Mapushane reformu kapımıza dayandı!

Haberin Devamı

Mapushaneciliğin reformu da olur muymuş, demeyin.. Sizi vizyonsuzlukla suçlarım.. Fazladan, bu şahsın Ergenekon tayfasına sempatisi var, deyip büyüklerimize ihbar ederim.. İçeride reform lazım mı değil mi kendin görürsün..

Belli ki “Süper Lig Finalleri” bizim kafayı fazla meşgûl etmiş, ayrıntıları gözden kaçırmışız..

Gazeteci milletinin gözü her daim açık olacak..

Uçan kuşun kanadından hile sezip, iğne deliğinden manzaraya bakacak.. Bu feraseti gösteremedin mi papağan gibi malûmu ilân eder durursun.. Mesela son operasyonlar..

Çevik Paşa operasyonu ve asker arkadaşlarının gözaltına alınması..

Geleceği besbelliymiş, biz atlamışız..

Hükümet adamlarının gazeteci esnafını karşısına dikip “Yarın büyük operasyon başlıyor.. Bir hafta haber sıkıntısı çekmezsiniz..” diye müjde verecek halleri yok..

Haberin müjdelisini de hayırsızını da hükümet adamlarının laflarını didikleyip sen bulacaksın.

***


Adaletin başına dikilen Hükümet Adamı, bir eyyam evvel mapushanelerimizin tepeleme “kader kurbanları” ile dolu olduğunu söylemişti..

Rakam da vermişti.. Aklımda kaldığı kadarı ile yüz binin üzerinde mahkûm ve tutuklu..

Yani birini içeri tıkacağın zaman, kapıyı açıyorsun.. Adamı içeri kaktırıyorsun.. İçeriye girebilsin diye iki gardiyan da kaba etlerinden bastırıyor..

Durum buymuş..

Tabii bunları dillendirenler “Cezaevlerimiz doluluk oranında yüzde yüzü yakaladı..” gibisinden mülayim cümleler kullandığından, bizim kafalar karıştı..

Söylemlerinde kullandıkları doluluk oranları “Turizmde otel doluluğu..” gibi algılandı.. Vaziyeti kavramadık..

YARATICI OL!

Meğer 28 Şubat Operasyonu hazırlanıyormuş..

Bizde operasyon yapıldı mı onun şanına uygun miktarda adamı yakalayıp içeri tıkmak hukuki gelenektir..

Memleketin zaptiyesi, çelik yeleklerini giyip, hoplaya zıplaya sokaklara girip ev bastığında, birilerini derdest etmesin.. Bu olmaz..

İlla ki birilerini evden kolunu büke büke çıkaracaksın, kafasına beş parmağı bastırıp bir sivil araca bindireceksin ki gören “Vay anam vay! Neler olmuş kimbilir?” desin..

Evleri bastın.. Dışarı çıktığında “Bir şey bulamadık..” denmez..

Amirin “A benim şaşkın oğlum.. Koca evde iki kitap da mı bulamadın?” fırçasını basar..

Üzerinde bir şeyler yazılı ne bulursan çuvallara tıkacaksın.. Kaset, disk üstüne ekleyeceksin.. Bulursan oğlanın, kızın bilgisayarını bile yüklenip götüreceksin..

Soranlara “Uzmanlarımız inceleyecek..” dediğinde, sendeki kararlılığa tanık olanlar evlerine koşup, şahsi bilgisayarlarındaki porno sitelerini silecek kadar etkilensin..

Nitekim 28 Şubat Operasyonu yapılır yapılmaz, bir yığın insan kafalarına beşlik bastırılarak bindirildikleri araçlarla cezaevlerine taşındı..

Ondan bir gün önce de memleketin cümle mapushanesinde “tahliye bayramı” vardı..

Doluluk oranımız yüzde iki yüzü bile geçmiş..

Büyüklerimiz düşünüp taşınıp çare üretmişler.. Kalan cezası bir yıldan aşağı olanları salalım, demişler..

Çocuğu olan kadınların iki yılı, özürlü olanın üç yılını silmişler.. Adam keserken çevreyi kirletmeyen duyarlı katillere şimdilik bir şey yok..

Böyle böyle on beş bin kişi kendini bir anda dışarıda buldu.. 28 Şubat Operasyonu’ndan geleceklere yer açıldı..

Atladığımız olay budur..

***


Fuhuştan, cinayetten, hırsızlıktan, tecavüzden, darptan, uyuşturucudan yatanların kalan cezası nasıl da sessiz sedasız silindi.. Kimse önceden sezemedi..

Ne ara aldınız kararını, ne ara çıkardınız kuralını? Bir baktık ki kapılar açılıyor.. İçeriden güle oynaya insanlar çıkıyor.. Kadınlar çoğunlukta..

Dillerinde de günün modası türkü..

“Hamam tası gümüşten

Sarhoş geldi enişten..”

Tahliye sevincini yansıtan türkü, duyarlı televizyon habercilerimizin bir sorusuyla kesiliyor..

- Geçmiş olsun.. Ne kadardır içerdesiniz..

- On bir buçuk yıldır hayatım..

- Neden yatıyordunuz? (Soruya bak.. Belli ki cinayet..)

- İftira.. Kader kurbanıydım..

HÂLÂ İZDİHAM!

Bizdeki cezaevlerinin kapasitesi “yüz on bin kişiyi” ancak kaldıracak düzeyde..

O da kimileri aralarında anlaşıp, bir yatakta ayak baş düzeninde yatarlarsa..

Son çıkan “Mini Af..”tan önce bu rakam aklımda kaldığı kadarı ile yüz otuz binlere çıkmıştı..

On beş bin mahkûmu önceki gün saldık.. Mevcuda 28 Şubat’tan otuz bir kişi daha ekledik.. Ne yapar?

Yüz on beş bin otuz bir..

Demek ki suça daha çok yatırım yapmak lazım..

Bizim memlekette “Hükümet Adamları’nın bakkal hesabı..” oldum olası “Ahalinin çarşısına..” uymaz..

Koca Atatürk’ün bile hesapları şaşmıştı..

Almanya’dan koca kafalı, gözlüklü mimarlar getirip Ankara için şehir plânı yaptırdığında hesaba oturmuşlardı..

Dünyaya bedel bir Türk’ün belinin kuvveti ile bu şehrin nüfusu ancak 1960 yılında üç yüz bini geçer, demişlerdi..

Yapar mısın böyle peşin hesap?

Allah yiğitlerimize nasıl bir güç verdiyse, 1960’a gelindiğinde kelle hesabı yapıp gördüler ki Ankaramız bir milyonu çoktan geçmiş..

Mapushanecilik işi de böyle bir hesapsızlık..

Sen, yüz on bin mahkûma göre ayar yaparsın, ahalideki “Memolilik potansiyeli” çeyrek milyonu zorlar..

***


Silivri İstiklâl Mahkemesi için bulunan çare yeni, devasa duruşma salonları inşa etmekti..

Sanki kapalı salon gibi duruşma salonu yapsalar topladıkları adamların sorgusunu bir günde yapacaklar..

Neyse, tedbir tedbirdir..

Cümle işsizlerimizin aklında “bir yerlerin babası olma..” fikri yatarken yeni, devasa mapushanelere şimdilik güç yetmez..

En iyisi cezaevi işini özelleştirmek..

Vatandaş yapsın cezaevini kendi imkânı ile.. Belli bir süre işletip, devretsin..

Hükümet adamları da teşvik için Ergenekon ve 28 Şubat davalarını gösterip “Her yıl şu kadar tutuklu benden..” garantisi versin.. Sorun çözülür..

“Un uçar.. Kepek kaçar..

Reform kalır..”

DİĞER YENİ YAZILAR