Fetva verir yakası bitli Dayağı yer beli divitli!

Haberin Devamı

Başlıktaki “yakası bitli” teşbihinden kasıt, geleneksel tıp bilgilerine arka çıkanlar “beli divitliler” de fakülteden çıkma doktorlar.. Son günlerde sıkça görülen modern tıp ile alternatif (!) tıp arasındaki dayaklı çatışmanın ekseni budur..

Evdeki karısından, sokakta kovaladığı nişanlısına kadar “kadından şiddeti esirgemeyen” yiğitlerimizin yeni eğlencesi doktor dövmek..

Son bir hafta içinde üç, dört “baba vak’a” gazete sütunlarına düştü..

Haber dediğin şey bir gazeteye düştü mü onun peşinden televizyoncular da seyirtecek demektir..

Habercilik alanında televizyoncular, Serengeti’nin sırtlanları gibidir..

Aslan veya çita avını yakalar.. Daha ilk lokmayı ağzına almadan sırtlanlar başında biter..

“Doktora dayak!” haberlerinde de öyle oldu..

Gazete muhabirleri haberi yakaladı, televizyoncular üzerine oturdu.. Biz de bu sayede yeni bir gündeme sahip olduk..

***


Orta yerde; modern tıbbın öğretileri ile ahalinin kendi başına edindiği tıbbi bilgilerin çatışması var..

Vatandaşın bilgisini hor görmeyelim..

Misal, hiçbir tıp fakültesinde “Çok konuşan kadının göğsüne gece uyurken tavşan yağı sürersen çenesi kapanır..” bilgisini vermezler..

Uyurken altına çişini kaçıran çocuklar için modern tıbba başvurduğunuzda, sizi önce bir psikiyatra yönlendirirler.. O da çare arayıp durur..

Ahalinin dağarcığında ise bunun çaresi vardır..

Bir merdiveni duvara dayayacaksın.. Günde yedi kere öten bir horoz bulup merdivene çıkacaksın.. Horozun başını keserken çocuğu altından geçireceksin..

Horozun kanı oğlanın başına bir damlacık şıpladığı anda sorun da şıp diye çözülür..

ALTERNATİF TIP

Hastanın böbrek yetmezliği varsa gidip başka şeyle uğraşma.. Deve yok mu bildiğin deve? Hani “Camel” sigarasının üzerinde resmi olan..

O mübarek hayvanın dişisinden bulacaksın.. Ancak hayvanın kızışma anını bekleyeceksin..

Deve çiftleştikten sonra bir eyyam hep oturur.. Bu da zaman olarak kasım ayının başına denk gelir, döneme de “Şeva zamanı” denir..

Bizdeki “Şevval” ismi de buradan esinlenmedir..

Lügâta bakarsan Arapça ayların onuncusudur ama ay ismi bu olaydan türemedir ve gebe kalmış deveyi tarif eder..

İnşallah bu bilgiyi verirken “Şeva’dan türeme” sözcüğü kızına isim niyetine koyan Leman Sam’a bir hizmetimiz dokunmuştur..

Tıbbi brifingimize devam edelim..

Böbrek su koyveriyorsa “Şeva zamanı” gelmiş bir dişi deve bulup, çişini bir kapta toplayacaksın..

Hastaya her gün makzl miktarda içireceksin..

Tabii bunun aslını hastaya söylemek doğru değildir.. O yüzden içine biraz şekerli su koyup, içeceğe meyvalı gazoz süsü vermek daha iyidir..

Sorun iki vakte kadar çözülür..

Başımızda “depresyon” denilen bir ruh hastalığı belâsı var ki psikiyatr milleti buna laf yetiremedi mi ilaca kuvvet verir.. Çok affedersiniz, hastayı haplayıp haplayıp “bali çekmiş” gibi dolandırırlar..

Hasta antidepresan ilaçlar yüklendiğinde mutsuzluğunu unutur, çünkü kafa tayyare gibi olur..

Oysa “carcar otu..” depresif şahsı tinerciye çevirmeden iyileştirebilen doğal bir ilaçtır..

“Carcar otunun suyu ekşiyi tatlı eder..” lafından da bellidir ve hastanın dünyasına tat katar..

“Sen hiç mutluluğun tadına baktın mı Abidin?”

***


Abidin’in mutluluğu tatmadığına yüzde yüz eminim..

Carcar otunun suyunu nereden bilip içecekti ki? O yüzden suratı her daim asıktı.. Bir kez Zülfü Livaneli’nin odasında karşılaşmıştım..

Mesut Yılmaz’ınkinden sonra gördüğüm en mutsuz surattı.. Bildiğin mahkemenin boşanma ilamı gibi..

Haydi, birincisini doğumda fark edip gidişatı dengelemek için “Mesut” ismini koymuşlar..

Abidin Dino’da öyle bir şans da olmamış.. O yüzden Nâzım Hikmet de kendisiyle şiirinde “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin?” deyip, kafa bulmuş..

Yapamamış tabii.. Carcar otu suyundan içseydi belki..

RUHSAL TEDAVİ..

Ahalimizin dağarcığında daha neler var neler..

Sen modern tıp olarak “hamile kalamayan kadına” tüp bebek uygulaması yapıyorsun..

Eğer yöntem tutarsa, gebe kalan kadının karnını çocuk doldurup,kumbaraya çeviriyor..

Bir batında üç çocuk, dört çocuk..

Ondan sonra gel de “Dört çocuğunuz oldu!” kara haberini müjde niyetine veren doktoru dövme..

Hele baba memursa.. Kim olsa doktora sümsük atar.. Oysa bunun tüpsüz çaresi de var..

Yedi evliya yatırını gece vakti ay ışığında dolaşacaksın.. Oradaki örümcek ağlarını “hijyene dikkat ederek” bir kâğıt mendilde toplayacaksın..

Üç gece koynunda tuttuktan sonra kâğıt mendili parça parça koparıp yiyeceksin.. Eğer herifin miskin değil de gayretliyse haftaya kalmaz iki canlısın..

Ahalimizde bu bilgilerin tamamı mevcut.. Fazladan “Google üzerinden” internet âlemine de dadanmış..

Her gün Google’a bakıp kendine teşhis koyuyor, tedavisini de geleneksel yöntemlerle uyguluyor..

Geleneksel tıp ve Google varken senin modern tıbba dayalı söylemin vatandaşa yetmez tabii.. Doğal olarak şiddete başvurur..

Hastanelerde atılan her türlü dayağı, medyanın yaptığı gibi ille de “doktora şiddet..” olarak değil, hasta sahibinin kendine uyguladığı “ruhsal terapi” olarak anlamalı..

“Küfür ruhun yelpazesi” olduğundan doktor döverken edilen ağır laflar bu terapinin birinciye gelen belirtisidir..

***


Profesör, asistanları ile birlikte yataktaki hastanın başına dikilmiş, anlatıyor:

“Bakın rengi soluk.. Yüz kasları sabit, gözler içeri çökük, dudaklar büzük, burun sivrilmiş.. Bu tipik bir batın sendromudur..”

Hasta yattığı yerden laf yetiştiriyor..

“Sen sanki dünya güzelisin..”

Medyaya düşen son dayak olayı da böyle bir şey..

Tokat’ta beyin cerrahı ameliyattan çıkıp, hasta sahibine “Müjde” diyor.. “Oğlunuzda beyin tümörü yok gliosiz varmış..”

Hasta sahibi önce idrak edemiyor, sonra “Vay! Tümörümüzü kaybetmişler..” diye dönüp cerrahın elini kırıyor..

Belki de iki farklı “tıp kültürü” çatışmasından doğan bir algıda seçicilik hali.. Büyütmeyelim..

DİĞER YENİ YAZILAR