Fukara işi cep telefonu..

Aman diyeyim teknoloji paşaları.. Artık cepte sınıf farkını mı kaldıracaksınız, son teknolojiyi ucuz telefonlara mı taşıyacaksınız, bilmem.. Ne yapacaksanız yapın.. Yalnız elinizi biraz çabuk tutun.. Gözlere geliyoruz..

Haberin Devamı

Yakın silah arkadaşım Kemal Yıldırım'ın keyfi şu günlerde dört çeker.. Eline bir gazete kupürü geçirmiş.. Odama her girip çıktığında onu gösteriyor, fırsat bulursa yüzüme okuyor..

Hani Amerikan polisiye filminde kapkaççıyı yakalarlar.. Polisin biri ellerini arkadan kanırtarak kelepçeyi geçirirken öbürü haklarını okur:

"Konuşmama hakkına sahipsiniz.. Söyleyeceğiniz her şey aleyhinize delil olabilir.. Bir avukat tutabilirsiniz.. Veya biz buluruz vesaire.."

İlişkimizin durumu bu..

Günde üç vakit haklarım yüzüme okunuyor..

***

Dün de odama geldi.. Keyiften dört köşe..

"Allah'ın sopası yok.." diye başladı lafa.. Hayırdır inşallah ne sopası, demeye kalmadı.. Kendisine göre müjdeyi, Necati Doğru'ya göre kara haberi verdi..

"Seninki telefonunu çaldırmış.."

Tövbe estafurullah.. Bre yezit.. Bunda sevinecek ne var.. Demek bizim telefonun da başına bir şey gelse yedinci kattaki haşarata gazoz ısmarlayıp, fındık fıstık yedirecek.. Belki yanına lokum da katacak..

Necati'nin cebi..
Kemal'in "fukara çoban keyfi" yapmasının sebebini sonra anlatacağım.. Önce Necati'nin cebinden söz edeyim..

Bu cep telefonları her marifeti gösterir oldu ya! MP3 çalanı, fotoğraf çekeni, ses kaydı yapanı, misafir gelince kapıyı açanı bizim Necati'yi kesmedi..

Gitti bir alet buldu..

Ben diyeyim cep telefonu, siz deyin Horozlu marka para kasası.. O kadar büyük.. Önden açıyorsun telefon.. Üst yandan açıyorsun fotoğraf makinesi..

Ekranı da benim yazlıktaki 37 ekran televizyona yakın irilikte..

Aleti yan yatırıp öbür köşedeki kapağını açtığın zaman da noterlerde kullanılan irilikte daktilo klavyesi çıkıyor karşına..

Otur hayatını yaz.. Şarkı sözü düzenle.. Veya uzun uzun mesaj geçip onu bunu taciz et..

***

Necati aleti seçerken "Olur da kerrat cetveli aklıma gelmez.. Biri altı kere sekiz kaç eder diye sorduğunda açıp bakarız.." demiş.. Aletin hesap makinelisini almış..

Yetmedi..

Alet geniş ekranı sayesinde yandan bilgisayar gibi bakıyor sahibinin yüzüne.. Ne faydası var derseniz, isterse buradan internete giriyor; isterse gerisin geri çıkıyor..

Gazeteye de para vermiyor.. Aç interneti, seç gazeteni.. Sayfası aynen önünde..

Namın yürüsün..
Bitmedi ki anlatıyoruz.. Cep telefonu değil mübarek köçek takımının tavşan kolu.. Radyosuna gir, yurttan sesler korosu sana "Dağda da davar güderim.." türküsünü söylesin..

Birkaç kez aleti Necati'nin elinde gördüm.. Birini arayacağı zaman normal tuşlara basmıyor.. Basamaz da zaten.. Aletin üzeri minik minik yüzden fazla tuşla kaplı.. Eh bizim parmaklar da yaprak sarma gibi..

Bir tuşa basmaya kalkıyorsun, altı tuş birden marifet gösteriyor..

Firma "Anadolu parmağı standardını" gözettiğinden kullanıcılara birer manyetik çubuk vermiş.. Aleti onunla dürtüyorsun..

Bizde böyle çok fonksiyonlu aletler "çok amaçlı kullanmak" üzere alınmaz.. Konuya komşuya göstermek, onları çatlatmak için alınır..

Nitekim Necati Doğru'nun başına gelen de bu.. Her gün aletin tepesine o kadar adam birikiyordu.. (Biri de Kemal..) Sonunda gün içinde ortalama on çift göze birden gelip, çalındı.. Yahut kayboldu..

Kemal'in keyiflenmesi Necati'ye acı gelen bu haberden..

***

Peki bundan "Kemal'in cep telefonuna giren çıkan e-mail'e ne?" diyeceksiniz..

Gazetemizin amiri, Profesör Serdar Mutlu bana eski cep telefonunu hediye etti.. O da bir mucize.. Gerçi Necati'nin çalınan telefonu benimkinin yanında uzay üssü gibi kalır ama olsun..

Bana çok gelen bir alet..

Daha rehbere girip nasıl geri çıkacağımızı bulamadığımızdan aradığımız numarayı bir yere kaydedip, telefonu kapatıyoruz.. Sonra "İnşallah rehberden çıkmıştır" deyip yeniden açıyoruz..

Haset sinyalci..
Bana hediye edilen o aletten sonra bizimki "Serdar Mutlu'da başka telefon yok mu?" diye tutturdu..

Yok, dedim.. Fukara kısmını en sinir eden şey, avantasına ortak olmak isteyen başka bir fukaradır.. Hele benim sinirlerim hiç kaldırmaz..

Bunun da bir telefonu var ama cep telefonunun icadından önce yapılmış.. Yirmi sene öncesi askeriyenin yaprak telsizi gibi.. Üstüne bir manyeto kolu koy.. Olsun sana kahve değirmeni..

Onu değiştirmek istiyor..

Üstüme geldikçe ben hiç oralı olmadım, bu kez de bana hırslandı.. Getirip getirip kafama kaktığı gazete kupürü de "Telefonda sınıf farkının kalktığını" müjdeleyen bir haber..

Artık pahalı telefonlarda ne varsa ucuzlarda da o olacakmış.. İyi! Hayrını görsünler..

Görsünler de bu fukara çoban keyfi sendromu benim gibi kaliteli telefon sahipleri için biraz yaralayıcı oluyor..

***

Vakti zamanında çok fukara bir çoban varmış.. Ne yapsa ne etse kazandığını kendine yetiremeyen, sürünen biriymiş..

Bir gün sürüsünü Ermeni zenginlerinden Andon Ağa'nın çiftliğine yakın bir tepeye kadar getirmiş..

Tam yamaca yaymış ki ne görsün? Andon Ağa'nın çiftliği cayır cayır yanmakta.. Azaplar, uşaklar, yangın samanlığa da sıçramasın, ağıla da sıçramasın diye deli gibi koşuşturmakta.

Çoban hayvanları yamaçta bıraktığı gibi yangın yerine kadar gelmiş, bir taş bulup oturmuş, bir de cıgara yakmış, başlamış tüttürüp yangını seyretmeye..

O telaşın arasında Andon Ağa keyif çatan çobanı görüp sinirle bağırmış.. "Ulan gavat, keyif çatacağına bir kovaya da sen yapışsana.."

Çoban istifini bozmadan cevap vermiş:

"Andon Ağa.. Andon Ağa.. Biz fukaralığın kahrını bu günler için çektik.."

Necati Doğru bu hikâyedeki Andon Ağa oluyor.. Kemal de çoban.. Bu gidişle Andon Ağalık sırası da bana geliyor..

DİĞER YENİ YAZILAR