Neler neler yedi bu diş Ne altın oldu ne gümüş

Haberin Devamı

Balkanlar’daki durum bizim için Orta Doğu’dan beter.. Orada sorun belli.. Petrol, su bir de Kürtler.. Asıl Balkanlar’da dert büyük.. Mutfaklar karışmış.. Tatlar birbirine girmiş.. Her yemek çeşidi bir siyasi kriz sebebi.. Çöz çöz bitmez..

Bunu bize yapmayacaktın Barak Obama..

Haydi diyelim ki siyaset icabı Yunanistan’ın bağımsızlık yıldönümü gecesine gittin..

O bağımsızlık savaşı bize karşı verildiği için “Muhteşem Ortağım” dediğin “Seyrek Bıyıklı Asabi Şahsiyet” başta olmak üzere cümle ahalimizi dilhzn ettin..

Gecede önüne ne konduysa silip süpürdün.. Sil ağzını peçetene, şöyle ortadan bir iki laf söyle, git..

“Baklavaya bayıldım..” demen şart mıydı?

Bilmiyor musun ki iş yeme içmeye geldi mi bizim milli hassasiyetimiz ikiye katlanır..

Hele ki soframızda gördüklerimize Yunan sahip çıkmaya kalkışırsa..

***


Yemek zevkin için de bir satır başı açmak lazım..

Ağız tadını bilen birinin “Yunan Baklavasına..” bayılması mümkün değil..

Tabii daha önce bizim Güllüoğlu’ndan, Hacıbaba’dan bir kilo cevizli veya fıstıklı baklava almamışsa..

Yunan milleti yaradılıştan tembel olduğundan “baklava” işini de şişirir..

Bizim yufkalar gibi incecik açmaz hamurunu.. Bir hamur açar, sanırsın ki memur milletinin kola üzerine kola yiyip mukavva kıvamına gelmiş gömlek yakası..

Onu serer tepsiye.. Cevizini de ince dövmez.. Utanmasa bütün bütün koyacak.. Cevizi kalın kalın bırakır hamurun arasına, sonra yallah fırına..

Çıkardığı zaman da üzerine bolca şerbeti döker.. Önüne koyar.. Sen o gevelediğin hamuru nasıl yutacağını düşünürken, karşında dikilip bir de iltifat bekler..

ESNAF SOFRASI

Başkan Obama ne bilsin bunları? “Beyaz mı Siyah mı..” daha kendi rengine karar verememiş, baklavanın hasını nasıl ayıracak?

Politikacı kısmı iyi yemeği ayıramasa da lafını ayıracak.. Söylediği lafın nereye gideceğini bilecek..

“Yunan baklavasına bayıldım..” dediğinde Türkiye gibi birinciye gelen müttefik bir memlekette tatlıcı esnafının hop oturup hop kalkacağını önceden kestirecek..

Üstelik önüne konan yemekler Sultanahmet’te bir esnaf lokantası mönüsü.. Bir lafım da o gecenin mönüsünü hazırlayanlara..

Ayıptır arkadaş..

Koca Amerika Başkanı’nı “Yunan Gecesi’nde..” ağırlıyorsun.. Verdiğin yemeklere bak..

Musakkas (Musakka)

Dolmadakia (Etli Yaprak Sarma)

Greek Salata (Yunan Salatası)

Spanakopida (Ispanaklı Börek)

Baklavas (Baklava)

Bizde, cebine üç beş kuruş para girmiş bir erkeğin önüne, akşam yemeğidir deyip böyle bir sofra kondu mu bu eylem direkt boşanma sebebidir..

Ne demek musakka yav!

Soğanı, biberi öldür.. Üzerine patlıcan veya kabak doğra, kısık ateşte pişir.. Yemek mi bu?

Haaa! Yunanlı çıksa “Musakka bizim milli yemeğimizdir..” dese hiç gocunmayız.. Zaten “Musakkas” adından da belli mutfağımıza oradan girdiği..

“Senin olsun, al başına çal..” deriz.. Ama baklava meselesinde iş değişir..

***


Mönüden devam ediyorum..

“Greek Salata” dedikleri de basit bir şey.. Kıvırcığı, rokayı al.. Elinle iri iri parçala.. Buna “Kırma salata” tekniği de derler..

Arasına soğanı, maydanozu, dere otunu koy.. Üzerine de biraz peynir kırığı dök.. Zeytinyağı ile limonu gezdir, yallah müşteriye!

Mutfakta hazırlanması beş dakikayı geçmez..

Bizim mutfak daha yaratıcı.. Aynı salataya “Milletvekili zarafeti” katmak için çaba harcar..

Kıvırcığı, rokayı ince ince doğrar.. Salata salatalıktan çıkar ama yiyen kendini çok zarif hisseder..

İsterse iplik inceliğindeki yeşilliği kullanıp kendine kazak ördürür..

KARIŞIK SOFRA..

Ispanaklı börek ile yaprak sarma ayrıca başlık açmaya değecek yemekler değil.. Hamura dayalı bütün Balkan mutfaklarında birbirinden kopyadır..

Kim hamuru ince açar, harcını bol koyup, böreği darmadağın etmeden servis ederse o şampiyondur..

Sarmalar da öyle.. Marifet dolmayı, serçe parmağı inceliğinde “cıgaralık” gibi sarabilmektir.. Becer, altın madalya senin olsun..

Balkan milletleri “dolmanın itibarı” için yırtınır ama dünyanın elitleri, ismi Yunanca’dan gelen dolma çeşitlerinden hiç birine iltifat etmezler..

Davet, resepsiyon yemeği saymazlar.. Altı üstü esnaf lokantalarına yakışan orta direk yemeğidir..

Yunanlı varsın “Bunu da biz icat ettik..” diye övünsün.. Kavgasına bile değmez..

Zaten mutfaklar birbirine karışmış.. Hele bizimki yetmiş iki milletten artma mutfak.. Ne olacaktı yani?

Daha yüz elli yıl öncesine kadar toplumun yarısı göçebeydi.. Akşamları koyun eti, bulgur pilavı, hoşaf yerine “Kreol Soslu Turnedo..” mu çıkaracaklardı?

Çadırı bırakıp evlere yerleşirken, konudan komşudan ne gördüysek mutfak kültürümüze katmışız.. Yediğimizin içtiğimizin isimleri bile komşulardan emanet..

Meze, çorba, hoşaf, reçel, pilav sözcükleri Farsça’dan geliyor..

“Barbunya pilakisi” gibi bazı yemek adları İtalyanca’dan; fasulye Rumca’dan; mantı bile Çin ve Kore dilindeki “mantu”dan..

Şeftali, armut, kavun, karpuz gibi bazı meyve adları ise Farsça..

Bizim mutfaklardan Fransızca’dan Portekizce’ye kadar her dilden bir şey çıkar..

***


Yunanlı şef Maria Loi’nin Obama’nın önüne koyduğu “baklavas” tatlısına gelince iş değişir..

Hem baklavaya sahip çıkacaksın hem de baklava diye bildiğin şerbetli böreği kakalayacaksın..

Obama da “Bayıldım” deyince bu lafını Yunan gazetelerinin tepesine koyup bize nispet yapacaksın..

İşte tam burada kompleksimiz tavan yapar, hassaslaşırız, agresifleşiriz..

Rövanşı tatlı sektörümüzden bekliyorum..

Şöyle üzeri Osmanlı minyatürlerinden biriyle süslü kutular hazırlasınlar.. İçine cevizlisini, fıstıklısını, kaymaklısını koysunlar..

İçine de şu notu düşsünler:

“Al çatalı eline, besmele getir diline.. İşte baklava, işte tabak.. Yemene bak, yemene bak..”

O kutuları “Seyrek Bıyıklı Asabi Şahsiyetin” uçağına koyup Washington’a yollasınlar..

Hâlâ onlarınki daha iyiydi derse, bilsin ki savaş sebebidir..

DİĞER YENİ YAZILAR