Kusursuz Protokol Yemeği Cinayetleri

Haberin Devamı


Sevmediğini “resmi olarak” ayağına kadar çağırıyorsun.. Öğleden itibaren dayıyorsun kırmızı eti, dayıyorsun hayvani yağı.. Akşama bir daha.. Ertesi günü bir daha.. Kolesterol bombardımanında sonuç kesin, üstelik parmak izi yok..

Bizden bir siyasetçi ne zaman Türki cumhuriyetlerdeki veya Çin’in Özerk Uygur bölgesindeki bir resmi davete icabet etse, benim yürek hop oturur hop kalkar..

Bu dediğim yerlerin yeme içme kültürü, bizdeki siyasi telefatın birinciye gelen sebebidir..

Hele bu bölgeleri sık ziyaret ediyorsan..

Kendini resmen kolesterol bombardımanına tabi tutup, hasarlı yerlerine de hayvani yağları boca ettirirsin..

Eninde sonunda gözünü bir hastanede açman mukadderdir.. Hem de tünelin yarısına kadar gidip gelmiş olarak.. Ondan sonra başında birikenlere anlat:

“Tünelin ucunda bir ışık gördüm.. Kulağıma da bir ses geldi.. Tıpkı iki sene evvel rahmetli olan Hidayet dayımın sesine benziyordu..”

***


“Seyrek Bıyıklı Asabi Şahsiyetin..” Uzak Doğu gezisi başladı.. İlk durağı olan Sincan Uygur bölgesinden gelen fotoğraflarını gördük..

Kuzuyu kesip çevirme yapmışlar..

doğal olarak “Seyrek Bıyıklı Asabi Şahsiyetten..” başlıyor.. Ona da yöresel kıyafet giydirilmiş..

Sırtında yakası ve bilekleri işlemeli bir yeşil cepken.. Başında yöresel takke..

Fotoğrafçıların, kameramanların ve üç yüzü aşkın iş adamından mürekkep hazirunun önünde kuzudan taam edeceği ilk lokmayı keser gibi yapıyor..

Elindeki de bıçağa benzemiyor..

Oradaki yerleşik kültür, bıçak adı verilen nesneyi daha çok bir niza sırasında birbirine karşı “süngü harbi” yapmak niyetiyle kullandığından, onun sofralık halini bulamadılar mı ne?

OTOPSİ GİBİ..

Kuzuyu bacağından bir elle kavrayıp, öbür elle gövdesinden veya budundan et kopararak yemek adaptandır..

O zaman da işin halkla ilişkiler ayağı aksar.. Gazetelerde çıkacak fotoğraftan beklenen “imaj cilası” gelmez..

Belli ki bunları akıl edip, baş hükümet adamımızın eline bıçak yerini tutacak bir nesne vermişler..

“Seyrek Bıyıklı Asabi Şahsiyet..” de kuzuyu keser gibi yapıyor..

Nasıl bir ruh hali içindeyse, kuzuyu yemek için kesmiyor da ona “otopsi” yapıyor sanki..

Yüzünü asmış, ifadeyi dondurmuş.. Fotoğrafçıların işlerini nasıl yaptığını seyrediyor.. Nasıl bir yaşama sevinciyse.. Kuzu çevirmenin başında bile gerilim..

O fotoğrafları al..

“Sahibine olan borcunu ödemeden ölen kuzunun yenme hâli..” yaz, uyar..

Bunları bilinen bir ruh haline laf sokuşturmak için yazmıyorum.. Derdim sağlık üzerine uyarıda bulunmak, bu yolla vatana millete hayırlı bir gazeteci olmak..

Türki cumhuriyetlerdeki gezilerden korkmam da bu temeldeki endişelerdendir..

Rahmetli Özal vefatından önce son gezi turunu Türki cumhuriyetlere yapmıştı..

Özbekistan, Türkistan, Tacikistan.. Yirmi güne yakın dolaştı durdu..

Sabah, öğle, akşam onların sofralarına oturdu.. Mönü önceden belli..

Göçebe kültüründen gelme kavimlerin kurduğu devletlerin resmi davetinde ne bekleyeceksin ki? Sofraya eninde sonunda bir tepsi pilav ve üzerinde kızarmış kuzu eti gelir..

***


Gerçi Kuzey Afrika’nın Müslüman ülkelerinde de aynı akıbete uğrama ihtimali yüksektir..

Bir memleket büyüğümüzün heyetiyle birlikte çıkılan gezide Fas’a kadar giden bir arkadaşım anlatmıştı..

Kral Hazretlerinin bizim heyet adına verdiği yemekte Fas Hava Kuvvetleri Komutanı ile aynı masaya düşmüşler..

Masada da pilav üzeri et..

Pilav diyorum ama içindeki yağı ayırmak için rafineriye göndersen kâr etmez.. Öyle bir pilav..

Davetlilerin yerli olanı elleriyle dalmış pilava.. Pirinci baş parmak ile diğer iki parmak arasına apazlayıp alıyorlar..

Sonra sıkıp yağını tepsiye bıraktıktan sonra ağızlarına atıyorlar..

Yağlardan kalan çeneden gömleğe akıyor, elden gömleğin yenlerine..

KENDİNİ KOLLA

Bizim gazeteci arkadaşın aynı ritüele uyup yemek yemesi imkânsız tabii..

Sofrada bir şey yemeden, yeni gelin gibi süzülünce komutanın dikkatini çekiyor.. Adam, hava kuvvetlerine komutan olmuş ama aklına misafirin bu yemek tarzından iğreneceği gelmiyor bile..

Belki utanıyor, diye geçiriyor içinden.. Bir ihtimal de nasıl yiyeceğini bilememesi..

Sağ elini daldırıyor tepsiye.. İnşaat harcı karıştırır gibi pilavı kurcalayıp avucunu dolduruyor.. Bir de sıkıyor onu..

Şapur şupur yağ damlatan eliyle “çiy köfte lokmasına” çevirdiği pirinç topağını bizimkine uzatıyor..

Resmi ikram, sıkıyorsa yeme..

Bizimkinin yediği son pilav o pilavdır, o gündür bu gündür pilava soğuk bakar..

Oralara giden, o sofralara hem de resmi sıfatla oturanlar için bu akıbet kaçınılmazdır..

Özal, Türki cumhuriyetler turunu bitirip geldi.. Gezisinde ona refakat eden tecrübeli bir gazeteci arkadaşımız yaşadıklarını parça pençik anlattı..

Sonra noktayı koydu.. “Bizimkinin fazla yaşayacağını sanmıyorum..”

Aman ha! O Ne biçim laf? Nerden çıkarıyorsun..

Gözümle defalarca şahit oldum, dedi.. Neye mi? Tas içinde sıcak hayvani yağı “kadeh niyetine” kaldırıp kafaya diktiklerine..

İçki haram ya! Protokol yemeklerinin olmazsa olmazı “şimdi kadehimi kıymetli misafirimizin..” diye başlayan cümlelerdir..

Şarap yoksa sofrada dert etme..

Sunduğun etten artan hayvani yağ var.. Bak taslara da koymuşlar.. Dik kafana..

***


Özal’ı o son gezisinde yedirip içirip perişan ettiler, kolesterol bombardımanına tuttular..

Uçaktan dimdik indi rahmetli ama biz uçağın içindeyken kapıya kadar iki kişinin kolunda yürüdüğünü televizyon haberlerinde görmedik..

Sonrası malzm..

“Seyrek Bıyıklı Asabi Şahsiyeti..” taaa oturduğum yerden uyarmam bu sebeptendir..

O sofralar saatli bomba gibidir.. Protokolü boş vereceksin..

En iyisi bu tür resmi yemeklerde iki yanına iki besili iş adamı oturtmak..

Tabağına konulanı “Filan bey bunu çok sever..” deyip onların önüne sürmek..

Etik değil ama çare çaredir..

DİĞER YENİ YAZILAR