Sen içmiyorsan içme arkadaş.. Git hoşafını kaşıkla.. Keyif için içenden ne istiyorsun? Herkes “kasaba standardında” yaşamak zorunda mı?

“Obezite” takıntılarına dair bir iki risale yayınlamıştım..

Şişmanlık yani insanın besiye çekilme hâlinin Türkçe karşılığı olmadığından “Obez” sözcüğüne sığınmışlar..

Tombuldan şişmana, şişmandan amel-i manda tipine kadar herkesi kapsayan bir sözcük.. Bari eskisini kullanın.. Osmanlı’ya meraklısınız ya!

“Fart-ı Semane” deyin.. Mealen aşırı şişmanlığa denk gelir ki onun erken öldürücü olduğu sabittir..

Misal, padişahımız efendimiz Sultan Reşat’ın şehzadelerinden Necmettin Efendi’nin genç yaştaki ölüm sebebi bundandır..

Devrin gazeteleri ölümünü “Şehzade Necmettin Efendi Fart-ı semaneden terk-i hayat eyledi..” diye duyurmuşlardır.. Obezite lafı onların zamanında da vardı..

***


Sen ayrıca ev bayanlarını hangi zekâ artışına hizmeten spor yapmaya teşvik ediyorsun?

Her gün en az yarım saat yürü, diyorsun.. Kadın senin aklına uyacak.. Her gün “yürüme” bahanesiyle evden çıkıp bir saat sonra gelecek..

Bir saatlik ölçü veriyorum.. Çünkü hükümet adamımızın tespitine göre ev bayanlarımızın üçte birinin vücudu, aşırı kilo yüzünden, Matruşka bebeği gibi..

Yarım saatlik bir yürüyüş, hacıyatmaz gibi iki yana yata kalka, bir saatte biter..

Sonunda kadın eve geldiğinde ya yemek yanmıştır ya kaynanası ispiyon etmiştir veya koca onu beklerken öfkelenmiştir.. Sonrası gelsin dayak!

Sizin akıllardan çıkan tavsiyenin sonu bu.. Yemek yeme, dayak ye..

İCAT ÇIKARMAK

O lokantalara, sunduğu her yemeğin kalorisini yazılı olarak getirme akılları da şahane.. Eskiden garsondan tuz, biber, sirke istenirdi şimdi bir de “kalori listesini getirir misin?” eziyeti çıktı..

Ayrıca “kalorinin ne olduğunu” ahalinin bildiğinden de şüpheliyim.. Sen “Kalori” diyeceksin, yüzde sekseninin aklında “Kalorifer” çağrışımı yapacak..

Bizim ahalinin “kalori” sözcüğü ile davalı oluğu Osmanlı ’dan beri belgelidir..

Okumuşların bile kısm-ı umumisi “kalori” kavramının sadece yiyecek, içecekle sınırlı olduğunu zanneder..

Enerji veya doğadan elde edilen madenlerle ilgili olarak kullanıldığını bilmez.

Devr-i Sultani’de Van’daki bir rüştiyenin kışlık yakacağı bitmiş.. Okul müdürü bakanlıktan, sınıflarda yakılmak üzere “tezek alınması” için ödenek talebinde bulunmuş..

Bakanlık “Tezek”in ne olduğunu cevabi bir yazıyla sormuş..

“Tezek nasıl bir şeydir? Bölgedeki miktarı ne kadardır? Kalorisi kaçtır?”

Gözünü karartan müdür yazıya cevap vermiş: “Tezek b..tur, miktarı çoktur, kalorisi yoktur..”

***


Obezite ile yapılan mücadeleyi “israf” sayıp yine sigaraya geçelim..

Üç puanlık IQ artışından çıkan son akıl da evdeki çocuğu “duman avcısı” yapmak.. Hükümet adamının derdi yasağı evlere kadar sokmakmış..

Bunun için kanun çıkarıldığı takdirde dünya âleme alay konusu olacaklarını kendileri de bildiklerinden, çocukları “muhbir” olarak kullanacaklarmış..

Çocuk ya evdekilere diklenip dayak yiyecek.. Yahut bilmem ne hattını arayıp anasını, babasını ihbar edecek..

Çocukları hafızlığa yönlendiren yeni eğitim programı ile harika bir buluşma.. “İhbarcı kuşaklar” yaratıp karakter olarak da çökertelim bebeleri..

Üç puanlık IQ artışının hakkını topluca vermiş olalım..

DİĞER YENİ YAZILAR